- Kategori
- Siyaset
Sıfır sorun... Kaç ölüm...
Dışişleri bakanlığına bir akademisyen gelince ne kadar kötü olabilir demiştim?.. Bir siyasi partinin görüşlerini paylaşmıyabilirsiniz, ancak demokrasiye inanıyorsanız sandıktan çıkana saygı duymak zorundasınız. Sıfır sorun poletikasına hep temkinli yaklaştım. Söylem kulağa hoş geliyordu... Ya tutarsa... Yanılmış olurdum. Cebimde nufus kağıdım Halep'te yemek yemeğe giderdim. Dikili'den motora biner çıplak gözle izlediğim Midilli'de güneşi batırırdım.
Zaman içinde başta anamuhalefetten eleştiriler yükselmeye başladı. Konunun uzmanları çeşitli platformlarda kaygılarını paylaşmaya başladılar.
Ortada ciddi eleştiri varsa bir akademisyenden beklenen bu eleştirileri ciddiye almak ve ona göre yeni poletikalar geliştirmektir.
Peki ne oldu?
Akıl kenara kondu,hırs herşeyin önüne geçti.
Dışişleri bakanlığı belli tecrübesi olan, tarihten gelen bilgi birikimi olan bir kurumken, nasıl olurda bu kadar hatayı ardı ardına yapar?
Hani konu sosyal güvenlik olsa, işçi işveren ilişkileri olsa denebilir ki daha yarım asırlık bilgi birikimi olan konularda yanlış yapmak doğaldır. İmparatorluktan devraldığımız kurumlardan biri olan dışişleri bu hale nasıl getirilir?
Yetişmiş bakanlık mensupları nerede? İyi yetişmiş diplomatlarımız tasfiye mi edildi? Bir siyasi iktidarın bu denli pervasızlığı gelişmiş demekrasilerde, hukuk devletlerinde mümkün mü?
Tarihte yapılan yanlışların ne kadar pahalıya malolduğu bilindiği halde bu kadar hata nasıl yapılır?
Aklın yerini hırs,bilimsel düşüncenin yerini başdöndüren hayaller alırsa...
Hiç bir şey bir anda olup bitmedi. Hatalar birbirini kovaladı, bir iki komşu dışında sorunsuz ülke kalmadı.
İş sadece didişme düzeyinde kalsa iyi, Mavi Marmara ile başlayan şüreçte onlarca cana maloldu.
Peki bu son olaydan ders çıkartılmış mıdır?
Hayır.
Yayın yasağı ile halkın balık hafızasına güvenmek bunun çok açık göstergesi.
Rasyonel düşünce egemen olmadığı sürece daha çok canlar gidecek.