Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '08

 
Kategori
Haber
 

Şimdi… Alın “Devrimciliğinizi” başınıza çalın.

Şimdi… Alın “Devrimciliğinizi” başınıza çalın.
 

Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Ankara İsmet Paşa Kız Enstitüsünde öğretmen ve öğrencilerle (27 Ha


Açıkça ve samimiyetle ve de çuvaldız bir tarafa, mızrağı baldırımıza saplayacak kadar Türkiye’nin bu güne, günlere gelmesindeki bir başka çarpıcı gerçek, ülkedeki <ı>“Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti” ile <ı>“Atatürk İlke ve inkılâplarını” savunan kişiler, kuruluşlar ile CHP ve başındaki genel başkanıdır.

Bunu tüm açık yürekliliğimle ve samimi duygularımla ifade ediyorum… Ve bu kişilerin içinde elbette <ı>“BEN” de bulunmaktayım.

<ı>“Devrim” etrafınıza inanmış yeteri kadar insanı alırsanız, akıl, beceri, bilgi ve kararlılıkla, kolaylıkla yapılır. Ancak zor olan, yapılan <ı>“Devrim”in korunmasıdır. Eğer korumayı başarmazsanız, altında kalır, ezilir, yok olursunuz.

Atatürk, 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a ayak bastığında, ne yapacağını biliyordu. Her türlü zorluğu, tehlikeyi bilerek yola çıkmıştır. Kolay değildi elbette. İnsanları, o güne kadar alışageldikleri şeylerden çevirmek… Bir yola, savaşıma girmek.

O gün de çevresinde bulunan <ı>“Karşı duranlara” karşın, ülke bütününde <ı>“Milleti” yanına almayı başarabilmişti. Bu başarının devamında, akıl, bilgi, beceri ve kararlılıkla da <ı>“DEVRİM” niteliğinde kararlar alıp atılımlar yapabilmişti.

<ı>

O günlerin heyecanı içinde sözle <ı>“Kolaydı” dense de, çok da kolay olmadığı tarih kitaplarında yazılıdır.

İşte o <ı>“Devrim”leri 85 yıldan beri koruyan güçler, ne yazık ki bir anlık <ı>“Gaflet” içine düştüklerinde, karşılarında <ı>“Karşı devrimcileri”i buldular ve kelimenin tam argo deyimi ile <ı>“Apışıp” kaldılar.

Bugün yaşadıklarımızı ancak <ı>“Apışıp kalmakla” basitçe anlatmak mümkündür.

<ı>“Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti” ile<ı> “Atatürk İlke ve inkılâplarını” savunmayı, <ı>“Evde ayakkabı ile dolaşma” biçiminde anlayanlar, demokratik ortam yaratmak ve savunmak yerine birbirleri ile yumruklaşarak çıkar aramaya kalkışanlarla <ı>“Devrimlerin” korunamayacağını bilemediler.

Her ne hikmetse <ı>“Naturası” ve <ı>“Düşünceleri” mahkemece tescil edilmiş kişiyi siyaset kanalının başköşesine çekmeyi becerdiler.

Laiklik kapsamı içinde <ı>“Din ile devleti ayrı tutuyoruz, din kişi ile Allah arasında” doğrusunu söylerken, bir taraftan da insanları din görüntüsü altındaki karanlığın içinde bıraktılar.

Bu konuda Atatürk, inananların dinlerini kaynağından ve kendi dillerinden öğrensinler diye Elmalılı Muhammed Hamdi YAZIR’a Kuran’’ı Türkçeye tercüme ettirdiğini göz ardı ettiler ve neden ettirdiği gerçeğini ne yazık ki kavrayamadılar.

Her <ı>“Devrim” hareketinin bir de <ı>“Karşı devrimi” her zaman vardır. Çünkü <ı>“Devrimler” her zaman <ı>“Oybirliği” ile yapılmaz. Türkiye’de de <ı>“Oybirliği” bu konuda olmamıştır. Tarihler, bunları da yazmaktadır.

Ne yazık ki <ı>“Devrimi koruyanlar” daha doğrusu <ı>“koruyacaklarını sananlar” bu gerçeği de göremedikleri gibi, halktan da kopmayı başardılar.

Halk ile kopanlar o kadar ileri gittiler ki, aradaki mesafe artarak bu günkü duruma geldi. O karanlık çukurları, karanlıktan çıkar sağlamak ve Türkiye’yi geldiği noktadan başka rotaya saptırmak isteyenler kolayca kulandılar.

Her sıkıştıklarında, soluğu halkın yanında gerçekleri anlatmak için alacaklarında, Anıtkabir’e yürüdüler. Oysa yürünecek yol <ı>“Aslanlı yol” değil, gerçeklerin meşalesi ile halkın evlerine kadar girebilmekti.

Hani bir söz vardır <ı>“Gidemediğin yer, senin değildir” diye. İşte görüntü, kim <ı>“Halka” gidebilmişse, köy de onun olmuştur.

Sen, ben, kendini <ı>“Devrimlerin koruyucusu” sananlar…

Sizler, bizler <ı>“Aslanlı yolu” kademlerken (Yürürken) onlar, kapı kapı insanları kendi doğrularına çekmeye çalışıyorlar.

Şimdi sorarım, sizler bizler ne yapıyoruz?

İşte böyle, gerçek her zaman <ı>“Acı” oluyor ne yazık ki…

Yaptığımız ya da yapmaya çalıştığımız şey/şeyler koskoca bir <ı>“Hiç”ten öteye ne yazık ki gidemiyor.

Şimdi… Alın <ı>“Devrimciliğinizi” başınıza çalın.

Son söz yine Atatürk’ten…

<ı>"Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüce bir sosyal toplum hâlinde yaşatır veya bir milleti esaret ve sefalete terk eder."

Eğer siz <ı>“Eğitememişseniz” başkaları kendi doğrultusunda eğitir… Ve eğitmiştir de…

<ı>03 ŞUBAT 2008

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..