Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '08

 
Kategori
Futbol
 

Sıfır-sıfır elde var sıfır.

Sıfır-sıfır elde var sıfır.
 

İlk maç 0-0 bittiyse ne olmuş yani. Galatasaray turu mu garantilemiş oluyor?


Bugün 3 Şubat 2008 Pazar. Ailecek Ordu evinde yemek yemeğe karar verdik. Çoluk çocuk cümbür cemaat Ordu evine babamın subay olması nedeniyle bu imkândan faydalanalım dedik. Eşim ve kızlarım erkenden gittiler. Arkalarından da ben gittim. Sebep sabah iki blog yazmış ve onları yayına vermekle uğraşıyordum. Bu ara sakal trası da olmam gerekiyordu. Dolayısı ile onlar önden ben de arkalarından gitmek zorunda kaldım.

Ordu evinde maçı izlemek için de imkânımda olunca bundan faydalanıp evden çıktıktan hemen sonra cepten onlara ulaşıp benim için yer ayarlamalarını söyledim. Sallana, sallana Üç yoldan Karataş’a merdivenlerden indikten sonra Mithatpaşa’ya oradan da tarihi İzmir Kız Lisesinin önünden Konak Ordu evine vardım. Yerim hazırdı. Eksik olmasın Defne’ye. Daha maçın başlamasına bir buçuk saat var. Biraz sonra eşim yanıma geliyor. Konuşuyoruz. Ordu evinin lokantası 18.30 gibi açıldığından maçtan önce yemek yemeğe karar veriyoruz.

Hiç merak etmeyin yerime gelip Fenerbahçe – Galatasaray maçını izleyeceğim. Daha burada yarım saat var ve saatlerin 18.30’u gösterdiğinde lokantaya geçiyoruz. Yemeklerimizi söylüyoruz. Ben çok eminim bu maçı alacağız. Ve hiç telaş yapmadan yemeğimi yiyorum. Hesabı eşim Selver Hanım ödeyecek olması nedeniyle ondan izin isteyip TV salonuna geçiyorum. Daha maç yeni başlamış. İlk dakikalarda gol var mı diye skora bakıyorum. Daha 0-0. Güzel diyip bana ayrılan koltuğa geçiyorum ve maçı izlemeye koyuluyorum.

Koltuğuma oturduktan 5 dakika sonra maç hakkında izlenimlerim şöyle oldu. Galatasaray ciddi biçimde ataklar yapıyor. Bunları önlememiz gerekiyor. Topu onlara kaptırdığımız an kalemizde bitiveriyorlar. Gol olacak diye yüreğimize kadar geliyor. Roberto Carlos’lu defans açık vermiyor. Birde kalecimiz Volkan gününde. Sağ tarafımda oturan arkadaşla hiç muhatap olmadım. Galatasaraylı olduğu her halinden belli oluyor. Her Galatasaray’ın atağında heyecandan yerinde duramıyor. Tabi ki ben de bıyık altından gülüyorum. Atamayacaksınız boşuna telaşlanmayın..

Maçın geneline baktığınızda Galatasaraylı futbolcu kardeşlerimin çok hırlı olduklarını gördüm. Sebep ne olabilir ki. Herhalde iddaa bahisçilerin Galatasaraylılara hiç şans vermeyip galibiyete 3.75 oranında pay vermeleri sarı-kırmızılı futbolcuları çok fena kızdırmış olmalılar ki bu kadar hırslı olsunlar. Ben bunu bildiğim içindir ki Galatasaray’ın kaybedeceğini söylemiştim. Dediğimde haklıyım. Eğer sarı-kırmızlılar daha sakin ve hırslarına hakim olabilselerdi bu sahadan galip bile ayrılabilirlerdi. Bir yerde hırslarının kurbanı oldular. Çünkü acemice fırsatları harcadılar. Bence maçın golsüz sonuçlanması Fenerbahçe’ye bir avantaj oluştu. Çünkü Ali Sami Yen Stadında ki her türlü gollü beraberlik Fenerbahçe’yi turu getirir. Onları gol atamaması bizim avantajımız.

Bizim forvetlere gelelim. Bu ne lahana tursusu anlayamadım. Ayakta duracak haliniz yok gibiydi sanki. Anladık Semih sakatlandı ve çıktı ama gerisi sanki maçı alacak gücünüz yok gibiydi. Bir Fenerbahçe gibi oynamadınız. Semih dedim de aklıma gelmişken bir parantez açayım burada. Servetin yaptığı hareket kırmızı kartlıktı. Bu ne ya! Demek ki Fırat Altınöz maçı iyi yönetse de bana göre o an direk olarak göstermesi gereken kırmızı kartı göstermeyip sarı kartı göstermesi beni şaşırttı. Hâlbuki FİFA hakemlere der ki “Rakibi sakatlama derecesinde ayak bileklerine girdiğin an vereceğin kartın rengi kırmızıdır.” Herhalde bu bizim Türk hakemlerine söylenmedi. Baksanıza adam göz göre, göre futbolcumuzu biçiyor sanki sahada hakem yok. Eğer hakem denilen hakem direk kırmızı kartı gösterseydi Galatasaray sahada 10 kişi kalacaktı. Bu mu adaletlik, anlayamadım doğrusu.

Merak ediyorum 37. dakikada 10 kişi kalsalardı skor böyle mi olurdu?

Neyse. Bunun da rövanşı var. Biz onları Ali Sami Yen’de de yeniyoruz.

Yeneceğiz. Ama şu da unutulmamalı. Yalnızca Galatasaraylılar Fenerbahçelilerden daha cesur ve yürekten oynadıkları için tebrik ederim. Biraz da acemice davranmasalar Fenerbahçe’yi yenebilirlerdi. Genç oyuncularla ancak bu kadar olabildiler. Hakan Şükür bu yaşına rağmen fena değildi fakat yaşı geçmiş dede gibiydi. Roberto Carlos'a "Pastonla oynasın" diyenlere duyurulur. Ümit Karan’da bir ağabey olarak hırsınla futbolcu kardeşlerine kötü örnek oluyor.

Gerçi futbol bir şeyi affetmez. Rakibini küçük görmeyeceksin. Kendine bir o kadar güvenmeyeceksin. Herhalde medyanın da tutumu ve de bu stadta Fenerbahçe'nin devamlı Galatasaray'ı yenmiş olmaları Fenerbahçeli futbolcuların kendilerine bir o kadar güvenmelerini ve de maça konsatrasyon olamamaları sebep olmuştur. Zaten Fenerbahçelilerin maça geç gelmeleri bunu göstermiyor mu? Ben yemeğe gittiğim saatlerde maçın başlamasına yarım saat kadar önce Şükrü Saraçoğlu Stadının yeşil çimenleri üzerinde bir tek sarı-kırmızılılar ısınıyorlardı. İşte sarı kanaryalıların bu maça ne kadar önem vermedikleri ve rakiplerini ne kadar küçük görmelerine sebep olmuştur. İddiiaa’nın da galibiyet payının 3.75 göstermesi elbette Galatasaraylıları kamçılayınca böyle bir manzara ile karşılaşılmıştır. Fenerbahçe’nin kötü oynaması bir yerde de gol atamamasını buna bağlıyorum.

Tabi şu anda her türlü iddia da bulunuyorum. Fenerbahçe Galatasaray’dan çok üstündür. Ali Sami Yen’de ki maçın böyle olmaması tek arzum.

İyi olan her zaman kazanır. İyi olanın Fenerbahçe olması dileğimle...

Ahmet Üstündğ. 4 Şubat 2008

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..