Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '13

 
Kategori
Güncel
 

Silivri barikatları için iki dakika yetti!

Silivri barikatları için iki dakika yetti!
 

YORUMSUZ!


Yurtseverdiler…

08 Nisan sabahı tan yeri ağarırken, hukuku savunabilmek için, ülkemin her şehrinden yola çıktılar. Heyecandan uykusuz geçen gecenin sabahında vardılar Silivri’ye. Demir barikatlar karşıladı onları, çiçeklerle dolu tarlaların ortasında. Yegâne silahları Türk bayrağı, kalkanları ATATÜRK posteriydi, bir de damarlarındaki asil kandı, onlara güç veren. Yani birileri için fena halde tehlike arz ediyorlardı. 

İnançlıydılar…

Nisan ayına inat insanın iliklerine işleyen rüzgâr eşliğinde, soğuk ve yağmurlu bir Trakya sabahı doğuyordu, Silivri zindanlarının bulunduğu sisli tepenin üstüne. İçerdekiler için gelen dışarıdakiler; hukuksuzluğuna inanılmış bir davanın peşinde, ağır ağır tırmanmaya başlamışlardı yüksek modern binaların bulunduğu tepeye. Biraz sonra lazım olacak en önemli cephanesini yani seslerini boşa harcamamak için sessizce fakat ürkütücü bir kararlılıkla ilerliyorlardı. Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde taarruza hazırlanan kutsal askerlerden tek farkları zamancaydı, çünkü yıl 2013’tü. Tepenin üstüne vardıklarında gür sesleriyle haykırdılar: “NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE”

Komediydi…

Değme mizah yazarını imrendirecek seviyede, dünyada emsali görülmemiş bir yargılama komedisi oynanıyordu içerde. Eski teröristler tanık, ülkenin aydını sanık. Yüzlerce duruşma, onlarca gizli tanık ve binlerce sayfa iddianame ile oynanan bir tiyatroydu, Silivri’de sahnelenen. 2007 programlarıyla 2003’te kaydedilen evraklar, Kardak kayalıklarına çıkarma yaparken bilgisayarına kayıt yaptığı tespit edilenler, yurtdışında olduğu halde toplantıya katılmak ile suçlananlar, 2007’de kurulacak şirketlerin, sokak isimlerinin 2003’te kayıt altına alınması… vb. daha neler neler. Tam bir komediydi, yaşananlar. Hukuk olmuştu resmen guguk.

Mustafa Kemal’in Askerleriydiler…

Kendi ülkesinde, bayrağını eline alıp, ülkenin kurucusu liderin ismini haykırıp adalet isteyenler Silivri’deydi. Kadınlar, erkekler, yaşlılar, gençler, partililer, partisizler hepsi biraradaydılar. Ortak payda vatandı, bayraktı, ATATÜRK’tü. “ATAM İZİNDEYİZ” yazılı kaşkoluyla itilen, coplanan, gazlananlar vardı. Yere düşseler dahi ruhları dimdik ayaktaydı.  

İçeride sahnelenen hukuksuzluk bu sefer de dışarıda kurgulanmıştı. Halkın bağrından çıkan Türk Ordusu’nun bir birliğinin halka saldırıp yeterince eziyet edemeyeceğini öngören iktidar, Jandarma bölgesi olmasına rağmen, bölgeye binlerce polis sevk etmişti. Bunu yapacağını günler öncesinden ilan etmişti üstelik. Görevini iktidarın beklediği şiddette yapamayan Jandarmanın yerini polis aldığında, ortalık savaş alanına döndü. Birdenbire hoşgörü ve empatinin yerini acımasızlık ve intikam duygusu almıştı sanki. U.S. patentli gaz bombaları ellerinde Türk Bayraklarıyla İstiklal Marşı söyleyen grubun üstüne atıldı. Polisin günlerdir kaynakla sağlamlaştırıp, cıvatalarla yere sabitlediği, gazla tazyikli suyla koruduğu barikatlar, halkın iradesi karşısında duramadı. Bunca haksızlığa dayanamayan halk, kesinlikle yıkılamaz denen barikatları iki dakikada yerle bir etti.

Onlar Yıkılmadılar…

Yere düşmüş kalkamayan, fiziksel yaşı 65 üzeri, ruhu 20 yaşındaki yurtsever teyzemi yerden kaldırmaya çalışırken patladı US patentli gaz bombası tam da ayağımın dibinde. Birden nefesim kesildi ve ölüyorum sandım. Bir elimde bayrağım, bir elimde teyzem, nefessiz kalan ciğerim ve açamadığım gözlerim. Gözlerimdeki yaşlar, maruz kaldığım yoğun gazdan çok, ‘beni bırak, kendini kurtar’ diyen teyzemin asaletinden akıyordu.

Beraberce püskürtüldük kendi vatanımızda, hem de benim adıma karar verdiğini söyleyen mahkemenin önünden, verdiğimiz vergilerle ABD’den bana karşı kullanmak üzere gaz bombası alan hükümetin emriyle, maaşını benim ödediğim polis tarafından. Yıkıldık mı? Asla.

Siz yıkılırsınız…

Korkunun ecele faydası yok,

Gidiyorsunuz.

Zulüm ile abâd olmaz derken

Eşkıya kesildiniz dünyaya, başkan olma uğruna.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;

Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.

SİLİVRİ, 09 Nisan 2013.

not: Kullandığım resimler tarafımdan çekilmiştir.

 
Toplam blog
: 159
: 1303
Kayıt tarihi
: 19.06.12
 
 

1963 yılında Balıkesir'in şirin ilçesi Erdek'te doğdum. Yüksek lisans eğitimimi Dokuz Eylül Ünive..