Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '08

 
Kategori
Edebiyat
 

Şiir

Bugün şiir üzerine bir yazı yazmak istiyorum.
Çünkü şiir öyle bir duygu yoğunluğu ile ortaya çıkan bir eser ki onlarca sayfaya sığdıramayacağı sözleri, deyişleri, duyguları bir kaç dize de söyleyebiliyor insan.
Ama bunu söylemek için dolmak gerek, taşmak gerek, denizler gibi kabarıp dalga dalga kıyıları dövmek, tozu-toprağa karıştıran fırtınalar gibi sınır bilmez olmak gerek.

Şiir yazarken kelimeyi kelimeye uydurmak için doğallıktan uzaklaşmak, anlatılmak istenilen duygudan soyutlanıp farklı şeyler söylememek gerek. Denilmek istenilen neyse, yürekteki neyse aynen olduğu gibi sade bir dille yazmak gerek.

Ben şiir yazan ve çok okuyan biri olarak şiiri okuduğum anda şairle aynı duyguları yaşamak isterim. Onun, o şiiri yazarken içinde bulunduğu ruh haline girmek isterim. Dolambaçlı yollardan geçerek, sağ elle sol kulağı göstererek, kelime oyunlarıyla ortaya labirent gibi ne anlama geldiğini, ne demek istendiğini çözmek için özel çaba gerektiren şiirlerden hoşlanmıyorum.
Çünkü bir şiirde şaiirin ne demek istediğini, neyi anlatmak istediğini anlamak için farklı yollardan araştırma da gerekiyorsa okuyan zaten o ruh haline giremiyor.

Şiir kitapları olan bir şair arkadaşım devamlı ordan burdan bulduğu, sözlüklerden, ansiklopedilerden seçtiği özel ve eski kelimeleri şiirlerinin arasına serpiştirerek şiirler yazardı. Ben de bunları okumak ve anlamak için çok zorlanırdım. İsterdim ki okuduğumu anında anlayayaım. Bir gün sordum, ‘neden böyle yapıyorsun?’ diye, bana, ‘okuyan hemen anlamasın, araştırsın, çaba harcasın ki şiir önem kazansın, yazmak için ne emek verildiğini görsün’ dedi.

Bu yanıt çok tuhafıma gitti. Ona, ‘o zaman, her dilden bir kelime koyalım, ya da tarihte kullanılmış ama geçerliliği kaybolmuş dillerden, lehçelerden, şivelerden, kelimeler bulalım, onları bir araya getirerek şiirler yazalım. Hem yazması, hem okuması zor olur, şiir de, yazan da değer kazanır’ dedim, güldü..
'Tabi ki gülersin' dedim, 'çünkü yapılana sadece gülünür.’

Çünkü öz Türkçemiz varken, her şeyi en güzel şekilde anlatan bir dile sahipken, farklı fanteziler aramaya hiç gerek yok..

Bu yazıdan sonra size son yazdığım bir şiirimi okutmak istiyorum, inşallah beğenirsiniz..

kime ne..

ah güzelim ah

nasıl anlatsam seni bilmem ki

el aleme cemi cümleye

aşkım desem

yetmez

sevgilim desem eksik kalır

kadınım

haksızlık olur

can yoldaşım hayat arkadaşım

bir tanem desem

her şeyim

prensesim desem

yine de anlatamam sevgimi

parmaklarını tek tek öptüğümü

saçlarını tel tel kokladığımı söylesem

gözlerinde kendimi gördüğümü

dudaklarında eriyip

koynunda kaybolduğumu da

anlatamam ki

sen benimsin

sen benim kadife yapraklı gülümsün

gel otur yanıma

sarılayım benden öte bedenine

gerisini boş ver


bilmese de olur kimse

ruhumdaki fırtınaları


görmese de kimse

kalbimin titremelerini


boş ver

yeter bana

bakışlarındaki anlam

gülüşündeki sıcaklık

sen benimsin ya

el aleme cemi cümleye

kime ne.....

td/ 1.1.2008..20.00-ist

 
Toplam blog
: 121
: 1472
Kayıt tarihi
: 23.08.07
 
 

Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü mezunuyum. 28 yıllık g..