Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Psikolog Rümeysa Betül SEYİTHANOĞLU

http://blog.milliyet.com.tr/pskbetulseyithanoglu

19 Eylül '17

 
Kategori
Psikoloji
 

Şiddetin Farklı Boyutu: Nesilden Nesile Aktarılan Kötü Gen

Şiddetin Farklı Boyutu: Nesilden Nesile Aktarılan Kötü Gen
 

İnsan doğası gereği şiddete eğilimli bir yapıya sahiptir. Her insanda farklı düzeylerde bulunan şiddetin sonuçları da farklı şekilde yansır. Şiddetin bütün dünyaca kabul edilen evrensel bir tanımı vardır: “Fiziksel güç ya da kuvvetin, amaçlı bir şekilde kendine, başkasına, bir gruba ya da topluluğa karşı fiziksel zarara ya da fiziksel zararla sonuçlanma ihtimalini artırmasına, psikolojik zarara, ölüme, gelişim sorunlarına ya da yoksunluğa neden olacak şekilde tehdit edici biçimde ya da gerçekten kullanılmasıdır."

Buna göre; kişinin kendisine yönelik şiddet, kişiler arası şiddet ve kolektif şiddet olmak üzere 3 tip şiddet vardır. En yaygın olarak kişiler arası şiddet görülmektedir. Kişiler arası görülen şiddetin yine aynı şekilde en fazla görüldüğü yer insanların az tanık olduğu ve müdahale edemediği kapılı kapılar ardında gerçekleşen aile içi şiddettir. Aile içi ilişkilerin insanlar tarafından mahrem kabul edilmesinden ileri gelerek aile içi şiddete müdahale edilmemektedir. Bu bağlamda ‘aile içi şiddet’ ‘eşler ve aile bireyleri arasında çoğunlukla ev içerisinde yaşanan şiddet’ olarak tanımlanabilir. Bunun en büyük bedelini toplumda kadınlar ödemektedir. Medyaya yansıyan aile cinayetleri bunun en göz önünde bulunan örneğidir.

Kadınların aile içinde yaşadığı şiddetin çeşitleri özetle şu başlıklar altında toplanabilir:

Öncelikle şu belirtilmelidir ki, şiddet bir bireyin sadece fiziksel olarak hırpalanması, yara alması ve incinmesi değildir. Şiddetin fiziksel olarak yaralamak dışında çok daha yıpratıcı, yıkıcı ve uzun süreli boyutları vardır. Bunlar;

    Yetersiz fiziksel ve duygusal ilgi demek olan ihmal

 Aile içi ilişkilerde belkide en yıkıcı sonuçları doğuran ve en uzun süreli olan şiddet türü   ‘ihmal’dir.  Kişi bir birey olarak varlığının yansımasını ilk olarak ailede görür. Aile içi   bireylerde, özellikle anne babada bulunan ihmalkar tavırlar bu yansımaya direk olarak saldırı demektir.

2)   Anlayış, sevgi ve sempati görememe demek olan duygusal-psikolojik şiddet,

İhmalin bir başka boyutu olan sevgisizlik, ailede temin edilmesse geri dönüşü olmayan yaralar bırakabilir. Ailede giderilmesi zorunlu olan sevginin olmayışı yine bir çeşit şiddettir.

3)   Tehdit, aşağılama, küçümseme, sindirme, bezdirme vb.den oluşan sözel şiddet,

Fiziksel şiddet kadar suç sayılması gereken, ceza gerektiren ama maalesef toplumda şiddet olarak algılanmayan bir şiddet çeşididir. Toplumsal normlara göre ailede evin reisi olarak kabul edilen erkek her türlü hakka sahip görülür. Buna dayanarak kadına yönelik kolayca aşşağılayıcı, sindirmeye yönelik ve psikolojik saldırılarda bulunabilir. Bu şiddet türünün kadınlar tarafınca da kolayca uygulanabildiği araştırmalarda ortaya konmuştur. Tehdit, aşağılama, küçümseme, vs. direk olarak bireyin kişiliğine yapılan yaralayıcı bir saldırıdır. Üstelik, fiziksel acının bir süre sonra geçmesi gibi bir durum psikolojik saldırıda söz konusu değilidir. Bireyin öz güven yıkımı sonucu depresyona girmesine kadar gidebilen ağır süreçler içerir.

4)   Fiziksel şiddetin bir üst boyutu olan ensest, tecavüz ve fahişeliğe zorlanma gibi çeşitleri bulunan cinsel şiddet,

Hem duygusal hem psikolojik hemde fiziksel şiddeti içeren, şiddetin en ileri en uzun süreli ve en yıkıcı türüdür. Kadının ve aslında bireyin en korunaklı yer kabul ettiği yer ailesi ve evidir. Aile içinde koca veya baba tarafından uygulanan, zorlanılan ve kullanılan şiddetin bu türü hem ahlaken hem kanunen kabul edilemez. En ağır şekilde cezalandırılması gereken bu şiddet türü kişide, hem fiziksel hem psikolojik olarak derin ve ağır yaralar bırakır.

Şiddet ailede öğrenilen bir davranıştır

Eşler arasında yaşanan şiddet ile bireylerin kendi aile geçmişlerinde şiddetin varoluşunu ilişkilendiren birçok çalışma bulunmaktadır. Örneğin, Bandura (1973, 1977) bu ilişkiyi model alarak öğrenmeyle açıklar. Sosyal öğrenme kuramına göre “kadınlara uygulanan şiddet strese karşı öğrenilmiş bir tepkidir”.

Ailede, anne yada babanın sürekli olarak şiddet uyguladığına şahit olan çocuk ileri ki hayatında şiddeti başa çıkma ve savunma mekanizması olarak kabul eder. İşin başka bir boyutu ise şiddeti savunma mekanizması olarak benimseyen bireyin kişilik ve karakter gelişim süreci sıkıntılıdır. Geliştirmesi gereken başka savunma mekanizmalarını keşfedemez. Hayatı boyunca en ufak bir problemi şiddet kullanarak çözmeye çalışır. Bu sonuçlar, annesi ve babası arasında yaşanan şiddete maruz kalan çocuğun kolaylıkla anneye tekrarlayan bir şekilde şiddet uygulayan ‘saldırgan’ babayla özdeşleştiğini ifade etmektedir.


                    KAYNAKÇA

    Türk Psikoloji Yazıları, Aralık 2008, 11 (22), 81-94, Aile İçi Şiddet Konusunda Bir Derleme- Ayten Zara, Merve İnce.
    Bandura, A. (1973). Aggression: A social learning analysis. Englewood Cliffs, NJ: Prentice-Hall.

 
Toplam blog
: 34
: 180
Kayıt tarihi
: 18.07.17
 
 

Bütüncül Psikoterapist&Psikolog R. Betül SEYİTHANOĞLU Bireysel Terapi, Çift Terapisi, Cinsel Terapi..