Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '09

 
Kategori
Şiir
 

Şiir...

Şiir...
 

Şiirini yarıştıran bir şair!, horozunu dövüştüren birinden farksız geldi bana hep…. Bundan sebep, şiir yarışmaları itici ve yarışan şiirler buz gibi soğuk geldi bana hep…

Şiiri çok seviyorum; şiir, ruhun, madde olmayan şeyin, özün sesidir çünkü…

Şiir, yaratıcının, güzel veya kötü olanla bizi sınaması karşısında, söylemek istenilenlerden ziyade nasıl söyleneceğinde de apayrı bir tecellisidir çünkü…

Şiir, ilhamdır çünkü…

Ve öylesine bir ilham ki, ilk harfinden, nefes nefese hecelerine ve son harfine kadar olan ve olandan maada söze hacet bırakmayandır. İki satırdır ama iki asırdır… Birkaç kelimenin sırrıdır ama bir hayattır, kocaman bir yaşanmışlığın ifşasıdır. Ve bazen öylesine güçlüdür ki var oluştan beri süre gelip hatta gidişi olana bile sözü olandır.

Şiir, tılsımdır çünkü…

Tılsımdır çünkü hiçbir şair, şiir yazarken, şunu demek istiyorum ama hangi kelimelerle nasıl diyeyim demez. Hiçbir şair, şiir yazarken kelimeleri kendisi için (şahsına münhasır bir anlam yüklemek gibi) anlamlandırmaya koşmaz. Şairin yaptığı, kendisine gelen ilhamın deminde yakaladığı/yakalandığı bir kurgunun peşinden koşmasıdır. Kelimeler o kurguda yerli yerindedir. Kelimeler, şaire ait (onun kazandığı, bildiği) kelimelerdir amma seçmek, onları kurmak, onlarca, yüzlerce hatta binlerce bende varım diye koşuşan kelimeleri anlamlarıyla yarıştırmak ve onlardan sadece birini tercih edip öncekiyle sonra gelecek olan kelimeyle barıştırmak, şairin yakaladığı/yakalandığı boyutun demindedir. İşte bu bir tılsımdır. Şiirin tılsımı da buradadır. Bir şairin kelime dağarcığına sahip olunabilir ama onun gezindiği boyut, onun şiir yazarken tutsak kaldığı kurgu, onun bile sahip olmak için çabaladığı, beklediği değildir.

Şair yakalanır ve şiir çıkar, kelimeler şairindir, kurgu, yakaladığı/yakalandığı yani tılsım ise ilhamındır.

Bu nedenledir ki işte şiir dediğimiz de dönüp onu defalarca okuruz, şairin kurgusunda (ona gelen ilhamda) yer alan kelimeleri anlamak için önce şairi ve kurgusunu yakalamaya çalışırız. Önce tılsıma sızmaya çalışırız.

Buna bazen gücümüz yeter ve bazen de yetmez.

İşte şiir budur!

Ve şiir bu olduğu için şiirini yarıştıran bir şair!, horozunu dövüştüren birinden farksız geldi bana hep… Bundan sebep, şiir yarışmaları itici ve yarışan şiirler buz gibi soğuk geldi bana hep…

Belki diyeceksiniz; ‘Ama yazarak, hayatını kazanmak isteyen biri ise ve böyle de bir piyasa var, insanın bu piyasanın içine girebilmesi için, adam gibi jürilerin olduğu, adam gibi yarışmalara katılabilir…’

İşte mesele de burada sorun oluyor zaten…

Tarihe bakmak lazım, bu hazzı bize en güçlü yaşatanlara, bize emanet edenlere dönüp bakmak lazım, nasıl yaşadılar?

İlham tüccarlığı ve kelime esnaflığı yapmak yerine nasıl yaşadılar. Onlar her şeye rağmen, sefalet içerisinde yaşadılar ve bize kelimelerin miras kalmasını değil, aldığımız hazzın da, mananın da miras kalmasını sağladılar.

Belki yine diyeceksiniz ki; ‘Şiir böylesine bir ilhamın tılsımı ise neden bunu pazarlayacak birine de uğruyor ki?’

Söyleyeceklerimden başka sebepleri de vardır amma…

Yürek gönlü olmayanda da atıyor…

Güç, erk zalimde de oluyor…

Mal, mülk anlı terlemeyende de çoğalıyor…

Tik, tak, anı yaşayıp değerlendirende de ve tik, tak anı zayi edende de…

Ve ilham da sadece bunu kutsayacak olana gitmiyor, güzel olan şey, doğru olan şey yani öz, kendine duyulan inancı ve inananları orada da sınıyor…

Güzellik yarışmalarının olmadığı, ses yarışmalarının olmadığı, sanat müsabakalarının olmadığı vesaire kazanarak elde edemeyeceklerimizin yarışmadığı bir dünyada, güzelle çirkinin, karga ile horozun, sanatçıyla sanatseverin salt insanlıklarının yarıştığı bir dünya, öyle ki insanlık diye ele aldığımızda biri bir tarafından tutup emekçiden daha çok, kendisine iradesi dışında lütfedilenden çıkar sağlayamadığı ve emeğin sadece insanlık adına kutsandığı bir dünyadan…

Bir fırıncı, bir sanayici, bir tapu kadastro memuru, bir asker ama şiirlerini okuduğumuzda bir şairden…

Kazanarak sahip olamayacaklarımıza sahip olanlara, kazanarak, emeğimizle sahip olduklarımızı fazla ve daha fazla verdikçe güzel olandan, onun özünden ne kadar da uzaklaşıyoruz…

Uzaklaşıyoruz, çok uzaklaşıyoruz ve…

Biri diğerinden daha güçlü yaratılmış horozların yaratılmış olmalarındaki hikmeti kavramak, güzelliklerinden bize ait olanı yaşamak yerine onları dövüştürüyoruz.

O da kadın bu da kadın ama hangisi daha güzel kadın..
- Benim sevdiğim kadın...

Bak bu fa yı tavandan bu da do yu damardan çıkarıyor, hangisi...
- Beni ritmeden müzik...

O da bu da horoz ama hangisi daha güçlü horoz...
- Beni uyandıran horoz...

O da şiir bu da şiir ama hangisi daha şiir...
- Yazdığım, okuduğum, yaşadığım, yaşandığım şiir..

Yarışmalarla birinci yaptıkları değil...

Bu böyle olduğu için Victor Hugo'yu Hugo yapan, Notre Dame'ın Kamburu değil de, Sefiller eseridir...
 
Toplam blog
: 33
: 539
Kayıt tarihi
: 31.10.06
 
 

Yazmayı seviyorum...Çünkü yazdıklarımı okuyanlar, beni farklı düşünmeye götürebiliyorlar.....