- Kategori
- Edebiyat
Şiir
Bugün şiir üzerine bir yazı yazmak istiyorum.
Çünkü şiir öyle bir duygu yoğunluğu ile ortaya çıkan bir eser ki onlarca sayfaya sığdıramayacağı sözleri, deyişleri, duyguları bir kaç dize de söyleyebiliyor insan.
Ama bunu söylemek için dolmak gerek, taşmak gerek, denizler gibi kabarıp dalga dalga kıyıları dövmek, tozu-toprağa karıştıran fırtınalar gibi sınır bilmez olmak gerek.
Şiir yazarken kelimeyi kelimeye uydurmak için doğallıktan uzaklaşmak, anlatılmak istenilen duygudan soyutlanıp farklı şeyler söylememek gerek. Denilmek istenilen neyse, yürekteki neyse aynen olduğu gibi sade bir dille yazmak gerek.
Ben şiir yazan ve çok okuyan biri olarak şiiri okuduğum anda şairle aynı duyguları yaşamak isterim. Onun, o şiiri yazarken içinde bulunduğu ruh haline girmek isterim. Dolambaçlı yollardan geçerek, sağ elle sol kulağı göstererek, kelime oyunlarıyla ortaya labirent gibi ne anlama geldiğini, ne demek istendiğini çözmek için özel çaba gerektiren şiirlerden hoşlanmıyorum.
Çünkü bir şiirde şaiirin ne demek istediğini, neyi anlatmak istediğini anlamak için farklı yollardan araştırma da gerekiyorsa okuyan zaten o ruh haline giremiyor.
Şiir kitapları olan bir şair arkadaşım devamlı ordan burdan bulduğu, sözlüklerden, ansiklopedilerden seçtiği özel ve eski kelimeleri şiirlerinin arasına serpiştirerek şiirler yazardı. Ben de bunları okumak ve anlamak için çok zorlanırdım. İsterdim ki okuduğumu anında anlayayaım. Bir gün sordum, ‘neden böyle yapıyorsun?’ diye, bana, ‘okuyan hemen anlamasın, araştırsın, çaba harcasın ki şiir önem kazansın, yazmak için ne emek verildiğini görsün’ dedi.
Bu yanıt çok tuhafıma gitti. Ona, ‘o zaman, her dilden bir kelime koyalım, ya da tarihte kullanılmış ama geçerliliği kaybolmuş dillerden, lehçelerden, şivelerden, kelimeler bulalım, onları bir araya getirerek şiirler yazalım. Hem yazması, hem okuması zor olur, şiir de, yazan da değer kazanır’ dedim, güldü..
'Tabi ki gülersin' dedim, 'çünkü yapılana sadece gülünür.’
Çünkü öz Türkçemiz varken, her şeyi en güzel şekilde anlatan bir dile sahipken, farklı fanteziler aramaya hiç gerek yok..
Bu yazıdan sonra size son yazdığım bir şiirimi okutmak istiyorum, inşallah beğenirsiniz..
kime ne..
ah güzelim ah
nasıl anlatsam seni bilmem ki
el aleme cemi cümleye
aşkım desem
yetmez
sevgilim desem eksik kalır
kadınım
haksızlık olur
can yoldaşım hayat arkadaşım
bir tanem desem
her şeyim
prensesim desem
yine de anlatamam sevgimi
parmaklarını tek tek öptüğümü
saçlarını tel tel kokladığımı söylesem
gözlerinde kendimi gördüğümü
dudaklarında eriyip
koynunda kaybolduğumu da
anlatamam ki
sen benimsin
sen benim kadife yapraklı gülümsün
gel otur yanıma
sarılayım benden öte bedenine
gerisini boş ver
bilmese de olur kimse
ruhumdaki fırtınaları
görmese de kimse
kalbimin titremelerini
boş ver
yeter bana
bakışlarındaki anlam
gülüşündeki sıcaklık
sen benimsin ya
el aleme cemi cümleye
kime ne.....
td/ 1.1.2008..20.00-ist