Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '18

 
Kategori
Anılar
 

Sılamın Güzel İnsanları

Sılamın Güzel İnsanları
 

Sevgili dostlar, sılamın güzel insanları. Hiç kuşku yok ki herkesin köyü herkese güzeldir tıpkı bizim köyümüz Lemos bizler için güzel olduğu gibi...

Kimse doğduğu, büyüdüğü, gülüp oynadığı, gezip dolaştığı köyünün güzelliğini ve orada yaşarken yaşadığı anılarını unutamaz. Çünkü benim yerim, benim yurdum diyerek sahip çıkar buralara, o yüzdendir ki en güzel haliyle yaşatır bu duyguyu. Nasıl yaşatmasın ki. Onun için sokakta korku yoktur, dışarısı evin içi kadar güvenlidir. Hele çocuklar için bulunmaz bir nimet gibidir köy. Çocuklar köy ortamında kendi kendine büyür, dolaşır, oturur, kalkar, oynar, aç kalsa ekmek verecek birileri mutlaka olur.

Birileri olmasa bile Ana Babanın tarlaya ektiği bahçesine diktiği yiyebileceği bir şeyler vardır arar bulur yer, yiyecek içecek kaygısı çekmez.. Bazen kendimizi doğduğun yer değil doyduğun yer diye teselli etsek de nafile. Yoksa biz yaşlanıyor muyuz ne? Aklımız fikrimiz hep uzaklarda, yırtık lastik, yamalı pantolon, yarı aç yarı tok, dolaştığımız yerde. Hangi birini anlatayım ki bunlar yazmakla bitmez, Bende bu duygu ve düşünceler ışığında içimdeki sıla Özlemimi köy hasretimi aşağıdaki yazdığım '' Sıla özlemi '' adlı şiirimle anlatmaya çalıştım. Umarım sizler de bu şiiri beğenerek okursunuz.

 

SILA ÖZLEMİ

Sılayı özledim ben çoktan beri
Kısmet olsa da gitsem diyorum
Çocukluk yıllarım gelse de geri
Yine derelerde yüzsem diyorum…

Olsa da elini öpsem anamın
Mezarını ziyaret etsem babamın
Hısım akrabayla tüm komşuların
Kapısını tek tek çalsam diyorum…

Erken doğar güneşi yaylalarında
İneği danası eşeği bahçelerinde
Uğurlu köyü kaş çatar tam karşımda
Gidip arkadaşları bulsam diyorum…

Kimse bilmez içimdeki hasreti
Ne helali bilirdik nede haramı
Komşunun bahçesinden alıp bostanı
Tuz ekmeden yesem diyorum…

Sorma ne kadar hasretim sılaya
Dönmek istiyorum artık oraya
Etleri kıysak büyük tavaya
Saç kebabını odun ateşine koysak diyorum…

Durmasın yağsın yağmur her zaman
Sararsa sarsın her yanı duman
Bağdaş kurup sofraya oturduğum an
Saç kebabı pişmiş yesem diyorum…

Kebenden aşağı gök suya baksam
Havuzlu bağ arasında sırt üstü yatsam
Anamın bağından domates toplasam
Anam batırık yoğursa yesem diyorum…

Sıladan ayrılalı oldu bayağı, bayağı
İnek tarlada aşılı fidanı yerdi bende dayağı
Orta mahalleden yokuş aşağı
Tol medreseye doğru insem diyorum…

Kar yağarken hayattan dışarı baksam
Odunları guzine sobanın içine atsam
Üstünde mayalı topalakları ısıtsam
Kavurmalı sıkma yapıp yesem diyorum…

Özlüyorum köyün yazı ile kışını
Sarılıp ta öpsem toprağını taşını
Meydanı tekkesi Anamın mezar taşını
Acep ne durumda görsem diyorum…

Ölenler bizlerden beklerken rahmet
Bizler okuyalım duamızı bir zahmet
Gurbette Mustafa Mehmet’le Ahmet
Bir yerde oturup kahve içsek diyorum…

Tüm kırgınlıkları sobada yaksam
Közünü sıcaklığını mangala alsam
Hasreti özlemleri ızgara yapsam
Bir lokma ekmeği birlikte yesek diyorum…

Sılaya hasretlik çektim yıllarca
Baharı beklerim her gün sabırla
Şimşek olsam gökten yağan yağmurla
Dostlarıma bir selam çaksam diyorum…

Bir gün gelir ‘’Yorgun Kalemin’’ hasret biter
Sılanın deresi tepesi gözümde tüter
Gurbette çektiğimiz çileler yeter
Artık köyümüze dönsek diyorum…

Yorgun Kalemim

 
Toplam blog
: 464
: 208
Kayıt tarihi
: 02.11.16
 
 

Merhaba Sevgili Okurlarım; Kendimden bahsetmek istiyorum. 1954 yılında Karamanın Esentepe köyünde..