Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '11

 
Kategori
Siyaset
 

Silâhsız çözümü Türk Ulusu belirler

Silâhsız çözümü Türk Ulusu belirler
 

Bebek katillerinin son marifeti


“Silahlı çözüm bulanamaz…” anlayışı  etnik ırkçılık ve etnik terör sorununda ne kadar anlamlı. Daha da ilginci ne kadar ahlâkî?

Her şeyden önce şu anlaşılmalı; PKK, Kürt kökenli Türk vatandaşlarının temsilcisi olamaz, ve sayılmamalıdır. Bunun yanı sıra o, kurucusuna Türk Milleti denen Türkiye Cumhuriyetine doğrudan karşı çıkan ırkçı bir düşmandır.

“Savaş” denen çatışma zaten Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ulusuna ve ilkelerine karşı, ırkçı temelde yapılan saldırıdan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla ortada kimin çıkardığı belli olmayan, meşruiyeti tartışmalı bir savaş falan yoktur.

Bahsedilen “savaşa” rağmen yurdumuzda devlet sistemi  hâlâ ırk ayrımına başvurmadan, ay yıldızlı Türk simgesinin altında aksamadan yürütülüyorsa, “savaş” söylemi alçakça bir kışkırtmadan başka bir şey olamaz.

Savaşın çıkması demek Ahmet Türk’ün bütün mülklerine el konması, güvenlik açısından Kürt kökenli Türk yurttaşlarının bulundukları illerde, enterne edilerek  günlük hayattan tecrit edilmeleri anlamına gelir. Savaş yarım akıllı, gevşek ağızlı, ahlâk düşkünü kışkırtıcıların ağzına  teslim edilemeyecek kadar tehlikeli bir kelimedir.

Eğer silahtan medet umulamayacaksa bunu en başta PKK denen katiller sürüsünün kabul ederek silahı bırakması gerekir. Oysa katiller sürüsü bunu yapmamakta her gün cinayetlerine, katliamlarına yenisini eklemektedir. Bu durum kuduzla mücadele haline gelmektedir. Hiç kimse kudurmuş bir köpeği terbiye etmez, o, artık ancak ortadan kaldırıldığında tehlikesinden kurtulacağınız bir tehdit unsuru haline gelmiştir.

Bir memlekette kuduz salgını olduğunda, memleketi nasıl kuduz köpeklere terk etmiyorsak terörün şehirlere yayılmasından korkarak memleketimizi katil köpekler sürüsüne terk edemeyiz.

“tartışarak çözüm bulmaktan” ne murat edildiği de belli değildir. Tartışmada her iki taraf da yanlış düşünebileceğini kendi kendine hatırlatır ki bu da ancak belli noktalarda  buluşan tartışmacılar için geçerlidir. Hiçbir ortak noktası olmayan ve  ancak birbirini yok etmekle var olabilecek iki taraf  tartışamaz! Bu taraflar birbirlerini “düşman” olarak kabul eder ve düşmanla yapılabilecek yegâne diyalog savaştır!

PKK denen katiller sürüsü de Türk devletinin ve ulusun düşmanıdır. Dolayısıyla bir katiller sürüsünün Türk  Ulusu’na herhangi bir sorun dayatmasına, kabul ettirmesine izin verilemez. “Sırf birileri Kürt sorunu diye bir sorun uyduruyor diye,  böyle bir sorunun varlığını kabul edemeyiz.”

Ayrıca, birileri bizim ulusumuzu ve devletimizi ısrarla yanlış bulup ona karşı ısrarla silah çektiği için onun ısrarına boyun eğmemiz de tartışma anlamına gelmez.

Etnik ırkçılık ve etnik terörle silahsız mücadele, etnik ırkçılara boyun eğerek değil, ulusça daha fazla sivil inisiyatif alarak yapılabilir.

Sorunu toplumsal çatışma seviyesine getirmek çok tehlikelidir. Topyekûn mücadele henüz Türk tarafınca  başlamamıştır ama bu, başlamayacağı anlamına da gelmez. Belki de artık Türkiye’de bir iç savaş ihtimali ciddi şekilde düşünülmeli ve halk bu konuda uyarılarak her türlü şüpheli kişinin derhal güvenlik güçlerine bildirilmesi ve bu tip insanların günlük hayata karışmasına engel olunmaya başlanmalıdır.

Türk halkı terör eylemleri hakkında daha fazla bilgilendirilmelidir. Terör örgütüne yakınlığı açıkça bilinen hiçbir kurum ve işletmeyle çalışılmamasına dikkat edilmelidir. Terör örgütüne yakın örgütlerin toplantılarına katıldığı tespit edilenlerle alışveriş kesilmeli, bu tip insanların propaganda yapmaları engellenmelidir.

Terör örgütü yandaşlarının toplu gösterilerine karşı uyanık olunmalı, toplu yaşadıkları mahallelerdeki muhtemel şiddet hareketleri derhal güvenlik güçlerine bildirilmelidir. Hiç kimsenin Türk yurdunda  bölücülük propagandası yapmaya hakkı yoktur. Bu propagandayı şiddetsiz dahi yapanların her türlü ilişki talepleri cevapsız bırakılmalıdır.

Bu konuda  Türk halkına büyük sorumluluk düşmektedir. Terörün şiddet ortamının kurtulması ancak beslendiği toplumsal kaynakların kurtulmasıyla mümkündür. Bu da Türk halkına, terör yardakçılarını teşhis ederek  toplumdan dışlamak sorumluluğunu yüklemektedir. Bu konuda Türk halkının sağduyusuna güvenmemek mümkün değildir, çünkü yıllardır, etnik ırkçılığın bütün tahriklerine rağmen zaten Kürt kökenli komşularıyla ilişkilerini asla bozmamışlardır.

Bu sorumluluk artık Kürt kökenli yurttaşlarımızca da paylaşılmalı, içlerindeki kışkırtıcıların, toplumsal barışımızı bozmalarına en başta onlar engel olmalıdır.

Aksi takdirde etnik ırkçı ihanetin fesat tohumları, toplumsal bünyemizdeki ince çatlaklarda çok derin kök salacak ve toplumsal ayrışmanın son durağı olan iç savaştan başka bir çıkmaza gidilemeyecektir.

Türk ulusu savaş tehdidiyle teslim alınamaz., alınamamıştır. Bütün toplumsal kabullenme ve hoşgörü  geleneğine rağmen etnik ırkçılık tarafından kışkırtılmaya devam edilirse bebek katili şişko karşısında kendisinin olduğunu iddia ettiği on beş milyon insana karşı altmış milyonluk yekpare bir ordu bulacaktır. Türk çocuğunun kahramanlığı, ateş etmeyen koruyucu polislere karşı değil, dünyanın en alçak katillerine karşı sınanmıştır.

Kim, ne istediğine çok dikkat etmelidir. Savaşı kaçınılmaz hale getiren bunun sonucuna da katlanmalıdır. Etnik ırkçılık sorununun silâhsız çözümü hâlâ Türk ulusunun toplumsal hayatının genlerinde yaşamaktadır, ölçü ve yöntem Türk Ulusu’ndadır. Bunu tartışmaya açanlar, kaçınılmaz sonlarını bulduklarında artık şikâyet hakları olmayacaktır ve zaten kalmamıştır.

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 153
: 503
Kayıt tarihi
: 11.02.11
 
 

Eczacıyım, memlekete meraklıyım.....