Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '11

 
Kategori
Edebiyat
 

Şiir Estetiği : Şairliğin aşamaları. Giriş

Şiir Estetiği : Şairliğin aşamaları. Giriş
 

Şair hop deyince şair olup çıkmıyor öyle. Onun da aşamaları var... kimisi belirli aşamaları ya göremiyor, ya da gözü yemiyor ya da aklı yetmiyor. Bazı şairler, kendi yazdığının şiir olduğunu sanıp belli bir aşamada kalıyorlar... Ondan sonra, “Benim oğlum bina okur, kendi yazar kendi okur..” Tabi insanların okumasını istiyorsanız. Onun da koşulları vardır. Yani her malın bir fiyatı olduğu gibi, her sanat eserinin de kendine göre bir ederi, değeri, fiyatı vardır. “Bu kaç kuruşluk bir şiir ki..” denilir mi? Pazarda denmez ama insanoğlu bir şiiri okuduğu zaman içinden değerlendirir, onu bir yere koyar. Daha çok kendi şiir anlayışına göre (Ve de şiir aşamalarında aldığı yere göre..) şiiri değerlendirip bir  değer biçer.  .

Elbette şiir pazarda satılan çok değerli bir sanat eseri değil. Sanat eserlerinin de modası vardır. İniş çıkışları vardır. Nazım Hikmet’in zamanında sanatın, şiirin değeri başka, Orhan Veli’nin zamanında başka, şimdi başka... Şimdi hiçbir yayınevi kolay kolay şiir kitabı basmak istemiyor. Ancak üste para verirsen kitap bastırıyorsun. Bu bir sanat eseri için ne büyük bir zûldur, biliyor musunuz. Şiirin değeri var mı.. Elbet, 23 bin kişi şairim diye ortada geziyorsa, bu Türkiye ortalamasında 4-5 milyon insanı şair yapar ki, demek ki epey şairimiz var. Veya kendisini şair sanan şairler.. Olsun... Şiir kötü bir şey değildir. Herkes kendine göre bir ileti vermeli. BEN HAYATTAYIM ! Demeli, Şiir yazmak bir bakıma hayatta olduğunu, daha ölmediğini, deklare etmektir. Diğer yandan, ölümsüzlüğün sırrının şiirde olduğunu sanmaktır. ÖYLE MİDİR ACABA?  Ölümsüzlüğün sırrı şiirde midir; bunu genelleyerek diyebiliriz ki, sanatta mıdır?

Ah buna, keşke, içimizden gelerek, inanarak “Evet” diyebilsek. Fakat hangi insanoğlu, kendini diğer fanilerden ve koyun sürülerinden ayırarak, “Ben Varım” diyen, veya demeyi cidden arzu eden insanoğlu, kalıcı olmak istemez. Bunun yolu nereden geçer: Ben inanıyorum, bir çokları da inanıyorlar ki; sanattan, bilimden geçer…Kalıcı bir şey yaparsanız. Bir abide  (bir mimarlık şaheseri) yaşar; bir roman yazarsanız (İnce Memet) yaşar..

İyi bir şiir yazarsanız “ OZYMANDIAS” (Percy Bysshe Shelley -1792-1822), böyle bir şiir yazarsanız, yüzyıllarca yaşar. Hangi insan kalıcı bir şey bırakmak istemez. Bunun bir takım aşamaları var. Her şair bu aşamaları aşıp, kolay kolay “şairi azam” olamaz. Belirli bir aşamada kalır, kendini “Şairi Azam” sanar. İnsanın bir kendi kendisini yargılaması vardır. Bir de başkalarının yargısı. Psikolojideki, “Ayna benlik” meselesi. Başkalarının bizim için yargılamalarını kolay kolay algılamak istemeyiz. Ya onların yargılarını peşin peşin reddederiz. Ya da ne söyledilerse kolay kabul etmeyiz. Neden? Nedeni belli. Her akıl her şeyden kendi aklını başkalarından daha çok sever, beğenir. Başkalarının değer yargılarını kolay kolay kabul etmez.

Değerlendirme aşamasında, şairleri belki 7 aşamada değerlendirebiliriz. Bunlar :
1. Bencilik Aşaması; 2. Sencilik ; 3. Özgecilik ;4.Doğaya açılma; 5. Felsefeyi tanıma; 6. Ustalık; .. Özgünlük  Aşaması.

Bütün bu aşamalar,başka bir kişi tarafından ortaya sürülmüş müdür? Bilemiyoruz. Kendimize göre biraz Benjamin Bloom’un Taksonomi’ sini göz önüne alarak  geliştirdiğimiz bir sıralaçtır. Bunun her bir basamağının kendine göre açıklaması olacaktır. Örnekleri olacaktır. Değerlendirilmesi olacaktır. Bu sıralacı kabul edenler olabilir, etmeyenler daha çok olabilir. Çünkü, Sosyal bilimlerde hiçbir öneri kolay kolay kabul edilmez. Ağır eleştiriler getirilir. Büyük tartışmalar sonunda bir SENTEZE varılır. Sosyal Bilimlerde bilindiği gibi, kesin yargılar yoktur, olsa olsa, bazı kabul edilmiş kuramlar vardır. İşte o kadar.


 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..