Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ocak '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sıfırın altında yaşam mücadelesi

Sıfırın altında yaşam mücadelesi
 

Kış'ın ötek yüzü acımasızdır.


Basından : “İstanbul son 31 yılın en soğuk kışını yaşıyor…”

Havalar birkaç gündür birazcık(!) soğuk ya !. Herkesin dilinde ‘bırrrrrr’ ya da ‘bu ne biçim soğuk ya!” tarzı laflar sakız olmuş. Tabi soğuk olacak yahu. Ocak bitti kardeşim. Bu soğuklar çok geç kalmış soğuklar değil mi? Neymiş efendim İstanbul son 31 yılın en soğuk günlerini yaşıyormuş. İzmir de öyle. Bir iki gün önce termometreler -3, -4’ü gösterdi. Dün gece eve gittiğim saatlerde, daha henüz gece yarısı olmamışken arabanın termometresi -1’i gösteriyordu. Sabah kalktığımda da küçük su birikintileri buza dönüşmüştü. Daha kırsallarda ve yükseklerde daha düşüktür.

İstanbul birazcık -8’lere yaklaştı, İzmir birazcık -2’yi gördü, birazcık soğuk diye insanlar ortalığı ayağa kaldırıyor. Geçen gün İstanbul’dan bir dostum ‘gelemiyorum, kapının önünde 10 cm kar var’ diyor.. Biraz abartıyoruz gibi geliyor bana. Neden mi? Hem bizim burada, onların da orada yaşadığı elbette kış’tır. Elbette ki soğuktur. Ama biraz elimizi vicdanımıza koyalım yahu. Kış itibari ile Erzurum -34 C’yi görmüş. Şu yazının yazıldığı saatlerde Erzurum -21, Ardahan’da -23, Ağrı -16, Van -10, Kırklareli ve Edirne -10.. vs. vs.

Peki, bir de şöyle düşünelim. Biz Ocak ayının bittiği günlerde bu soğukluklara tanık oluyoruz, yaşıyoruz. Bundan 5-10 sene evvel, daha ekim ayında iken kar yağışları başlar, sene bitmeden kar altında mahsur kalan köylerin karayolcular ve askerler tarafından kurtarılışını izlerdik. Ama bu ayları, hafif soğuklar ve bol güneşli geçirdik. Daha geçen hafta Hakkâri’nin dağ eteklerinde, nehir kenarlarında çiçekler açmıştı. Resimler ‘yalancı baharı’ gösteriyorduysa da, insanlar elbette ki memnun olacaklardı bu durumdan. Ne de olsa rahat bir yaşam..

Şu resme bir bakın lütfen. Burası dünyanın herhangi bir yeri değil. Türkiye. Bolu ve Abant. Fotoğrafta montaj hilesi yok. Kar kalınlığı 1,5 metreden fazla. Kar yağışı olmadığı için sıcaklık eksi 5’lerde. Ve bu zavallı geyik, kara saplanmış. Tüm uğraşlara rağmen çıkamıyor. Bir de, vicdansız bir araba çarpmış, yaralıymış. Onunda etkisi vardır herhalde kar içinden çıkamamasının. Ama sağlam bile olsa 1,5-2 metre karın içinde hayat bulmak, hele ki yiyecek bulmak neredeyse imkânsız. Bu resim bir simge aslında. Nice yabanıl hayat, kar altında yaşam mücadelesi veriyor. Hayatta kalmaya çalışıyor. Soğuğa ve kara dirense bile, yiyecek bulmakta zorluk çekiyor. Ve maalesef, kış bitene kadar dayanıp, yaşamı sonlanan o kadar çok yabani hayvan var ki !. Eğer koruma alanı dahilinde değilse, maalesef ya donarak, ya da açlıktan ölüp gidiyorlar.

Çok şükür ki, bu geyik donmak ve de açlıktan ölmek üzereyken Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü ekibi tarafından kurtarılmış. O yakında baharı, bir avcı tarafından vurulmaz yada araba falan çarpmaz ise neşe içinde karşılayacak. Ya bu kadar şanslı olamayanlar. Onları düşünen yok. Oysa karadan olmasa bile, havadan muhtelif zamanlarda yiyecek atılsa ormanlık ve dağlık alanlara. Ya da bırakılsa düzenli olarak. Hiç fena olmaz değil mi?

Kar, kış, tipi, rüzgâr şartlarında kıyamet senaryoları yazanlar, soğuktan ve kardan şikayet edenler, kendi dünyalarının haricinde, başka yerlerde nasıl kış şartları olduğunu ya da olabileceğini bir kez daha düşünsünler. Bunlar bizim ülkemizden örnekler. Bu örneklerden çok daha kötü şartlarda kışı yaşayanlar da var bu dünya’da.. Bunu da hesaba katalım. Ama her şeyden önce hesaba katmamız gereken bir şey var ki, o da doğanın dengesinin ne kadar bozulduğu. Yılbaşı akşamı eğlenmek ve kayak yapmak için ‘kar duasına’ çıkanların, şimdiler de yağan kara söylenmeleri hiç de gerçekçi ve de insancıl değil. O zaman veya bu zaman, yağan her karın ve de yağmurun doğa, çevre ve tarım için ne kadar önemli olacağından bile bihaberiz. Hatırlayın lütfen, daha bir yıl önce barajlardaki su seviyesi kritik seviyenin altına düşünce, neredeyse yağmur duasına çıkacaklar, sokakları, evleri su basınca, ortalığı sel götürünce, küfürün bini bir para ediyordu. Hiç önlem almadan, doğaya karşı durmak, onun kurallarına karşı gelmek, sonrasında adına ‘doğa felaketi’ denilen cinsten olayları yaşamak, tabiatın bizden istediği kurallara uymamamızdan, biraz saygılı ve sevgili olmamamızdan kaynaklanıyor olamaz mı?

İçinde bulunduğumuz mevsim kış. Elbette ki soğuk olacak. Elbette ki, kar, yağmur, fırtına, tipi olacak. Bizim dışımızda da bir hayat var bu dünyada. Daha bir-iki gün önce, kaç kişi sığınacak bir yeri olmadığı için, ellerini ısıtacağı bir sobası olmadığı için hayatını kaybetti acaba, bilenimiz var mı? Yakacağı olmadan, battaniyelere sarılıp da evinde oturan kaç kişi vardır. Kaç kişi, bu soğukta, karda, kışta, dışarıda çalışmak zorunda. Ne için? Hayatta kalabilmek için. Halimize şükredeceğimiz yerde, söyleniyoruz ve şikâyet ediyoruz. Neden?

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..