Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Kasım '09

 
Kategori
Siyaset
 

Sigara ve 19 Mayıs yasağının gizledikleri

Sigara yasağı ile, 19 Mayıs ilişkisini kurmak öyle kolay iş değildir.
Zira çok ince dengeleri kurmak gerek.

Sigara destekçisi olmak ile, AKP destekçisi ya da Cumhuriyet düşmanlığı arasında bir yerlerde kalmadan bu konuda yazmak çok ince bir ayar gerektiriyor.

Araştırmalar, Türkiye’de her yıl 750 bin çocuk ve gencin sigaraya başladığını, gençlerin üçte birinin sigaranın yol açtığı hastalıklardan erken yaşta hayatlarını kaybedeceklerini ortaya koyuyor.

13 yaş ve üstü sigara içenlerin oranı yüzde 45, 18-25 yaş arası üniversite öğrencilerinin sigara içme oranı ise yüzde 58.

Burada bir olgudan bahsetmeliyim. Açıkçası ben de bilmiyordum.
Konuşmalarını sıklıkla izlemeye çalıştığım sayın Ahmet Ercan'ın bir konuşmasında ilk kez duyduğum sigaranın Radon gazı ilişkisini sizlere de izah etmek isterdim, ancak bilim insanlarının yaptığı açıklamayı sunmak bence daha doğru olacak.

Bu konuda sayın Prof.Dr.Övgün Ahmet Ercan hocamızın ne dediğini naklen aktarsam belki daha iyi olur.

SİGARA İÇEN KİŞİYE BEŞ METRE YAKLAŞMAK SAKINCALI

Prof. Dr. Övgün Ahmet ERCAN 19 Kasım 2002 20-26 Kasım her yıl “Dünya Sigarayı Bırakma Günü” olarak kutlanır başlıklı yazısında şunları söylüyor.

İçilen sigara dumanı içindeki radon gazı, ağız ve boğaz çeperlerinde çökelir, deri, saç ve giysiler ile içilen ortamın duvar, araç, gereç gibi yüzeylerine bulaşır. Ağız, geniz ve ciğer çeperlerindeki radon yaklaşık 4 gün sonra bizmuta dönüşür. Bizmut radyoaktif bir özmük (mineraldir) ve doğduktan sonra 5 metre ilerisine değin ışın yayınlar.

Bu ışın altında kalan sigara içen bir kişi, kendisine de 5 metreye dek yaklaşan çoluk çocuğunu, iş arkadaşlarını ışın bombardımanına tutan gezici bir tehlikeye dönüşür. Bu nedenle hem kendisi ve hem de çevresini kanser sakıncası altına sokar.

Sigara içilen bir ortam havalandırılsa bile aynı çekinceleri taşır. Türkiye’de SSK’nın sigaradan gelen sayrılıkları (hastalıkları) iyileştirmek için yıllık tükettiği ödek (para), 1 milyar dolara yakındır.

Radon: Evlerde, toprakta doğal olarak bulunan, kokusuz radyoaktif bir gazdır.

Doğal olan radyoaktif element sayısı yaklaşık 60 civarında olup, bunların atom numaraları 81 ilâ 92 arasındadır.

Bunlar üç radyoaktif değişim serisi meydana getirir.
1- Toryum Serisi:
2- Uranyum Serisi:
3- Aktinyum Serisi:

Bir de sun'î radyoaktif elementlerin bozunma serisi vardır ki, buna neptunyum serisi denir.Bu seride başlangıç plütonyum -241 elementi olup, kararlı elementi ise bizmut (Z=83, A=209)'dur.

Radon radyoaktif elementinin yanlanma ömrü 3, 85 gündür.

Not:Bu yazının yayınlanması için sayın hocamdan adres gösterilmek şartı ile izin alınmıştır.İlgililerin bilgisine...
www.ahmetercan.net

Bu özet bilgiden sonra bir yazı daha öneriyorum.
En az sigara kadar tehlikeli bir konu....

Bütün ANNE ve BABAlar bu yazıyı mutlaka okumalı.

ANNE/BABALAR BU HABERE DİKKAT
Prof.Dr.Bingür Sönmez, Fast-food'ların ışıklı panoları, kampanyaları yasaklanmalı.

SİGARAYLA MÜCADELE GİBİ, DISNEYLAND'DE YASAK,

Fast-food mağazalarında ışıklı panolar ve çocukları cezbetmeye yönelik, 'Bir alana bir bedava, oyuncak dağıtma' gibi kampanyalar mutlaka yasaklanmalı.

Çocukların ayakta olduğu saatlerde fast-food reklamları kesinlikle yapılmamalı. Disneyland'de fast-food yasağı konuldu ve 1 milyar dolar zarar göze alındı. Onlar bu işi pornoyla mücadele kadar ciddiye alıyorlar.


Neden bu konuda dikkate değer önelem, yasak, yasa vs.. konuşulmuyor?

Yoksa gerçekten millet düşünülmüyor da biz mi öyle algılıyoruz?


İlaçlara helal belgesi isteniyor ise..


THY'de resmi ALKOL YASAĞI başlamış ise...

İmam hatiplere diyalog kancası atılarak okullar Papaz Comenius'a teslim edilmiş ise...

Hristiyanlaşmış bir 'Kürdistan' kuruluyor ise...

Örtünmeyen dünyadaki tüm kadınları orospuya benzetenlere Profesörlük ünvanı verilen bir ülke oluyor isek...

İnançların gereği olduğunu iddia ettiğin birçok söyleminden milletin gözünün içine baka baka vaz geçeceksin, Kraliçe için yaptıklarını örtemeyince de bahaneler bulacaksın... Deliğe süpürülmemek için çaba harcayacaksın....

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=110351

Hasta olduğun için 19 mayıs törenlerine katılmayacaksın hem de gözden, ancak İslam Müzesi açılışında boy göstereceksin....

19 Mayıs gösterilerine neden kızdığı belli olmayan Bülent Arınç hala konuşmakta sakınca görmüyor, kızmakta haklı olduğunu iddia ediyor ise...

Irak'ta sadece 50 bin çocuk (dikkat ediniz kadın, erkek, asker değil salt çocuk)katliamını yapanlara destek olan müslümanlar kimler acaba?

Hangi müslüman yönetim ya da müslüman başkanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanlarıdır?

İstanbul'un işgalinden üç gün sonra, Atatürk ünlü 19 Mart 1920 tarihli bildiriyi yayımladı. Bildiride, "olağanüstü yetkiler taşıyan bir Meclisin Ankara'da toplanacağı vs......

Atatürk 21 Nisan'da yayınladığı ikinci bir bildiri ile, Meclis'in 23 Nisan günü toplanacağını ve açılış töreninin nasıl yapılacağını duyurdu.

23 Nisan 1920 Cuma sabahı erken saatlerde, Ankara'da bulunan herkes Meclis Binası çevresinde toplandı.

Halk, kendi kaderine sahip çıkmanın coşkusu içindeydi.

Hacı Bayram Camii'nde kılınan öğle namazından sonra, Meclis binası girişinde gözleri yaşartan muhteşem bir tören yapıldı. Saat 13.45'de, Ankara'ya gelebilen 115 milletvekili Meclis salonunda toplandı.

Bu meclis Dünya'da çocuklarına bayram armağan eden, kutlayan ilk meclistir.


PKK hainleriyle savaşarak şehit olan kahraman askerimiz daha 20 yaşında.

Peki bu meclisin çocuklarına armağan ettiği 23 nisan bayramında kürsüye çıkan çocuklar kaç yaşında?

Meclis Başkanı'nın koltuğuna geçen yıl oturan kişi 21 yaşındaydı..

AKP yasa teklifi vermiş idi.

25 yaşındaki çocukları milletvekili seçmeye hazırlanıyordu.

AKP'NİN 25 YAŞ ISRARININ BÜYÜK SIRRI.


Daha evvel yazmış idim tekrara gerek yok sanıyorum ki.

Yani 21 yaşında çocuk ancak 25 yaşında koca adam.

Ülkeyi yönetecek kadar büyümüşler.

Dünyada bu hızla büyüyen başka hangi milletin çocuklarını tanıyorsunuz?


Çocuk Meclisi'nin amacı neymiş?

Arınç öğrenciler meclisi diyor. 23 Nisan Bayramı'yla ilgisi yok diyor.

23 Nisan'ı 20 yaşındaki çocukla kutlayacaksak..

19 Mayıs'ta kaç yaşındakilere genç diyeceğiz.

Daha genç olmadan 25 yaşına geliniyor ise millet vekili de olunuyor ise demek ki 4 yılda çocukluktan çıkıp hızlandırılmış gençlik ve ardından ülke yönetiminde söz sahibi koca adamlar......

Sayın Arınç'ın çocuk diye sunduğu adamlar bir suç işlese, çocuk mahkemelerinde mi yargılanacak?

Öyleyse çocuk koltuğunda işi ne?

Onlar imam hatipli..

Kürsüye çıkacaklar, nutuk atacaklar.. Sayın Arınç havalara uçacak, başı göğe erecek..

Geçen yılki çocuk 21 yaşındaki imam hatip öğrencisi İbrahim Seyhan, ne demişti..

"Önümüze engel değil, dağ değil, taş değil ne koyarsanız koyun, biz en zirveye çıkacağız."

Bu yılki de 20 yaşında imam hatipli Muhammet Döngel, oda çocuk.

20 yaşında PKK ile savaşırken şehit düşenler ne oluyor o halde?
Yoksa biz teröristlerle savaşsın diye çocuklarını kullanan dünya tarihinin ilk milletimiyiz?


Peki 19 Mayıs gençlik bayramını kutlayanlar kaç yaşında olacak acaba?

Şimdi düşünün bakalım, en yaşlı çocuk sıfatına sahip olanlar seçimlerde oy vermeyecek mi?

Seçme yaşı 18..

Bizim çocuk 20..

Eski Romalılarda, piyade ve süvarinin oluşturduğu, birkaç takımdan oluşan askeri birlik vardır. şimdilerdeki Özel harekat timini andıran bir yapı. Lejyonerler.

Gelirleri konusunda ise çok ilginç bilgiler var.

Roma'lı Lejyonerlerin yeni bir imparator tahta çıktığında para aldıkları, savaştan sonra kazanılan yerlerde yağma hakları olduğu biliniyor.

Peki bu Lejyonerler doğal olarak kendilerinde gördükleri yağma hakkını kullanıyorlar ancak, bu saydıklarım acaba kimlerin hangi haklarının kullanımı anlamına geliyor?

Emperyalizmin hizmetkarlığını örtemeyen Türban savunuculuğu yetmedi şimdi sıra 19 Mayıs'ın zımni düşmanlığına soyunmaya mı kaldı?

Yeni örtü SİGARA yasağının 19 Mayıs'ta başlatılması olmasın?


"Türk'ü Anadolu'da parya haline getirmek" doktrinini benimsemiş ve bu doğrultuda yeni projeleri olan "karşı devrim"i yürürlüğe koyanların acaba daha başka zihin kontrol yöntemlerini nasıl uygulayacaklarını hala görmediğimizi mi sanıyorsunuz?

Şimdi bu zihin kontrol yöntemlerinin içinde sinsice bir plan daha hazırlanmamışmıdır?

Yani asıl yasaklanan sigaramıdır yoksa zihnimizin bir yerlerinde 19 Mayıs'ta sigara yasağı getirenlerin bir özel nefret yöntemi uygulaması mıdır?

Haliyle bunları söylediğiniz zaman sanki sigaraya karşı değilmişsiniz gibi bir algılatma içine düşeceksiniz.

Söylemez iseniz de nefret duygusunun körüklendiği şey acaba 19 Mayıs'mı diye aklınıza getirmek zorunda bırakılmış olmanız değil midir?

Nasıl ki sizi yasaklamaya kalkanlara bizi ancak millet yasaklar diyorsanız, tıpkı bunun gibi yasaklarla nereye varacağınızı düşünüyorsunuz ki?

Yasaklamak yerine neden eğitimle bu işi çözmüyorsunuz?

Çünkü, eğitim bitmiştir.

Oyuncak haline gelen bir eğitimde neyi nasıl yapacağınız belli olamaz.

Peki Youtube'yi yasaklamanın nedenlerini söyler misiniz?


Atatürk'e ne kadar hakaret edildiğini mi göstermek istemiyorsunuz, yoksa milletin başka şeyleri görmesini mi engelliyorsunuz?

Düşünün birkere, sigarayı yasakladınız.

Doğal olarak sigara ile ilişki kurulan en yakın olgu alkol birlikteliğidir.


Bu kesinlikle böyledir anlamı çıkmasın.

Ancak alkol alanların sigara içenler arasındaki oranına bakarsanız aynı zamanda doğal olarak meyhaneleri de kapatmış olacaksınız.

Haliyle de yasal bir zorlamaya gerek kalmadan.

Zaten kırmızı nokta uygulaması yapan belediyelerin varlığını unutmadan bu konuyu değerlendirmek gerek.

Çünkü, alkol ancak içen kişiye direkt, beyin kontrolünü yavaşlattığı için de toplumsal etkenlerde dolaylı zararı var.

Hal böyle olunca da sağlıklı nefes almayı bahane ederek direkt alkolü yasaklayamıyorsunuz. En kolayı sigarayı yasaklamak.

Peki bu güzel uygulamayı acaba neden özgürlükler kapsamında değerlendirmiyorsunuz?

Yani sigara içmek isteyenlere de ayrı bir yer tahsisi neden düşünülmüyor da uygulama sınır koymaksızın direkt geniş kapsamlı uygulanıyor?

Tüm toplu taşıma araçlarında, tüm eğitim kurumlarında, Televizyonda yayınlanan programlarda filmlerde, dizilerde, müzik kliplerinde tamamen yasak, yaşlı bakım evlerinde, ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde, cezaevlerinde, şehirlerarası ve uluslararası güzergahlarda yolcu taşıyan deniz yolu araçlarının güvertelerinde sigara serbest olacak, Turistik otellerde ise sigara içenlere özel odalar yapılacak, Lokanta, kahvehane ve kafeterya gibi yerler için yasaklar ise 19 Temmuz 2009'da yürürlüğe girecek.

Yasak bulunan yerlerde sigara içenlere 50 YTL, sigara izmariti ve paketini yere atana ise 20 YTL ceza verilecek.

Sigara yasağının uygulanması ve tedbir alınmasıyla ilgili yükümlülüklerini yerine getirmeyen işletmeler önce yazılı olarak uyarılacak.

Bu uyarıya rağmen yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere belediye sınırları içinde belediye encümeni, belediye sınırları dışında ise mahalli mülki amir tarafından 500 YTL ile 5 bin YTL arasında ceza verilebilecek.

Lüfen söyesinler, bu uygulamanın mantık ile bağdaşır kısmı neredeir?

Yaşlı bakım evlerinde serbest.

Turistik otellerde ise sigara içenlere özel odalar yapılacak, Lokanta, kahvehane ve kafeterya gibi yerler için yasaklar ise 19 Temmuz 2009'da yürürlüğe girecek.
Hadi bakalım, anlamadığım yeri birileri açıklasın da anlayalım.

Neden 2009'da? Yoksa sigara baronları cevaz vermedi mi?


Turistik otellerde ise sigara içenlere özel odalar yapılacakta neden Lokanta, kahvehane, meyhane gibi yerlerde yapılmayacak?

Turist Hristiyan olabilir alkol alabilir, öyleyse sigara da içebilir.


Ancak Türk müslüman olmak zorundadır ve asla alkol almamalıdır.

Haliyle bunu en iyi yoldan, sancısız, sıkıntısız olarak sigara yasağı kapsamına almak olacaktır.

Öyle ya Türk, müslüman olmak zorundadır.

Müslüman ise alkol alamaz.


Tıpkı 17 Mayıs 2007 tarihinde STV'de yapılan bir haberle Danıştay saldırganı hakkında çok ilginç bir o kadar da bölücü bir söylem kullanılmış idi.

Danıştay saldırganının ulu orta bağırdığı (yani şeriat adına, lehine bağıramaz anlamında) doğru değilmiş.

Çünkü saldırgan alkol kullanıyormuş.

Bu da onun şariat için bağıramayacağı anlamını içeren bir yorum yapılmıştır. Yani siz alkol alıyor iseniz müslüman olamıyormuşsunuz.

Eh artık tesettür turizmi de yaygınlaştığına göre daha bu konuda diyecek ne kaldı ki?

Hadi şimdi gelin de sigara yasağını eleştirin bakalım.

Sizi suçlayacakları nokta değil sigara yanlısı olmak, neredeyse İslam düşmanı olmaya kadar götürecektir.

İşte bu nedenle bu konuda yazmak son derece ince ayar gerektirmektedir.

Eh, siz herşeyi inançlarınızın gereği olarak yorumlarken iyi de, ben bu söylemin altında birşeyşer arayınca mı kötü?

Ya da siz herşeyi inançlarınızın gereği olarak görüyorsunuz da yargıtayda kapatma davasını inançlarının gereği olarak açınca mı kötü oluyor?

YARGITAY'DA İNANÇLARININ GEREĞİNİ YAPMIŞTIR.


Konuyu daha evvel yazmış idim.

Umarım ki buradan sigara, alkol yanlısı bir anlam çıkmamış olsun. Dedim ya çok ince bir denge. Bu dengeyi bozmadan anlatabildimse ne mutlu.
Sayı ile...
Ahmet Dursun

Not:Hemen üstte diyalog kancası ve Papaz Comenius konulu bir bilgi sunmuş idim.

Konuya değişik bakış açısı yakalayan bir yazıdan alıntı vermek istiyorum.

Lambert Konferansın'da, Müslümanlarla diyalog adı altında bir bölüm vardı. Bu bölüm 20 sene önce kurulmuştu.

Bu bölümün hızlandırılması, diyalog kavramının geliştirilmesi ve müslüman-hristiyan diyaloğunun ileride Anglikan kilisesinin Orta Doğu'daki, Türkiye'deki, ve Türki Cumhuriyetlerdeki gelişmesine 1. dereceden katkıda bulunması karara bağlandı.

Tanzanyalı piskopos Simon E. Chiwango dedi ki ; "Artık bizim kilisemiz pastoral bir kilise olmaktan çıkıp doğrudan doğruya kendini dışa vuran ve misyonerlik faailiyetlerine doruğa çıkarması gereken kilise durumuna gelmiştir."

Burada alınan kararları söyliyelim. Birincisi diyalog kararıdır.

Diyaloğun, özellikle Türkiye'de diyaloğun tesisi. 2.si ve önemlisi; diyaloğu sağlayacak olan şahısların içerden temini.


Ne demek içeriden temini ? Yani Türkiye'de diyaloğu kimler sağlayacak ? Anglikan yapılmış Türkler sağlayacak.

Bu diyaloğu sağlamakla görevli olan Türkler, Misyonlerlik faaliyetlerinide "Türk Protestanlar" adı altında sürdürebilirler.

Demek ki bir, diyalog olacak; iki diyaloğun muhattabı Türkler karşında bir takım İngilizleri değil Anglikan olmuş Türkleri bulacaklar.

19 MAYIS Sözde Pontus Soykırımı günü olduğunu biliyor muydunuz?

 
Toplam blog
: 30
: 727
Kayıt tarihi
: 14.02.07
 
 

Bazı konular vardır ki, tartışarak, yazışarak da fikir edinilebilir. Bazı konula ise özel çaba sarfe..