Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '09

 
Kategori
Edebiyat
 

Şiirin günü...

Şiirin günü...
 

Görseldeki yazı: ''Vera'ya II... Görsel: Nazım / By julide_ USA


Şiirin günü akşamını, ''Marx'ın Dönüşü'' gibi muhteşem bir oyunu muhteşem bir ustanın sanat emeğiyle izleyip, bu şekilde noktaladıktan sonra, geceye doğru tekrar şiire döndük:

Bursa'da yayınlanan, ''Şiir, çığlık yaşam kandili, Onaltı Kırkbeş'' dergisinin Mart 2009 sayısında, -Hoş geldin Nazım! diyerek başlayan başyazısına, Ahmet Haşim ve Yahya Kemal'in biraz gizlemiş olsalar da, egemen anlayışlarının Türkçe'yi kullanarak şiir yazılamayacağı inancına çıktığını vurgulayan ve buna rağmen de, Yahya Kemal'in Türkçe ile Osmanlıca arasında gidip geldiğini belirten yazın ve şiir insanı Metin Güven; o süreçte halk ozanlarının heceyle güzel şiirler ürettiğini vurguluyarak, Nazım'ında sosyalist ideolojinin yanısıra fütürist ve sembolist akımlardan da beslendiğini belirtip, Nazım'ın hiçbir döneminde Türkçe'den vazgeçmediğini söylüyor... Yazar, doğal olarak, Osmanlıca kullanarak da şiir yazılabileceğini belirtip, şöyle devam ediyor:

''..Osmanlıca zengin bir dildir. Birçok kültürün bileşkesidir. Ve bu ''dil'' yani Osmanlıca çoğu zaman kendi gizeminin farkında bile değildir.

Bir ''muammadır'' belki ama, şairin işi bu türden gizemleri açıklamak değildir.

Ya nedir?

Zamanı parçalamak ve yeniden birleştirmektir.

Bu da halkın dilini kullanarak gerçekleştirilebilir.

Nazım Hikmet bunu yapmıştır.

O bu nedenle tıpkı A.Rimbaud gibi, tıpkı Baudelaire gibi, tıpkı Bonnefoy ve başkaları gibi bir dehadır ve tarihin örtüsünü yırtarak, parçalayarak tarihin önüne geçmiştir.

O bu nedenle, büyük yüreklere ve büyük beyinlere yakındır.

O bu nedenle , yaşamı boyunca hep, fırtınalara benzeyen gecelerin peşinde koşmuştur.

Başka türlü ''önde'' olunamaz ki; önder olunamaz ki!...

Bu yazının amacı Divan Şiiri'ni ve Divan şairlerini küçümsemek ve yok falan saymak değil. Ama en azından evrensel bir bakış içersinde olmak için bile şair; halkın dilini kullanmalıdır diye düşünüyorum.

''Dünyanın dili'' halkın dilidir çünkü.

Ancak bu dil; her şeyi söyler ve herşeyi ''kapsama alanına'' alır ve hiç susmaz. Zira insanın ''ana dili'' yani kendi halkının dili gerçek bir ekonomidir. Ve bu ''ekonomidir''ki, şaire en az sözcükle çok şey anlatabilme olanağı verir.

Bilmeyen öğrensin; şiirin hem hayatımızda var olan ve ''Bütçe'' kavramıyla açıklanabilecek olan reel ekonomiyle bağları vardır, hem sözcük ekonomisiyle.

Her iki ''ekonomi''yi de iyi bilmeden ve paranın manipülasyonu karşısında doğru tavır almadan iyi şair olunmuyor.

Ekonomi hayattır zira.

Şiir de hayatı anlamak, anlatmak ve de değiştirmek adına varsa, şairin paradan ve paranın macerasından uzak durmaması gerekir.

Nazım ve diğer dehalar böyle insanlardı.

Yanılıyor muyum?...''

Evet bu güzel günde çoğu şiir severin ulaşma şansı olmayacağı bu anlamlı yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. Şiir gününüz kutlu olsun.

Şiirin günü, hiç tükenmesin; insan tükenmedikçe!... Dostlukla.

21.Mart.2009 / Tarabya,

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..