Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Türkiyeyi Etkileyen iç ve dış politika sorunları

http://blog.milliyet.com.tr/sakin02

27 Nisan '10

 
Kategori
Siyaset
 

Sıkıntılar 2

Sıkıntılar 2
 

Sıkıntılar'ın ilk bölümünde, aniden gündeme getirilen Anayasa değişikliği konusunu, Türkiyeye özgü siyaset anlayışı açısından ele almış, hem iktidarın hemde muhalefetin bu dar ve sığ pencereden bakıldığında haklı olabileceğini, ancak halkın gündeminin bu olmadığını belirtmiştik. Bu bölümde ise meseleyi etik açıdan ve dış politika açısından ele alacağız.

AKP nin Anayasa değişikliğini aniden ve bazı siyasi riskleri üstlenerek gündeme getirmesinin tek sebebi Partinin kapatılma korkusu olmamalıdır ve değildir de. AKP oy tabanı yapılan tüm kamu oyu araştırmalarında(Kendi yaptırdıkları dahil) hızla erimekte bu ise hem Başbakan Erdoğan ve Parti kurmayları üzerinde ciddi baskı oluşturmaktadır. Bir başka neden ise, AKP yi destekleyen veya o görüntüyü veren ticaret dünyasının, kafalarındaki parasal hedeflere tam ulaşamamaları, başlangıçta öngördükleri servet transferinin tamamlanması gibi nedenlerle, parti yönetimi üzerinde oluşturdukları büyük baskıdır. Yapılacak ilk seçimlerde büyük oy kaybetmiş ve belkide hükümet kuramayacak hale gelmiş AKP nin teknik olarak artık kendilerine olanak sağlayamayacak olması bu kesimin en büyük kabusudur. Gündemi, acil çözümü gerektiren pek çok problem varken Anayasa değişikliği ile meşgul tutmak, parti politikaları açısından belki doğrudur ancak ne kadar etiktir?

Bir başka problem, muhalefetin sürekli işlediği Yüce Divan tehdidi, artık hem T.Erdoğan hemde AKP kurmaylarında korku boyutunu aşmış ve fobi haline gelmiştir. Muhalefetin özellikle AKP yönetici kadrolarının malvarlıkları üzerindeki iddialarının nekadar doğru olduğunu bilemeyiz. Olabilirde olmayabilirde, hatta kısmen doğru veya kısmen yanlış da olabilir. Bu şartlar oluştuğunda Yargı safhasında ortaya çıkacak konudur. Ancak bu aşamada konuyu sürekli gündemde tutmak, muhalefetin uyguladığı siyaset açısından doğru olmakla birlikte ne kadar etiktir?

Her siyasetci, özellikle lider konumunda olanlar, ulaşabilecekleri en üst pozisyona ulaşmaya çabalarlar. Bu doğal bir istektir ancak ihtiras haline gelmemeli, siyasi hırslar ülkedeki bütün problemlerin önüne geçmemelidir. Başbakan Erdoğan doğal olarak oldukça uzun süre Başbakanlık yapmış, kendi ölçülerine göre çok başarılı olmuştur. Durup duruken yaptığı Başkanlık sistemi iyidir açıklaması belkide bu şiddetli arzunun son aşamasıdır. Başbakan mevcut pek çok örneği incelediğini uygun olanın ABD modeli başkanlık olduğunu açıklamıştır. Bu arada ABD de Başkanı denetleyen mekanizmalardan hiç bahsetmemiştir. Açıklamadan anlaşılan , d aha rahat hareket edeceği daha az denetim mekanizmasının olduğu hafif (!) otoriter ancak siyaseten istikrarlı bir ülkeyi yönetmektir. 23 Nisanda geleneksel olarak koltuğunu devrettiği İlköğretim okulu öğrencisine, belkide bilinçaltının büyük zorlamasıyla, artık yetki sende istersen asar istersen kesersin demiştir. Ülkedeki herşeyi kendi kariyer planına göre yönlendirmek belki Türkiyeye özgü siyasi uygulamalar açısından doğrudur ancak etikmidir?

Dış politikada işler çok daha fazla karışık ve çok boyutludur. Başkan Obama hernedense geleneksel olmuş ve şimdiye kadar herhangibir tepki gösterilmemiş 24 Nisan konuşmasında bu senede Soykırım dememiş, bu Dışişleri mensupları dışında herkesi çok mutlu etmiştir. Başbakan Erdoğan, Obamanın söylemini soykırım dememesi nedeniyle mahçup bir başarı olarak göstermiş, buna karşılık Dışişleri Bakanı ve Büyükelçi Tan bu açıklamanın kabul edilemez olduğunu açıkça söylemişlerdir. Basının yandaş adını taktığı bazı yorumcular bu durumu diplomatik taktik olarak göstermeye çalışmışlar ancak bu sefer kimse yememiştir. Başkan Obamanın konuşmasını okuyabilen ve anlayabilen herkes bunun son yıllarda yapılan ve adını koymadan soykırımı tarif eden en ağır konuşma olduğu konusunda hemfikirdirler. Dış politika konularında belki de ilk defa çok seslilik izlenimi veren bu durum, Anayasa değişikliği ve kısır iç politika çekişmelerinden veya siyasi kariyer hesaplarından daha mı az önemlidir.

Komşumuz İran'ın Nükleer programı ile ilgili olarak bu ülkeye yakın gelecekte uygulanacak yaptırımlar konusunda Türkiye hangi pozisyonu almıştır. BM Güvenlik Konseyinde konu gündeme geldiğinde ne oy kullanacaktır. Hayır derse ve yaptırım karar tasarısı geçerse, bunu uygulayacakmıdır. Uygulamazssa karşılaşacağı siyasi fatura ne olacaktır ve bu nasıl ödenecektir. Bu konuda mı herşeyden daha az önemlidir.

Ermenistan la imzalanan protokoller, her iki tarafında müşterek çabalarıyla içinden çıkılamaz hale gelmiştir. Başkan Obama nın TBMM de yaptığı ve yapacaklarımızı sıraladığı konuşmasına , geçte olsa bir diplomatik reaksiyon göstermek herşeyden daha mı az önemlidir.

TCMB ani ve beklenmedik bir kararla faiz arttırımına gitmiştir. İktisatçıların fikirbirliğine vardığı nokta tekrar yüksek faiz, düşük döviz sarmalına girilmiş olduğudur. Bu aşamada hangi iktisadi zorlamalar nedeniyle bu karar alınmıştır ve bu durumun bize getireceği fatura bellimidir. Buda mı oluşturulan gündemden daha az önemlidir.

Sonuç olarak, Türkiyenin problemi çok vakti azdır. Kısıtlı zamanını ve enerjisini daha az önemli konularla meşgul etmek, siyaseten doğru isede etik olarak ve öncelikler açısından yanlıştır.

 
Toplam blog
: 89
: 321
Kayıt tarihi
: 27.07.09
 
 

ODTÜ 1970 Kimya Bölümü mezunuyum. Çalışma hayatımın bir bölümü kamuda bir bölümü ise özel sektörd..