Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '15

 
Kategori
Edebiyat
 

Şiir çözümleme, yorumlama

“Kişi yaşadıklarını, gözlediklerini, düşündüklerini, düşlediklerini çeşitli yollarla dile getirmiştir. Şiir bu yolların başında geliyor. Bu denli önemli bir anlatım yolunu, türünü nasıl adlandırabiliriz?

Şiir, özü kısadan söylemek diye tanımlarsak hiç de yanlış olmaz. Şiirin tarihsel geçmişine baktığımızda kurallar içerdiğini görüyoruz. Uyak, ölçü, birim, biçim önemseniyordu. Bugün de önemseyenler yok değil. Ancak, günümüzde şiirin özgürlüğü seçtiğini, kuralları aştığını biliyoruz.

Şiir, ozanın dili yoğun biçimde kullandığı, imgelerin soyut çağrışımlar, anlamlar, anlamsızlıklar, anımsatmalar oluşturduğu bir anlatım türüdür dersek daha önce yaptığımız tanıma ters düşmeyiz. Ozan, kendine özgü örgüsü içinde şiirini okura ulaştırır. Bu özgünlüğü kurabilen ozanlar bu yolda ustalaşabilirler.

Türkçe, uzun söze gerek duymayan bir şiir dilidir. Yani kısa anlatımı seçmesi onu dünyanın seçkin, varsıl dilleri arasına sokabilir. Bunu başarmanın yolu şiirimizi verimli, nitelikli kılmaktan geçiyor. Dilimiz gelişince şiirimiz, şiirimiz nitelik kazanınca dilimiz gelişecektir.

Şiir geçmişimiz başarılarla doludur. Yalın dille derinliği yakalayan Yunus Emre 13. yüzyıldan seslenmektedir. ‘Türkçem benim ses bayrağım’ diyen Fazıl Hüsnü Dağlarca Türkçenin anlatım gücünü geliştiren günümüz ozanlarının başında gelmektedir. Diğer seçkin ozanlarımızdan Nazım Hikmet, Cahit Külebi, Ceyhun Atuf Kansu vb. şiirlerinde dile yeni bir işlerlik kazandırmışlardır.

Şiir, yazın türlerinde en çok emek ister gerçeğini bu işe soyunan çok iyi bilir. Bu gerçek, ozana Türkçe adına önemli görevler de yüklemektedir. “Şiir Deyince” (Türkay KORKMAZ, Zaman Kanatlı Sözler / Şiir Deyince, s.5-6) düzyazısında şiir değişik yönlerden değerlendirilerek yazarın özgün görüşleri sergilenmiştir.

Bu yazıda yer alan açıklamalara, anımsatmalara kimileri katılmayabilir; aynı zamanda kimileri de katılabilir. Şiirde anlayışta kesinlik söz konusu olmadığı için bu görüş ayrılıkları doğaldır.

Yapısı, dokusu diğer düzyazı türlerinden ayrı olan şiir, Homeros’un ünlü destanı İlyada’da “kanatlı söz” diye tanımlanmaktadır. Bu tanımlama sözcüklerin ses ve anlam örgüsü yönünden oluşturduğu yapılanmayla ilgilidir. Osmanlı Tezkirecisi Latifi, “sözün ruhu” der şiir için.

Ozanın söze kanat takması ya da sözün ruhuna ulaşması sözcüğe yeni anlamlar yüklenerek sağlanabilir ancak. Ozan şiirsel eyleminde kendine özgü bir dil yaratır.Bu gerçek şiiri şiir kılar.“Şiir öğretilebilir değil, öğrenilebilir bir iştir.”(M.H.Doğan,Papirüs,Haziran1999,sayı 28)

Sözcük, sözcük öbeklerinin yan yana gelişiyle oluşan örgüye biçim, bu biçimin taşıdığı duygu, düşünce, duyumsatma ya da hiçbiri öz (içerik) olarak adlandırılır. Bu özelliklerden yola çıkılarak şiir değişik ayrımlamalara, kümelendirmelere konu olmuştur. Bunları epik, lirik, didaktik, pastoral, dramatik şiir olarak adlandırabiliriz.

Düzyazıda yer alan anadüşünce kavramının yerini şiirde anaduygu almaktadır. Genellikle düşünceler düzyazı türleriyle, duygular ise şiirle işlenir. Şiirde, ozanın okura iletmek istediği duyguya anaduygu (tema, izlek) denir.

Örnek

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar
Bu gece yarısında iki kişi uyanık
Biri benim, biri uzayan kaldırımlar

(Necip Fazıl Kısakürek, Kaldırımlar)


Bu dizelerde ozan, betimlenen doğa ortamı içinde yoğun olarak yaşadığı yalnızlığı dile getirmektedir. Şiirde işlenen yalnızlık yazının konusu; yalnızlığın duyurduğu üzüntü, acı ise anaduygudur. Bu okura duyurulan duygudur.

Ozan, şiirde sözcükleri tek anlamlı kullanmayıp anlamsal çok değerlilikle (imge) kullanmış. Ozan, ses ve anlam çağrışımlarından yararlanma yoluna gitmiş. Böylece şiire anlam ve anlatım yönünden özgün bir yapı kazandırmış.

Şiirde, “ kara gökler, kül rengi bulutlar, evlerin bacası, yıldırımlar” sözcükleri anlamları ötesinde çok anlamlılık, değişik görüntüler içerecek biçimde kullanıldığından imge, “ kaldırımlar” ozanın yalnızlığını anlatmada aracılık yaptığı için simge özelliğindedir.

Şiirde anlam çalışması imge, anaduygu, konu öğeleri bulunup değerlendirilerek yapılır.Çoğu kez konuyla anaduygu karıştırılmaktadır.

Konu, bildiğimiz gibi üzerinde durulan, hakkında söz söylenen olay, durum, sorun vb. Kısacası her şeydir.Anaduygu, konu işlenirken okurda uyandırılmak istenen duygudur. Bu yönden konu dış öğe, anaduygu ise iç öğedir.Konu genel nitelik taşır.

Anaduygu ise özel, soyut niteliktedir. Örneğin, barış bir konu; barışseverlik bir duygudur. Anaduygu ve konu sınırlandırılarak tamlama veya sözcük olarak belirtilebilir.

satırbaşı

sesi kuşandı sözcükler
sonrasız

taşıyor günceli
satırbaşında çığlık

uyanış ağlamaklı
düş korkulu

gün bayram değil

türkay korkmaz

Bu örnek şiir, niteleyici sözcükleri sıralayarak oluşturulan betimleme dilinden uzak, şiirde eylem sözcükleri dışlanmadığından şiir devinim kazanmış, yaşantılara akabilmiştir.

Şiir bilgi aktarmayı amaçlamadan ozanın yarattığı dille imgelerden, düşlerden, özlemlerden oluşan bir yaşantı birikimini sunuyor. Şiir duyumsatıp, anımsatıp sezdirirken giz taşıyor.

Bu şiir biçim ve içerik olarak diğer örneklerden ayrılıklar taşıyor. Dizelerin küçük harflerle başlaması, şiirin başlığı, ozanın adının dilbilgisel kurallara uyulmadan yazılması neden böyle diye sorulabilir. Bu soruların yanıtı ne olabilir? Şiiri, yazın türleri içinde özgür, dilbilgisi kuralı tanımayan bir türdür diye tanımlayabiliriz.

Ozan şiirini kendine özgü bir anlayışla, kurallarını kendi koyarak örmüş. İkiliklerle kurulan şiir tek dizeyle bitmektedir. Bu, ozanın şiir anlayışından kaynaklanıyor. Alışılmış şiir anlayışının dışına çıkmış.Bu açıklamadan şiirin yerinde durmadan biçim ve içerik olarak değişiklere uğrar sonucunu çıkarabiliriz.

Her çağ kendi şiirini, her ozan kendi dilini yaratır.Şiir, her ozana, her okura göre biçimlenen; içerik kazanan bir türdür. Bu tanım da bu şiire uygun düşmektedir.

Şiir, içerik olarak hemen kendini ele vermiyor. Her okur ayrı sesler, söylemler, duyumsamalar, anlamlar, anlamsızlıklar yakalayabilir. Ozan kadar okur da özgürdür.

Ozan, şiirini kurarken nasıl özgürlüğüne düşkünse okura da aynı özgürlüğü tanıyor.

Sözcüklerin çağrışımlar yaratacak biçimde imge olarak kullanılması anlamı ya da duyumsananı arka planda veriyor. Bu da ozanın özgünlüğünden kaynaklanıyor.

Bestelenmiş şiirim 1, 2
Kartal Şiir Festivali 3, 4

Turkay Korkmaz'ın fotoğrafı.
Turkay Korkmaz'ın fotoğrafı.
Turkay Korkmaz'ın fotoğrafı.
Turkay Korkmaz'ın fotoğrafı.
 
 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..