Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ALİ GALİP AKYILDIRIM

http://blog.milliyet.com.tr/aligalip

22 Nisan '16

 
Kategori
Güncel
 

Şikâyetim var ey Gazi Paşam…

Şikâyetim var ey Gazi Paşam…
 

Senin bizlere bıraktığın Türk Milleti onurunu beğenmeyip ümmet olma yolunda koşar adım gidenler, herkesi kendilerine benzetmek için devletin her imkânını kullanıyorlar.


Sen, kıt imkânlarla, yoklukla, yoksullukla mücadele eden bir halkla Kurtuluş Savaşını kazanıp Türklüğü yeniden tarih sahnesine çıkardın. Adına “Türk Milleti” dedin.

“Bu milletin vatanı Türkiye’dir. Türk vatanında, Türk bayrağı altında yaşayan herkes Türk’tür” dedin…

Sen bize Türk Milleti’nin bir hanedan ürünü değil, geçmişi Orta Asya’dan gelen asil bir kan olduğunu öğrettin.

Bunu öğretirken de “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” dedin.

Tüm bunlara rağmen, Sevr ile parçalanan Mondros ile orduları dağıtılıp, başkenti, toprakları, silahları teslim edilen ve bu antlaşmaları yapan son Osmanlı Sultanına hala sahip çıkıp sana hakaret edenler var.

Meclisleri fesh edip, koyu bir baskı rejimi ile ülkeyi yönetip, aydınları, vatanseverleri sürgün eden, Abdülhamit’e sahip çıkıp onu Atamız diye sahiplenenler, sana Atamız diyenleri bir kaşık suda boğuyorlar.

Sen ölümü göze alarak bir avuç inançlı dava arkadaşlarınla derme çatma bir vapurla Samsuna doğru yol alıp vatanı nasıl kurtarabileceğiniz düşünerek Samsun’a çıkışını hala Son Sultan Vahdettin’e bağlayanlar var. Seni Samsun’a vatanı kurtarmaya memur etmiş gibi gösterme ve senin sultana ihanet ettiğini söyleyenler televizyon kanallarında kanal kanal gezip halkı kandırıyorlar.

Bunlar hala “bu ülkede Türk yoktur” diyebiliyorlar.

Senin “Ne mutlu Türk’üm” diyerek bu milleti onurlandırdığın sözünü her yerden kazıyarak kaldırdılar.

Bunu diyenler ve yaptıranlar ceplerinde senin kurduğun Türkiye Cumhuriyetinin Türk Vatandaşı kimliği ile dolaşıp, Türkiye Cumhuriyetinin pasaportu ile yurtdışına çıkabiliyorlar.

Buna rağmen hala “Türk Milleti yoktur, Türkiye Ahalisi var” diyorlar.

Yıllardır bizleri yönetenler bu milletin bireylerini mezheplere ayırıp, yıllardır kardeşçe yaşayan; aynı havayı soluyan, aynı kaynağın suyunu içen, aynı uzun hava ile ağıt yakıp, aynı horon ile bayram eden, düğünler de el ele; yaslarda omuz omuza duran bu insanları 36 tane etnik kimliğe bölüyorlar. Böylece de hızla ayrışıyoruz, ayrıştırılıyoruz.

Ey Gazi Paşam;

Senin bizlere bıraktığın Türk Milleti onurunu beğenmeyip ümmet olma yolunda koşar adım gidenler, herkesi kendilerine benzetmek için devletin her imkânını kullanıyorlar.

Bin bir emek ve eziyetle kurup bizlere emanet ettiğin Türkiye Cumhuriyeti Devleti yüzünü batıdan hızla çevirip Ortadoğu’nun karanlığına doğru koşmaktadır.

Ortadoğu’nun kan ve barut kokusu ülkemizi sarmış durumdadır.

Sen, “Yurtta sulh, cihanda sulh” demiştin. Barıştan yanaydın. Savaşı “cinayet” olarak görüyordun.

Şimdi dört yanımız düşmanlarla sarıldı. Tek bir dost devlet dahi kalmadı. Hepsiyle düşman olduk. Üç paralık terör örgütü yüz metre ötemizden Kilis’i bombalıyor, halkımız ölüyor bizler tek uçak bile kaldıramıyoruz.

Neredeyse bölünmenin eşiğindeyiz. Her gün tabut tabut şehitlerimiz gelmektedir.

Ey Gazi Paşam;

Bu ülkede okuma yazma oranı artsın, vatandaş cahil kalmasın diye harf devrimi yaptın, okuma oranı yüzde yüze yaklaştı,4-5 yaşında ki çocuklar bile sular seller gibi okuyorlar, ama gel gör ki, “ Harf devrimi ile Atatürk bir gecede bu milleti cahil bıraktı” diyorlar. Senin karatahta başında başöğretmenlik yaparak milletine öğrettiğin 29 harf bozulmaya yüz tuttu. Osmanlıcaya dönelim diye kampanyalar düzenleniyor.

Bilesin istedim, sen Türk Milletinin emeği ile fabrikalar kurdun, gururumuz olan bu fabrikalar ellere sattılar.

Sen tek bir ağaca kıyamazken ormanları satıp, villalar yaptılar. Ülkemizin akciğerlerini yok ettiler. Karşı çıkanlara “darbeci “dediler, hapishanelere tıktılar.

Senin kendi ellerinle gece gündüz uğraşıp kurduğun Ankara Orman Çiftliğini babalarının çiftliği gibi kullanıp, güzelim ağaçları yok ettiler. Üzerine saraylar diktiler.

Dünya’nın incisi İstanbul’u, turist cenneti olması gereken İstanbul’u çarpık kentleşme ile cehenneme çevirdiler. Betonlaştırdılar. Tarihi camiler bile gökdelenlerin gölgesinde kaldı.

Sen yurt dışından gelen tüm ürünlere, Türkçe İsim bulunmadan satışa izin vermezken onlar Türkçemizi yok ettiler.

“Köylü bu milletin efendisidir” derdin. Köylüyü üretimden uzaklaştırdılar. Kendi kendimize yeten bir ülke iken artık samanı bile yurt dışından alıyoruz. Köylüye “ananı da al git” deniliyor.

Bereketli Türk vatanın da kurduğun örnek çiftlikleri talan edilip, şehit kanları ile sulanan topraklarımızı rant uğruna yabancılara sattılar.

Senin gurur duyduğun Türk Silahlı Kuvvetlerini haçlı ordularına, yani NATO’ya sokup, ABD’nin dünya bekçisi ettiler.

NATO denen haçlı orduları ile Müslüman ülkelerin bombalanmasına destek verip. TV’lerde timsah gözyaşları döküp sonra da Cuma Namazı şovları yaptılar.

Ey Gazi Paşam;

Hangi birini yazayım.

Cumhuriyetin öğretmeni olması gerekirken, siyasi partinin öğretmenleri olanları mı?

Zor zamanlarda her birinin birer Hasan Tahsin olması gerekirken, kalemini satan gazetecileri mi?

Bilim merkezi TUBİTAK’ın başına Hayvanat Bahçesi müdürünün atandığını mı?

Çağdaş medeniyet yolunda öğrenciler ve nesiller yetiştirmesi gereken tüm okullarımızın İmam Hatip Okullarına dönüştürüldüğünü mü?

“Adalet Mülkün temelidir” diyerek adaleti ne kadar önemli olduğunu anlatmana rağmen adaletin artık olmadığını mı?

“Kanla irfanla kurduğunu” söylediğin cumhuriyetine “90 yıllık enkaz” dediklerini mi?

Cumhuriyetimize “reklam arası “dediklerini mi?

Senin kurduğun Parlamenter yönetimin kalbi olan Türkiye Büyük Millet Meclisini kapatıp “Başkanlık” sistemine geçilmek istendiğini mi?

Üzgünüm ki; bütün bunları ve daha fazlasını adını öğrettiğin Türk Milleti hem seyretti, hem alkışladı hem de onayladı.

Üzerimize ölü toprağı serpilmiş gibiyiz.

Tıpkı 1919’da senin Samsun’a çıktığın günlerde ki gibiyiz…

Kan ağlıyor Anadolu, Kan ağlıyor analar…

Mehmetçiklerin her gün ölüyor, her gün tabut tabut cenazeleri yurdun dört bir yanına gönderiliyor.

İtiraf etmeliyim ki, seni, seninle beraber ölüme koşanları, vatan için canını yok sayanları, cephe de bebesinin yorganını alıp cephaneye örten analarımızı, ölen öküzünün yerine kendisi geçen Elif bacımızı, Sütçü İmamımızı, Diyap ağayı, Hasan Tahsin’i arıyorum. Arıyoruz…

 Ey Gazi Paşam;

Bu şikâyet mektubunu sana niye mi yazdım?

Çünkü bu ülkede artık herkesin gözü kör, kulağı sağır olmuş.

Genelkurmayımız her gün şehit sayılarını açıklayıp üzüntülerini dile getiriyor.

Senin kurduğun mecliste, günümüz mebusları ağıza alınmayacak küfürlerle oturumlar açıp oturumlar kapatıyorlar.

Aydınlarımızın çoğu “karanlık” olmuş…

Makam mevkiinin göz kamaştıran nimetleri ve paranın sesi her türlü değerimizin üstünü örtmüş.

Milletin suskun, milletin perişan, milletin ölüme alıştırılmış…

Sonumuzun ne olacağını bilmiyoruz?

Ahvalimizi arz ediyor, ellerinden öpüyorum…

Ali Galip AKYILDIRIM 

 
Toplam blog
: 264
: 396
Kayıt tarihi
: 28.07.14
 
 

1959'da doğdu. Sınıf Öğretmenliği okudu.1979'da Öğretmenlik görevine başladı. Hayatın; okumak, ya..