Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mart '14

 
Kategori
Şiir
 

Şiir çözümleme

Şiir çözümleme
 

Şiir Öğretilebilir mi? söyleşisi, Arguvanlılar Derneği - Bostancı, İnci Ponat söyleşimi izlerken


Musa Çelebi

                                                         
devlet solgundu
güya ki yaprağın biri
düşmüş de, ağaç
kökünden sarsılmış gibi

elmalar akikti, üzümler canfes
ve ölümü bir hasbahçe belleyip
musa çelebi

nicedir sırmalı bir düşü
yağlı bir kemend gibi
boynuna dolamış

devlet solgundu

ve halk, yakut bir atlas olarak
susuşu karakalem, gülüşü mirî
ve ansızın sedef bir ora
biçmiş gibi gülüşü, yahut ki
acının kol demiri
şrak, göğsüne vurulmuş

güya ki yaprağın biri
düşmüş de, ağaç
kökünden sarsılmış gibi

Hilmi YAVUZ

     
Musa Çelebi
 
1. Bayezit’in küçük oğlu. Kardeşiyle 1402 Ankara Savaşı’na katılmış. Timur’a tutsak olmuş. Timur’un beğenisini kazanınca Bursa yöresine Emir olur. 1411’de Rumeli’nde Osmanlının tek  egemeni olur.Edirne’de tahta geçer.Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedrettin Mahmut’u bilimsel unvan olan kazaskerlikle ödüllendirir.Kardeşi Mehmet Çelebi’yle savaşır yenilir.1413’te öldürülür.

Şiirde ozanın sözünü ettiği kişinin böyle bir geçmişi var. İşte bu yaşantının üzerine  kurulan şiir duygularımızı devingen kılıyor. Öğretmeden, Musa Çelebi’nin geçmişini  bildirmeden sözlere kanat takarak, sözleri kanatarak yaşanan acıları duyurur gibi yapıyor,  sezdiriyor.

“devlet solgun” güçsüzlüğü değişmeceli anlatımla duyuruyor. “Solgun” canı kalmamış, pörsümüş anlamındayken, burada “güçsüz” anlamında kullanmış.

”yaprağın biri / düşmüş” dizeleri ile Musa Çelebi’yi mi duyuruyor?

Ya “ağaç/ kökünden sarsılmış gibi” dizelerinde bir kargaşanın olduğu görülüyor mu?

“elmalar akik, üzümler canfes” “akik : yüzük taşı, değişik renklerde, saydam parlak; canfes: dayanılmaz güzellik” burada “akik : renk, canfes : yumuşaklık” anlamlarıyla ilgilidir. Bu iki sözcük benzetme ilgisiyle başka sözcüklerin yerine kullanılmıştır. Bu aktarma olayına eğretileme diyoruz.

Böylece elmalar ve üzümler daha diri, daha canlı biçimde yansıtılmış. Görme, tatma, dokunma duyularına seslenme duyuları eyleme geçirmiş.

“halk, yakut bir atlas olarak” betimleme, ayrıca “susuşu karakalem, gülüşü mirî, sedef bir orak” söz öbeklerinde de “susuş, gülüş, sedef” sözcüklerinde eğretileme yapılmaktadır.

 Ozan değişmece, eğretileme, betimleme ile şiirinde anlatımı güçlü kılıyor. Ayrıca, “gülüş, susuş” nesne gibi verilerek somutlaştırma yapılmış. Amaç görme duyusuna görev yaptırmak.

“ve ölümü bir has bahçe belleyip / musa çelebi”

dizelerinde dram var. Hemen arkasından kendini acıya götürecek dizeler baş gösteriyor:

“nicedir sırmalı bir düşü / yağlı bir kemend gibi”

korkunçluğu benzetmeli anlatımlarla güçlü kılınmış.

“sedef bir orak / biçmiş gibi gülüşü, yahut ki / acının kol demiri /
 şrak, göğsüne vurmuş”

Burada benzetmeler anlatımı başka bir boyuta götürüyor. Şiirde sözü edilen kişinin dramı anlatılıyor. Böylece şiire az sözle çok anlamlılık kazandırılıyor. “acının kol demiri” sözü edilen kişinin göğsüne vuruluyor. Bu da somutlaştırma  örneğidir.

Ozan, dili günlük kullanım dışına çıkarmıştır.Sözcüklerin ses değerlerini, sözcüklerin yaratacağı resimleri yani imgeleri düşünüp kurarak kullanmıştır. Bu kullanım şiirde çığlıklar, sessiz haykırışlar, korkunçluklar, çağrışımlar duyuruyor. Bütün bunlardan sonra şiir nedir diye sorsam kaç tanım çıkar? Şiir imgelerle düşünme sanatıdır. Şiir dil sanatıdır. Bu tanımlar bu şiire yakışmaktadır.

Tarih, bunu anlatmaya kalksa böyle mi anlatırdı. Bizlere bir şeyler öğretmeyi amaçlardı. Ama şiirin böyle bir sorumluluğu yok. O  derin yaralar açarken bilgi vermiyor, ne anlattığını da bu şiirde herkes ayrı ayrı açıklayabilir.Çünkü bu şiir imgeler üzerinde boy veriyor. Ya işte bir Musa Çelebi varmış, işte bu kadar.

 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..