Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '11

 
Kategori
Güncel
 

Sıfır noktası

Sıfır noktası
 

Dünya her alanda yeni bir durgunluğa girmişken ve henüz hiçbirşey için geç değilken şu meselelere bir de kendi açımdan bakmayı bir borç bilerek kendi penceremden makul bir dünya düzeni perspektifini aktarmak isterim.

Öncelikle 21. yüzyılın ilk çeyreğinde görünen o ki miladını doldurmuş politikalar ve ekonomik  düzenler sebebiyle ortaya çıkan yeni akımlar acaba eski düzenin bir tamamlayıcısı mı yoksa yeni bir başlangıcın evresi özelliğini mi taşımakta? Tabi bu soru önemini geri kalan onlarca argümanın karşılayamamasından veya cevapların yetersizliğinden alıyor. Sanırım bu da saçma bir felsefesprik paradoksa gidiyor. Çünkü artık şunu iyice görmemiz gerekiyor ki dünyada gerçekleşen tüm şu son dönüşümler son dönemlerde-her ne kadar dışarıdan itici bir güç almış olursa olsun- gücünü bariz bir şekilde iletişim ve etkileşim kanallarından ve sosyal paylaşımdan alıyor.. Ayrıca şunu da eklemeliyim ki bahsedilen bu dönüşüm sadece Arap baharında etkilerinin görüldüğünü söylersek de sanırım internetin hayatımıza diğer kalemlerde getirdiği etkileri göz ardı etmiş oluruz ve bu evirilişin tarihine haksızlık etmiş oluruz. Dürüst olmak gerekirse halen daha içimizde kaynayan şu fetih ve hâkimiyet kazanını bir türlü durduramamakla birlikte bunun korkulacak veya çekinilecek bir şey olmadığını belirtmek isterim. Ancak insan dediğimiz mahlukun  ne yazık ki güç ile bir alakası yoktur bana kalırsa. Çünkü insanı hayatta yaşadıklarından aldığı dersler biler ve o oranda da saygın ve mevkii sahibi olur diye düşünüyorum.

Bu açıklayıcı yorumdan sonra sanırım ağzımdaki baklayı çıkarmanın vakti geldi{sanki çok önemli gibiymiş de=)}.  Evet bence önemli..! Artık yecüc ile mecüc gibi dağı kazıp kazıp bir cam seviyesine geldikten sonra uyumak yok . Bu da hem biz sade vatandaşların hem de yetkililerin sorumluluğunda. Her zaman en küçük bir kıpırdanmada bile ortalığı ayağa kaldırıp konuşmaya başlıyoruz. Ancak bunu söylemem geldiğimiz noktayı küçümsemem anlamına gelmiyor. Bunların sebebini bir sonraki yazımda daha  ayrıntılı bir şekilde açıklayacağım. Diğer yandan bahsetmeye çalıştığım mesele daha çok artık sistemlerin değişmesine rağmen hiç değişmemiş bir zalim kuraldan bahsediyorum. Bir sıfır noktasında olduğumuzu düşünüyorum. Asıl olan bu noktada nasıl duracağımız.

Bu yalnızca bizim için değil dünya için de böyle çünkü birinci ve ikinci dünya savaşında dünyayı savaşa götüren alametlerin birçoğu yaşanmakta… Temerrüde düşmek üzere olan dünya ekonomisi, yekpare güç odaklarına rakip ve yerlerine talip yeni güç odaklarının oluşması ve kaynakların paylaşım noktasında çıkan anlaşmazlıklar. Bütün bunlar ciddi sorunlar ve hepsinin basit ve kısa bir yöntemle çözümü mevcut. Bu da büyük bir savaş gibi duruyor. Savaş nasıl işlev görür dersek ; sıkışan sistemi rahatlatabilir , oynayan taşların yerine oturmasını sağlayabilir ve yeni bir dünya düzeni kurmanın en kısa yolu gibi duruyor. Ancak her şeye rağmen içinde bulunduğumuz iletişim çağının da etkisiyle dünya nasıl bir savaşa sürüklenebilirse aynı şekilde savaş önlenebilir ve yeni dünya düzeninin kurulması sağlanabilir. Bu yalnızca bir kararlılık meselesi ve sağlanması gerçek bir liderlik ve halkın sıkı durmasıyla sağlanabilir.

Artık kanatlanma veya dağı yarıp dışarı çıkma vakti geldi ancak bu yalnızca insanı geliştiren bir özelliği hatırlamamızla mümkün olabilir. O da geçmişten ders almak ve ne kendimizi abartarak ne de küçümseyerek yol alalım. Kendimizi bilerek birlik içinde ve tüm sıkıntılarından arınmış bir şekilde dünya arenasına okkalı bir dönüş yapalım ve madam Curie‘ in de söylediği gibi şunu söyleyelim “Nerde kalmıştık..!”

 
Toplam blog
: 3
: 67
Kayıt tarihi
: 23.07.11
 
 

Yıldız Teknik Üniversitesi Endüstri mühendisliği bölümü öğrencisi olarak öncelikle bir dünya görü..