Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '11

 
Kategori
Siyaset
 

Şiddeti bitirin, barışı getirin gençler ölmesin artık

Şiddeti bitirin, barışı getirin gençler ölmesin artık
 

Şehit ER Recep GARLI


Buralar çok tehlikeli baba. Bir an evvel tekneni tamir et, sık dişini ben gelince beraber balığa gideceğiz.. Baba sende iki tane emanetim var, onlara iyi bak...(İki gün önce Eruh'da şehit düşen) ER Recep GARLI 

Son günlerde artan terör olayları sonucu ölen gençlerin acıları bizleri bile derin üzüntüye sokarken kimbilir ailelerini nasıl sarsıyordur bilemiyorum. Otuz yıldır şiddete teslim olmaktan kurtulamıyoruz ne yazık ki. 

Şehit olan çocukları elimden geldiğince tek tek okuyor ve cenazelerini takip ediyorum. Ancak yukarda son sözlerini yazdığım Recep GARLI'nın Siirt'in kazası ERUH''daki şehadeti beni bir başka etkiledi. 21 yaşındaki Recep on aylık askermiş, ailesi Diyarbakır'dan İzmir'in Bayındır ilçesine yerleşmiş. O askere gidince karısı onbeş aylık kızı Irmak'ı alarak Gümüldür'e kendi babasının yanına gitmiş.. Ailesi ile birlikte kocasının askerden dönüşünü beklermiş. Recep ölümünden iki gün önce karısının babası ile telefonda görüşürken son olarak yukarda yazdığım sözleri söylemiş. Assubay ilker ALAN ile birlikte şehit olan Recep'in cenazesi memleketi Diyarbakır'da toprağa verilecekmiş çünkü ailesi öyle istemiş. Buradan da anlaşılacağı gibi Kürt kökenli bir mehmetçikmiş Recep. Yani onu bir başka Kürt öldürmüş belkide tesadüfen arkadaşı, akrabası bile olabilir öldüren. Aynı çatışmada ikide PKK'lı ölmüş kimbilir onlar kaç yaşında idi belki onlar daha onsekizi bile bulmamışdı. Onların aileleri de büyük acılar yaşamaktadır herhalde. Hatta onların anaları cenazeleri teslim alırken belki bazı zorluklar bile yaşayabilirler.Bu işleri asıl yapan, o çocukları dağlarda savaştıran PKK'nın komuta kademesi ise her zamanki gibi artırdıkları şiddetin mutluluğunu yaşamaktalar... Bu sorun siyaseten çözülmeli diyenler ortaya çıkar çıkmaz savaş heveslileri de derhal harekete geçiyor ve gençlerin yaşam haklarını ellerinden almak için adeta yarışıyorlar... 

Ben yıllar önce bu bölgeyi gezme imkanı bulmuştum. 1998 yılının yine Ağustos ayı idi. Korumalar refakatinde köyleri gezerken gördüğüm manzara hala içimi acıtır. Evleri yakılan, köyleri boşaltılan binlerce insanın dramı karşısında duygulanmamak mümkün değildi.. Mesela içlerinde kırık dökük eşyaları kalmış, kırılan pencerelerinden yırtık pembe renkli perdeleri uçuşan bir evi hala unutamıyorum. Ama Recep'in şehit olduğu yer olan ERUH ismi bana hayatımın sonuna kadar unutamayacağım bir olayı tekrar hatırlattı. Geceleri Siirt'te kalıyorduk ama bir gece çok uzun süren silah sesleri geldi. Sabah sorduğumuzda Eruh'da çok büyük bir çatışma çıktığını söylediler.. Akşama doğru askeri birlik şehre döndü. Biz kalabalık bir kadın grubu olarak kaldırıma dizilip çatışmadan dönen askerleri alkışlarla selamlamak istedik. Biz onları alkışlıyorduk ama onlar hiçbir reaksiyon göstermeden dimdik, başlrında bandanaları, yüzleri boyalı, kimisi bıyıklı, ellerinde kocaman silahları ile tankların üzerinde oturuyorlardı.Hepsi iri yapılı o komandoların gözlerini herkesin görmesini isterdim. O gözlerde ACI ile KİN biraradaydı. Sanki birilerini daha öldürmek arzusu ile ateş gibi yanıyordu o gözler. Çok mutsuzlardı çünkü oniki arkadaşlarını çatışmada şehit vermişlerdi bir o kadar arkadaşlarıda yaralıydı. On civarında da PKK'lıyı öldürmüşlerdi. Aynı anda benim yanımda elli yaşlarında şalvarlı, poturlu bir Siirt'li adam da bizden gördüğü için mi bilemiyorum kocaman elleri ile alkışa katılıyordu. Ona doğru bakınca onun gözlerindeki ifade de çok etkileyici idi. Onun gözlerinde ACI ile KORKU birarada idi yüzü gülüyordu ancak sahte bir sevinç ifadesi o bakışlarla birleşince gençliğimde gördüğüm ve son sahnesini asla unutamayacağım Yirmibeşinci Saat isimli film geldi. Siirt'li adamın bakışları ve tüm dişlerini ortaya çıkaran yalancı gülüşü tıpkı Anthony Quinn'inki gibiydi. Bu sefer film değil o bakışların hakikisini görüyordum. Muhtemelen onunda canı yanmıştı ya o gün ya yakın bir tarihte çok yakını olan bir PKK'lıyı kaybetmiş olduğuna eminim.. Daha pek çok acı olayı yerinde görünce anladım ki güneydoğu sorununu tam olarak kavramak için mutlaka görmek gerekiyor. 

Hala bu bitmeyen savaş için 27 yılda 30'dan fazla sınır ötesi operasyon yapılmış PKK kamplarına. Ancak bırakın sorunu çözmeyi 2007'den beri Hakkari şehrinin içinde PKK örgütünce yeni kamplar kurulmuş. Yani örgüt kendine bir iktidar alanı küçük bir otonom bölge kurmuş... Hakkari- Çukurca kara yoluna binlerce metrelik kablolar ile mayın yerleştirenler nasıl oluyorda istihbarat birimlerinin gözünden kaçıyor, mayınları koyduktan sonra, o yolu tekrar asfaltlarken nasıl kimse görmüyor. Bu ülke de yaşanan ve sanki bitirilmesi istenmeyen teröre bu halk mahküm edilmiş.İktidar bu vahim durumu açıklamak zorundadır...Ülkede mazlum olan Kürt'ler ile Türk'lerin artık BARIŞA şiddetle ihtiyacı vardır. Hiçbir hükümete bu kadar teveccüh gösterilmemişdi. Daha çok bu yüzden, hükümet bu durumu göz ardı etmeden hiçdeğilse Somali'den daha da önemli bir durum olduğunu dikkate alarak, ivedilikle şiddet dışı bir çözüme yönelmelidir.. Bu sorunu siyaseten çözmeye yanaşmayanlar gençlerin ölümüne sebep olmak istiyorlardır diye düşünmekteyim.. 

Muhalefet partilerinden CHP genelbaşkanı KILIÇDAROĞLU son MGK kararlarına sert tepki göstererek Ne tür bir yardım, destek istiyorsanız hepsini vermeye hazırız. Eğer terör olayı bir milli sorunsa ki, biz öyle görüyoruz, bir siyasi partinin tek başına çözebileceği bir sorun değildir. Ne oluyor? Terör oluyor. Efendim askere silah verdik gitsin önlesin olmuyor, çözülmüyor.Terör olayını tek başına siyasetçide değil, sosyolog, akademisyen, dış işlerinden bürokratlar gelecek masaya yatıracaklar. Bu olay sadece silahla çözülecek bir olay olmaktan çıkmıştır...  

Diğer muhalefet partilerinden MHP'nin çözüme, barışa yönelik bir bakış açısı yok maalesef çünkü onların varlık sebebi TERÖR eğer terör biterse o partide biter.Ancak BDP genelbaşkanı Selahattin DEMİRTAŞ da barışçı konuşmalar yapmaya başladı ve PKK'nın hatalarını artık oda görebiliyor. Aslında AKP bu konuda çok şanslı yeter ki siyasi çözüme karar versin çok zorlanmadan çözümü elde edebilir. Ancak bu arada siyasetçiler korkmadan çekinmeden Türklere Kürtlerin haklı taleplerini iyi anlatmak zorundalar. Mesela ben son on yıldır bu talepleri dile getiren pek çok yazı, makale ve kitap okudum hatta Kürt tarihini ve Kürt dillerine ilişkin bile bilgi ednmeye çalıştım. Bunun en büyük nedeni de bir gün Mahmut ALNIAK'ın ilk okula başlayışını anlatan kendi yazdığı anısını okuyunca ''DİL'' olayının önemini işte tam olarak ancak o zaman kavradım. Ayrıca empati yaparak yasaklarla yaşamanın ne demek olduğunu kavramaya çalıştım.. 

Barışa kavuşacağımız günlerin hayali ile yaşamaya devam edeceğim. İnanıyorum ki hergün haberleri ağlayarak dinlediğim ölen gençlerin cenaze haberleri de o barış günleri gelince bitecek..Ve ben artık o zaman gelince Ferdi Tayfur'un ''Emmioğlu'' şarkısını dinleyince o dağlarda çarpışan gençler, şehit olan mehmetçikler için ağlamayacağım . Ama şuna eminim ki deniz kenarında yaşayan biri olarak; ne zaman küçük bir teknede balık tutan baba oğul görürsem Recep GARLI'yı hatırlayıp yine ağlayacağım...Terör yüzünden ölen tüm gençlere rahmet diliyorum..... 

 
Toplam blog
: 16
: 614
Kayıt tarihi
: 08.06.08
 
 

Ben 68 kuşağından olup ülke, çevre ve kadın sorunlarına aşırı duyarlı biriyim. Ayrıca siyaset en ..