Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '10

 
Kategori
Sosyoloji
 

Silah ruhsatı dağıtımı ne işe yarar?

Silah ruhsatı dağıtımı ne işe yarar?
 

Durumunuza göre alabileceğiniz Yasal Silah Ruhsatları(Alıntı yeri: Yerköy.pol.tr)


KONYA'nın EREĞLİ ilçesinde dün ''26 yaşındaki Mehmet Tokdemir, henüz bilinmeyen bir nedenle kavga ettiği amcası 51 yaşındaki Salih Tokdemir’i pompalı tüfekle vurarak öldürürken, kuzeni 26 yaşındaki Mesut Tokdemir ve akrabası olan 22 yaşındaki Muhammet Topal’ı'' yaralamış (Atilla ATMACA Milliyet 1 Mart 2010)

Yine bir silahtan alınan cesaret ile bir can gitmiş. Kim verdi ona o silahı? DEVLET! Nasıl verdi: Kimi meslek erbabı ile diğer kişilere kimliğinin bir kopyası ile ev adresi yeterli dediler, verdiler silahları milyonlara. Bir özelliğimiz de ''silahşörlük'' oldu çıktı! ''Atış Poligonları'' her yerde var artık. Çevremizdeki nitelemeler de değişiyor anlaşılan:

Tabancalı Muhasebeci.

Tabancalı Gazeteci.

Tabancalı Emekli Subay.

Tabancalı Emekli Milletvekili.

Tabancalı Emekli Polis.

Beylik Tabancalı Bayan Polis.

Pompalı Tüfekli Avukat.

Kan Davalı Ayşe Nine.

''Zor Alımlar'', ''beylik tabancalar'', ''babadan kalan hatırlar'' ile son otuz yılın furyası pompalı tüfekler ile kuru sıkı tabacalar her yanımızı sardı. Sonra da en küçük bir sorunda patlıyor o silahlar. ADALET BAKANI ile İÇİŞLERİ BAKANI ne iş yapar bu ülkede; ölümleri önleyebilmek için? Bir anlık öfke ile yanlarında hazırda bulunan bir ateşli silah ile yok yere öldürülen canlardan ''zerre kadar'' da olsa sorumluluk duymazlar mı?Oturdukları o makamların gerçek sahibi alın teri göz nuru ile tarla tapan, dağ bayır ve gaz patlaması demeden çalışan Salihler Mehmetler ile Ayşeler Fatmalar değil mi?

Özellikle 1980'lerden sonra RUHSATLI SİLAH verilebilmesi(!) ile ilgili sakat ve yanlış mezuat gereğince, bir anlamda dağıtılmış olan ''milyonlarca SİLAHLAR'' neden toplatılmaz? Çünkü duvarda durduğu gibi sessizce durmuyor o DELİKLİ DEMİRLER PATLIYOR bir bir. Dört yüz yıl önce DADALOĞLU dememiş miydi: DELİKLİ DEMİR ÇIKTI, MERTLİK BOZULDU!

Bu konudaki can kayıplarımızı İçişleri Bakanlığı bir gün açıklasa da öğrensek : Kaç ruhsatlı silahlı kişi var aramızda? Ruhsatlı ya da ruhsatsız silahlardan dolayı 1980'lerden bu yana kaç can ölmüş gitmiş? Şu an bu konuda görülmekte olan dava sayısı ne kadardır? Bir sorun doğduğunda yedekteki silaha sarılmak ile silahsız bir ortamdaki tartışma durumu arasındaki değerlendirmenin klinik açıklamaları nedir?

Bu konularda hiç bir araştırma hiç bir çalışma yapılmış mıdır? Yoksa buyurun ruhsatlarımız emrinizde, seç beğen al diyerek; ''herkes elinde bir silah ve özgür iradesi ile'' ne yapar ise yapsın, herkes kendisini korusun arkadaş demek isteyenler mi var aramızda? Bundan neden hiç bir yetkili gerçek dersleri çıkartamıyor?

Diyelim ki bu konuda LİBERAL KAPİTALİZM'in cazibesine kapılmışlık ile Büyük Eğilimler akımına teslimiyetçilik bakımından D Ü N ol iktidar sahiplerince gerekli dersler çıkarılamamıştı. Çünkü resmi SİLAH destekli sözüm ona ülke içi silahlı terör odaklarını temizlemeye dönük 12 Eylül'ün estirdiği ''özgürlük açılımı'' içerisinde, sivil halkı resmi olarak silahlandırmak nasıl bir yaklaşımdır, anlamak mümkün değil. Diyelim ki önceki yıllardaki gizli silahlanmaya karşılık olarak resmi de olsa yanlış öğütlendirilmişlerdi, kandırılmışlardı.

Söz gelişi diyelim ki onlar toptan Silah Tüccarları'nın iğfaline uğramışlardı, ölüm kalım konuşlarındaki giç bir şeye akılları ermeyen zavallılardı. GELECEK adlı muammayı da kestirebilecek ferasetten de yoksundular. Peki son üç beş yıldan bu yana, özellikle BİLGE Köyü kıyımından ve diğer çekip vurmalardan da ders çıkartabilecek bir tek ''makam sahibi'' yok bu ülkede?

Bir de son günlerde Silah Ruhsatı'nın daha bir kolaylaştırılması ve bazı kısıtlamalar getiren eski yönetmeliklerin ilgili maddelerinin ortadan kaldırılması konusundaki yeni Kanun Tasarısı da yolda olduğuna göre ilgili bütün makamların SİLAH konusundaki duyarlılıklarının altında yatan gizli ya da açık toplumsal, ekonomik, siyasi ve ruhsal alt yapıyı çok iyi irdelemek gerektiğine inanıyorum.

Bir de şu açık bir gerçek ki: Hiç bir kalkınma ve adaleti egemen kılma tasarısında ''SİLAHLANMA'nın kolaylaştırılması'' adlı bir başlık bulunmuyor! ABD ile JAPONYA dahil hiç bir Batı tipi örgütlenmede böyle bir silahlanma modeli ve akımı yok. Ayrıca bu tür silahlanma çağdaş insanın kafa yapısına pek de uygun değil. O çağdaş insanlardan bir kaçının düğünlerde ve trafikte KARŞISINDAKİLERİ ÖLDÜRMEK şerfesizliğine nasıl nail olduğunu hep birlikte gördük.

OSMANLI'dan bu yana ''taklit etme eğilimlerimizin yükselmekte olduğu'' bu süreçte Hukuk ve Toplum Bilim kökenli İÇİŞLERİ BAKANI Sayın ATALAY bu gibi gelişmeleri nasıl değerlendirmektedir, merak etmekteyim.

Bu yazıyı yazarken sanal ortama saat yedi yirmi sularında düşen bir habere göre de İstanbul ''Kadıköy'de güvenlik görevlileri ile tartışıp terk ettikleri kafeye silahlı olarak geri gelen 3 kişi ile güvenlik görevlileri arasında'' çıkan çatışma sonucu İKİ kişi ölmüş, BİR kişi de yaralanmış. Konumuz aziz yurttaşlarımızın CAN GÜVENLİĞİ olduğu kadar bir yönü ile de SİLAH olunca haberdeki şu açıklamayaı da eklemeden geçmeyeyim: ''Polis olay yerinde 2 adet silah buldu. Silahlardan birinin glock marka olduğu idda ediliyor''( Milliyet.com.tr 07:21 - 02 Mart 2010).

Bu haberi ilk okuyanlardan Ertuğrul ÖZDEMİR şu yorumu yapmış: İnsan öldürmek bu kadar kolay işte. Neden? Yazık Ülkemizin durumu hic iyi değil. Halk bir bomba gibi.

KAMUOYU'nca adları tek tek bilinen ol makam ve yetki sahiplerine sesleniyorum: Silah bulundurmak ve kullanmak konusunda engelleyici en zecri kısıtlayıcı tedbirleri getirerek; sizden önce ipin ucunu kaçırmış olanlara daha fazla özenmeyiniz. Bazılarının çıkarlarına olarak ''kılı kırk yararak'' tasarladığınız DÜZENLEME çabalarını bir yana bırakınız. Varlıkları bilinen bazı gizli ve gizil odakların oyununa gelmeyiniz. Sahi aklıma geldi bu tür silahlanma eğilimindeki bir TÜRKİYE nasıl olur da A B içinde yer alabilir?

Dümen suyunda gitmek yerine YURTTAŞLARIMIZIN CANI ve MALI için en hayırlı olan işleri yapmayı çalışınız. Unutmayınız ki aşırı özgürlükler de yeni yeni kölelikler yaratır. DURUM ORTADA. Atalarımızın dediği gibi: Görünen köy kılavuz istemez!

Şimdi kuş bakışı bir açıdan, neremiz doğru ki diyerek, bir başka soruya geçelim: Yedeğimizdeki nice sorunlar ile birlikte nereye gidiyoruz?

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..