Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '11

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Şiddeti görmekten mi rahatsız olduk?

Şiddeti görmekten mi rahatsız olduk?
 

KADIN VE ŞİDDETİN ENGELLENEMEYEN BİRLİKTEĞİ...(RESİM INTERNETTEN ALINMIŞTIR)


Kadına şiddetin dozu artıyor. İşkenceye varan şiddete maruz kalıyorlar.

Ses gelmiyor. Bir haber okuyoruz. İçimiz bulanıyor. Düşüncesi bile yüreklerimizi daraltıyor.

Kolu, bacağı morarmış, gözleri pörtlemiş kadınlar. Dayaktan sakat kalmış, ağzı ve burnu birbirine girmiş kadınlar.

Üstleri örtülerek verilen resimler. Resmin, karıncalanmış ve görmediğimiz bölümü hayal gücümüzle sınırlı kalıyor.

Kimi zaman “Oha, yuh. Olmaz ki. Nasıl insanlık?” diyip geçtiğimiz. “Yazıklar olsun, nasıl kandırıp kıydın?” ifadeleriyle sınırlı kalsa da; şiddeti uygulayanlara karşı öfke ve nefret duyduğumuz inkar edilemez sanırım.

Ama, balık hafızalı olduğumuz gerçeğiyle yüzleşmek de daha objektif bir yaklaşım olur düşüncesindeyim.

Kadına şiddet üzerine yazılanlar ve konuşulanlar… Neler yazıldı, neler söylendi. Söylendikleri ve yazıldıkları yerde kaldılar.

Şiddet olaylarının artmasına dikkat çekmek için yazdığımız yazılardan ziyade, magazin yazıları gündemi tuttu. Konuya ilişkin yazdığım yazıların okunurluk oranların bakınca, okunacak konuyu seçerken dahi üzüntü duyacağımız konulardan kaçış var gibi.

Sonunda birisi aydı ve yazarak, söyleyerek yapamadığımızı yaptı. Manşetten girdi resmi. Ürkütücü, korkunç, acımasız ve hatta insanlık dışıydı görüntü.

Görüntünün özellikleri bunlar. Resmin verilmesi ilk izlenimde bende de infial yarattı. “Olmaz artık, bu kadarı da olmaz.” Dedim. Yalan yok.

 Rahatsız oldum. Resimle gözüme sokulan insanın yakınlarını  düşündüm, çocuklarını düşündüm… Onlara bunun yapılmasının haksızlık olduğu fikriyle sinirlendim. Fatih Altaylı’ya verdim veriştirdim.

Empati kuramamakla suçladım, duygusuz olduğunu düşündüm. “Ne duvar adam” da dedim. “Karısı var kızı var, nasıl bu denli duygusuz davranır?” dedim.

Ta ki, konunun hala gündemde oluşuna kafam takılana kadar.

Bir kadın katledilir, işkence görür ve medyada çıkardı. Okur ve unuturduk. Ama, öyle olmadı. Bu noktada resmin yayınlanmasının etkileşim açısından doğru olduğunu düşünüyorum.

Ülkemizde, görsel temalar hafızalarımızda kalıcı izler bırakmak için diğer araçlardan daha etkileyici durumda. 

Şiddetin en belirgin örnekleriyle süslenmiş diziler var ekranlarda.

Kadınlara tecavüz edilen. Kadınların dayak yediği ve aşağılandığı. İnsanlık dışı muamelelere maruz kaldığı diziler. Saatini kaçırmamak için dost akraba ziyaretinden feragat ettiren diziler. Hatırladınız mı?

Birkaç erkeğin tecavüzüne uğrayan bir kadın, kocası öldüğü için başka bir evliliğe mecbur bırakılan kadın. Kocası ölüp, kocasının ailesinden baskı ve kötülük gören kadın. Mutsuz kadın tiplemesi, eziyet gören kadın tiplemesi garip şekilde prim yapıyor bu ülkede.

Nedense, normal kadın tipleri ve ayağı yere basan kadın tiplemelerinin olduğu diziler pirim yapmıyor. Seyretme oranları düşük olduğu için de hemen yayından kaldırılıyor.

Bu dizileri kim seyrediyor? Erkekler mi? Hadi, biraz kendimizi de eleştirelim. Hayır, dizileri genel de kadınlar izliyor. Pardon, özellikle kadınlar üzerine yapılan ve kadının kötü muamele ve şiddet gördüğü diziler, içinde türlü dolaplar dönen ve toplumsal hayatta karşılaşmak istemediğimiz fakat ekranda pür dikkat izlediğimiz diziler.

Merkezden uzaklaştığım fikrine kapılmayın. Hayır, tam konunun ortasına girmeye çalışıyorum. Biraz dolandım da. Yormamak adına konuya dönüyorum. Amacım; kadınların, kadınlara yapılana seyirci kalmasının ekran başından başladığı fikrinin gerçekliğini de ifade etmekti.

İyi oldu. Kabus gibi üzerine çöktü bu resim halkın. Kadınlar katlediliyor ve şiddet görüyor.

Şikayetçi oluyor, şikayetini geri alıyor, kandırılıyor ve öldürülüyorlar.

Dur diyecek kim? Yargı mı? Adalet mi? Polis mi? Hükümet mi? Kim?

Kimseden çıt çıkmıyor. Polis “Barış, kocandır” diyor. Savcılık serbest bırakıyor. Aile, kadına sahip çıkmıyor…

Her halükarda, sonunda kadın, sokak ortasında, evin banyosunda, bir köşede hayvana bile hak görmeyeceğimiz şekilde katlediliyor.

Babam, kurban bayramında keseceği hayvanı severdi. Boynunu okşar ve onunla konuşurdu. Bakıyorum durumun geldiği noktaya.

Kadının, hayvan kadar değeri yok.

Bir namus kisvesi, erkeksi bir bakış. Artık yeter.

İnsanca muamele ve insanlık haklarını kullanmak hakkını elinde tutmak için kadına yapılabilecek en iyi yardım, resmin yayınlanması oldu.

Gözümüze soktular ve bu resim karesi gözümüzün önünden hiç gitmeyecek.

Hesaplaşacak, hesaplayacak ve hesaplar içinde boğulacağız.

Yenilerini kurban vermemek adına, kurbanların yayınlanan kareleri için aileleri üzüntü duymuştur.

Toplumsal anlamda tetiklenmemin başlangıç noktasında bulunan resmin sahibinin, hayatta olsaydı öncü olduğu bu durum karşısında vereceği tepkiyi bilmek mümkün değil.

Kadına şiddetin önlenmesi için toplum olarak bilinçlenmek ve kadının kendi kimliğine sahip çıkması tek çıkar yol gibi geliyor.

Başka ölümler olmadan silkinelim, lütfen…

Sağlıkla ve mutlu kalın 11/10/2011 -14.06

Gülay Mustafaoğlu

 
Toplam blog
: 247
: 709
Kayıt tarihi
: 11.03.09
 
 

Buradayım işte. Yaşamın tam içinde. Her anın benim olduğunu bilerek. Yaşamın sadece "Şimdi" olduğun..