Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '13

 
Kategori
Edebiyat
 

Şiir öğretilebilir mi?

Şiir öğretilebilir mi?
 

Şiir ve Öykü Şenliği, Trabzon Lisesi, 2 Haziran 1992


“Kişi yaşadıklarını, gözlediklerini, düşündüklerini, düşlediklerini çeşitli yollarla dile getirmiştir. Şiir bu yolların başında geliyor. Bu denli önemli bir anlatım yolunu, türünü nasıl adlandırabiliriz?

Şiir, özü kısadan söylemek diye tanımlarsak hiç de yanlış olmaz. Şiirin tarihsel geçmişine baktığımızda kurallar içerdiğini görüyoruz. Uyak, ölçü, birim, biçim önemseniyordu. Bugün de önemseyenler yok değil. Ancak, günümüzde şiirin özgürlüğü seçtiğini, kuralları aştığını biliyoruz.

Şiir, ozanın dili yoğun biçimde kullandığı, imgelerin soyut çağrışımlar, anlamlar, anlamsızlıklar, anımsatmalar oluşturduğu bir anlatım türüdür dersek daha önce yaptığımız tanıma ters düşmeyiz. Ozan, kendine özgü örgüsü içinde şiirini okura ulaştırır. Bu özgünlüğü kurabilen ozanlar bu yolda ustalaşabilirler.

Türkçe, uzun söze gerek duymayan bir şiir dilidir. Yani kısa anlatımı seçmesi onu dünyanın seçkin, varsıl dilleri arasına sokabilir. Bunu başarmanın yolu şiirimizi verimli, nitelikli kılmaktan geçiyor. Dilimiz gelişince şiirimiz, şiirimiz nitelik kazanınca dilimiz gelişecektir.
Şiir geçmişimiz başarılarla doludur. Yalın dille derinliği yakalayan Yunus Emre 13. yüzyıldan seslenmektedir. ‘Türkçem benim ses bayrağım’ diyen Fazıl Hüsnü Dağlarca Türkçe'nin anlatım gücünü geliştiren günümüz ozanlarının başında gelmektedir. Diğer seçkin ozanlarımızdan Nazım Hikmet, Cahit Külebi, Ceyhun Atuf Kansu vb. şiirlerinde dile yeni bir işlerlik kazandırmışlardı.

Şiir, yazın türlerinde en çok emek ister gerçeğini bu işe soyunan çok iyi bilir. Bu gerçek, ozana Türkçe adına önemli görevler de yüklemektedir. “Şiir Deyince”  (Türkay KORKMAZ, Zaman Kanatlı Sözler / Şiir Deyince, s.5-6) düzyazısında şiir değişik yönlerden değerlendirilerek yazarın özgün görüşleri sergilenmiştir. Bu yazıda yer alan açıklamalara, anımsatmalara kimileri katılmayabilir; aynı zamanda kimileri de katılabilir.

Şiirde anlayışta kesinlik söz konusu olmadığı için bu görüş ayrılıkları doğaldır. Yapısı, dokusu diğer düzyazı türlerinden ayrı olan şiir, Homeros’un ünlü destanı İlyada’da “kanatlı söz” diye tanımlanmaktadır. Bu tanımlama sözcüklerin ses ve anlam örgüsü yönünden oluşturduğu yapılanmayla ilgilidir. Osmanlı Tezkirecisi Latifi, “sözün ruhu” der şiir için. Ozanın söze kanat takması ya da sözün ruhuna ulaşması sözcüğe yeni anlamlar yüklenerek sağlanabilir ancak. Ozan şiirsel eyleminde kendine özgü bir dil yaratır. Bu gerçek şiiri şiir kılar.“Şiir öğretilebilir değil, öğrenilebilir bir iştir.”(M.H.Doğan, Papirüs, Haziran1999, sayı 28)

söylence

güle rengini

verir

bülbül değince

dikenine

kan kırmızı

durur aşk

sıcak

sıcak 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..