Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '14

 
Kategori
Deneme
 

Şiir ve bilimin yol arkadaşlığı V

Şiir ve bilimin yol arkadaşlığı V
 

"Benim için ideal yaratıcı çocuktur. Çocuk, dünya için yitip bitiren bir meraka tabi, primitif bir sanatçı ve bilimci niteliğindedir. "


ÖRNEKOLAY III. ŞİİR VE ASTRONOMİ

İnternet üzerindeki taramalarda, şiir ve astronomi konusunda oldukça fazla yazı ile karşılaştım. Bunlardan ilgimi çeken ikisini burada yer vermek istiyorum.

Bunlardan biri, CNRS[1] araştırma müdürü, Meudon gözlemevinde astrofizikçi, genel rölativite, kara delikler ve kozmoloji uzmanı Jean-Pierre Luminet , astronomiyi ve bilimi halkla kucaklaştırabilmek için çeşitli medya organlarında “Herkes için bilim” konulu yazılar yazmış, konuşmalar yapmış. Bilim adamlığı yanında şairliği ve roman yazarlığı da var. Ayrıca Besteci Gérard Grisey ile birlikte “Le Noir de l'étoile" (Siyah Yıldız) başlıklı astronomik ve müzikal bir gösteri hazırlayan ve yayınlayan Luminet’nin “Bilim, şiir ve yaratıcılık”[2] adlı makalesi bilimle şiir akrabalığı konusunda önemli mesajlar içermektedir.

Diğeri ise yaşamı hakkında fazla bilgiye ulaşamadığım, ancak Luminet’in de katkısıyla 1998’de kurduğu “http://pages.infinit.net/noxoculi/nox.html” adlı web sitesinde yüzlerce şiiri “astronomi ve şiir”[3] başlığı altında toplamış olan Mario Tessier’dir.Tessier, bu web sitesinde astronomi ile ilgili edebiyat, sinema, müzik ve sanat konularında geniş çaplı kültürel dokümanları toplamıştır. Mario Tessier’in, bilim şiiri konusunda önemli bir isim olan ABD’li şair Stanley Kunitz’in ölümü sonrasında yazdığı “Bilimin şiiri[4]” adlı makalesi de oldukça ilgi çekici.

Yazının bu bölümünde Luminet’nin “Bilim, şiir ve yaratıcılık” adlı makalesi ile Tessier’in “Bilimin şiiri” adlı makalesinin genişçe özetini vererek “Şiir ve Bilimin Yol Arkadaşlığı” yazısını , şimdilik, tamamlamak istiyorum.

Jean-Pierre Luminet, “Bilim, şiir ve yaratıcılık”

“Şu soru sıkça sorulurdu bana: “bugün çözülememiş kendi temel sorunlarını ( evrenin orijini, gelecekteki kaderi, uzayın ve zamanın niteliği…) poetik söyleyişle yanıt arayan astrofizik midir ? Ya da doğuştan gelen poetik bir eğilime sahip olan bilimsel faaliyetler midir ? Onbeş yıldır profesyonel bir astrofizikçi ve geniş bir kamuoyunu etkileyen “bilimsel yayım” metinleri ( karadelikler, uzay-zaman eğrisi, büyük patlama,vb..) yazan biri olarak bu soru beni her zaman şaşırtmıştır.

Bununla birlikte , benim şiir sanatı alanındaki bilinen yayınlarım son beş yıla dayansa da, benim bilim-dışı (şiir, denemeler, romanlar) oldukça uzun bir geçmişe sahiptir. Bu nedenle benim şiir yazmamın bilimsel düşüncelerimden beslendiğini söylemek hatalı olmayacaktır.

Gerçekte ben bir insanın, başlangıçta bir “şair/sanatçı ruhu” veya “bilimsel bir ruh”a sahip olduğunu da sanmıyorum. İnsanlar, kendi merakını kendi içinde parçalayıp yiyen bir yalınlığa sahiptir. Bu merak bizi, farklı ifade araçları , farklı diller arasında araştırmalar yapmaya iter.

(…) Bilimsel bir keşif olarak sanatsal yaratma, acımasız yoksunluğun sabrı içinde kazanılmış bir meslek ve “doğuş”dan çekicilik arasında bir etkileşim içerir. Sanat, gerçek ve rüya, düşünce ve sezgi, hayalgücü ve yücelikten beslenir. O araştırır ve keşfeder. Sürekli sorun-neden ilişkisini ortaya koymaya çaba göstererek daha önceki yasalar, kurallara yaslanır: örneğin şiirde kafiyeli nazım, müzikte uygun ses armonisi, resimde renk bileşimi, perspektif kuralları,vb..

 

(…)Oysa benim için rastlantı ve önsezinin birlikte getirdiği her keşfe, “yapılandırma biçimini ortaya koyan zor ve aydınlatıcı bir çalışma izler. Paul Valéry’nin şu düşüncesini severim : “şiirin içsel çalışması, en az başat ritimleri ve sözcükleri için düşüncelerin araştırılması kadar, kendi düşünceleri için sözcüklerin de araştırılmasına dayanır..” Ve ben bu yaklaşımın sanatsal ve bilimsel yaratıcılığın her biçimine uygulanabilirliğine inanıyorum.

Bir yanda duygudan yoksun ve insanlık dışı sınırda soğuk olan bilimsel ve teknik disiplinler, diğer yanda duygu yüklü ve sıcaklıkları olan edebi ve sanatsal disiplinler arasında , XIX. yüzyılda doğmuş bu içler acısı bölünmenin toplumun düşüncesinde durulacağından umutluyum. Farklı olguların birbirine karışmadan ben kendi payıma, gerçeği betimlemek için tek bir dilin olmadığına inanıyorum. Bu nedenle ben “bilgi hümanizması”nın yenilenmesine bağlandım.

Hümanizma, Rönesans’dan beri Avrupa’da gelişmiş olan ve insan kalitesinin çiçeklenmesine ve gelişmesine konu edinen bir düşünce akımıdır. Hümanizma indirgeyici olmayabilir ve bir bilgi hümanistinin vizyonundaki neden için yol akıldır; tabii ki bilim, hatta sanat ve felsefe dahi, evrenin çok yönlü tarzını birbiriyle uzlaştırmayı izin veren birbirilerini tamamlayıcı dil olarak hizmet ederler.

(…) İlgili sözcükler ve kavramlar ve teorik bilimin önemi, dünyanın genel resmi içine kaydedilse de, anlamları toplumdan topluma, eğitimli ve eğitimsiz toplumların durumlarına göre , sözcüklerin ve kavramların anlamlarında farklılıklar oluşur.

Bununla birlikte sanatsal kavramların bilime doğru transferi mümkündür. Çok sayıdaki sanatçı, son dönemlerdeki göz kamaştıran bilimsel buluşların sezgilerine sahip olmuşa benzemektedirler. Örneğin şair ve mistik sufi Rûmi XIII. yüzyılda, ‘bir atom kesilmiş olsaydı içinde bir güneş sistemi bulunurdu’ diye yazıyordu : “Bir atomun içine bir güneş gizlenmiştir : aniden bu atom ağzını açar. Bu pusu ortaya çıktığı zaman, gökler ve yer bu güneşin önünde toz halinde un ufak olurdu”. O her atomun dünyayı yakıp kül edecek bir güç yeteneğini içinde sakladığını belirtiyordu.

Saint Louis zamanında nükleer fizyon[5]dan bahsetmek, tam olarak şaşırtıcıdır ! Belki de orada çok daha derin karşılaşma alanları vardır. Modern bilim zamanında “kara delik” gibi kavramlar uydurulur ve “ışığın bekçisi” olduğu belirtilir, o artık şiirsel (poetik) bir süreç kazanır.

Dil arasında taşınan objektif olgu, bireysel ve öznel imgelerin dansını harekete geçirir. İmgenin beslenmesi bilim için yeni değildir.

M.Ö. V. Yüzyılda atomlardan bahseden Démocrite, zaten imgesel düzeyi de yerleştirmişti ve bu imgesel ve rasyonalite karışımı 18.yüzyıla kadar sürmüştür.

Daha sonra, bilim indirgemeciliğin (réductionnisme) gerekli bir evresine geçmişti, imgesellik, birkaç çeşitle, tahliye edilmiştir.

  Örneğin ben, insanlar tarafından yapılan vuruşlarla yıldızlar tarafından oluşturulan ritimleri karıştıran, müzikal ve astronomik bir gösterinin tasarımına katıldım. Bu çalışma “ışık ve gölge” evrensel temasının birleştirici karışımıdır, çünkü o “Kara Yıldız”(Le Noir de l'étoile) diye adlandırılıyor.

Duygunun ekseriya sürpriz olarak verildiğini ilave etmek isterim. Sürprizi aşk olarak düşünelim! Oysa, hem sanatsal hem de bilimsel araştırmada, sürpriz özendiricidir.

Sürpriz olmazsa, ne olursa olsun kendi faaliyet alanında o , körelir ve kısırlaşır. Benim için ideal yaratıcı çocuktur. Çocuk, dünya için yitip bitiren bir meraka tabi, primitif bir sanatçı ve bilimci niteliğindedir. O tutkuyla yaşar, her türlü soruları sorar, bağırır, şarkı söyler, keser-yontar, inşa eder. Ekseriya, ergenlik çağında, hemen hemen her şeyi süpürür götürür.

Akıl sorgulamaya kapalıdır, bir dizi deneyimler dışında son derecede sınırlanır. Bu durumda, sanatçı ve bilim insanı kendi varlığının tümünü reddetme durumunda kalır.”

 

http://www.dailymotion.com/video/x10aay7_science-pour-tous-jean-pierre-luminet-cosmos-et-esthetique_tech

*

Mario Tessier, “Bilimin şiiri”

 

“ Son günlerde Amerikalı şair Stanley Kunitz[6]’in susmuş olduğunu öğrenmekten üzüntü duydum. Ödüllü şair Newyork’daki evinde 14 Mayıs 2006’da zatürreden yüz yaşında öldü. Çok sayıdaki ödülleri arasında Pulitzer (1959) ve National Book Award(1995) ödüllerinin de sahibi Kunitz, ABD’nin çok başarılı ve saygın şairlerinden biri olarak kabul edilir. O hayatının sonuna kadar yazmayı sürdürdü. Geçen yıl (2005) son kitabını yayınlamıştı.

Kunitz çok geniş bir bakış açısına sahiptir; onunşiiri, insanları, insanlararası ilişkileri, yereldeki güzellik, dönem ve doğa hakkında her olguyu taşır. Onu kaybetmenin özellikle bana verdiği üzüntü, onun ayni zamanda bir bilim şairi, özellikle astronomi ile çok ilgili bir şair olmasındandır. Aslında şiirlerinin çoğu,“ Halley's Comet” ( Halley Kuyruklu Yıldızı) veya “ The Flight of Apollo ” (Apollo’nun Uçuşu) gibi, gökyüzünü referans vermektedir :

“Ben yeryüzünde bir yabancıyım.

Aydaki adımlarla,

Yabancı galaksilerde

Yeni Kudüs’e

keyifli bir haca başlıyorum

 

Sıcak. Soğuk . sessizliğin kraterleri.

Dönüşümün kıyılarında dalgalanıyor

Sakinlik Denizi.

            Ve , ötesinde

Yıldızlardan haberler.”

 

Diğer şiirlerinde, örneğin “ The Science Of The Night ”da (Gecenin Bilimi), bir duyguyu veya bir coşkuyu açıklamak için astronomik konuları veya bilimsel imgeleri kullanır:

“(…)size dokunmam, bir ışık yılına gider.

Ruh değil, sistemiz, ve hareket ederiz

Bizden habersiz bulutlarla

Büyük bir bulutsu gibi.

Ve başlangıcında, çok girdaplıdır motiflerimiz

Baba aslan ile, anne yengeç ile.

Hayalperesttir kayıp kaburgam,

Geçmişin ışık ve efsane oyunlarında

Kimin gezeğeni toz toz eser

Magellans kadar uzaktır aşifteniz

Kime hızlandırıyorsunuz sanatınızın zevkini ?

 

Zaman kaybımı büyüten camdan bir ayna

Tayfında görüyorum değişen kırmızı çizgilerini,

Genişliyor evren, inceliyor dıştan,

Uçuyor dünyamız, oh !.. uçuyor, hızı farklı

Güçlü kapüşonlardan ve soyut uçuşlardan

Çağırıyorum sizleri, şahsınızla ve gururunuzla.

Şimdi uzayın dışından akıyor bana şelaleler.

Yanımda hala umutsuzca tutunmuş ;

Hava akımının girdaplarıyla

Bana sütlü yollardan sabahları getirin(…)”

 

Siz , gökyüzü şiirine adanmış sitemde, onun biyografisine ek bilgiler yanında , şiirinden de başka örnekler bulabilirsiniz[7].

Bilim bir başka düzeyde, eğitimini sürdürürken dünyanın güzelleşmesine pek araştıramamıştır. Bazı şairler onu anlamış ve bilimsel konuların kavranması olsun, çağdaş deneyimimize en yakın bilimsel görüntüler olsun, bilimi kendi şiirlerine dahil etmeyi araştırmışlardır. Bu tür girişimler, görünürde bu iki uzak disiplinler arasında bir köprü kurarak, hem edebiyatı ve hem de bilimi zenginleştirir. Bu, çağımızın bilimsel gerçeklerini içselleştirerek, ayrıca bir duygu çoğaltması… veya duyarlılık azalması vermeye çalışarak, çağdaş ruhun, düşüncenin evrende gerçek yerini bulmasına olanak verir.

Bir kitabe olarak, Kunitz en güzel şiirlerinden birinin, “ The Long Boat ” da yazdığı son dizelerini alıntılayalım :

“Barış! Barış !

Sonsuzluğu sallar!

Önemli değildir

Hangi evde olduğu”

T. Ayhan ÇIKIN

(Devam edecek)


[1] Centre national de la recherche scientifique (Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi)

[2] Jean-Pierre Luminet, “Sciences, poésie et création”, in : http://mayaime.wordpress.com/2010/12/05/sciences-poesie-creation/

[3] http://pages.infinit.net/noxoculi/poesie.html

[4]Mario Tessier, “La poésie de la science”, 21 Mai 2006, http://www.sciencepresse.qc.ca/blogue/2006/05/21/poesie-science

 

[5] Atom çekirdeğinin parçalanması

[6]Stanley Jasspon Kunitz (1905 Worcester (Massachusetts)- 14.05.2006 Mewyork). Poète américain, professeur, traducteur et éditeur. Traducteur de poésie en langue russe et professeur à plusieurs universités. Il est l'auteur d'une douzaine de volumes de poésie, métaphysique et complexe.

 

[7] http://pages.infinit.net/noxoculi/kunitz.html
 

 
Toplam blog
: 174
: 482
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Şair ve bilim insanı (Tarım Ekonomisi). 1 Ocak 1946, Muğla doğumlu. 1968'de asistan olarak girdiğ..