- Kategori
- Siyaset
Şimdi laf değil icraat zamanı
Türkiye’nin bariz bir gerçeği var, gelmiş geçmiş bütün iktidarlar son noktada iktidara gelebilmek için Kürtlerin desteğine mecbur kalmışlardır. Kürtlerin ülke siyasetinde etkin olmak için kurdukları bütün siyasi oluşumları, kurdukları siyasi partileri kapatarak, siyasetçilerini yasaklayarak, sürgünlere zorlayarak, cezaevlerine tıkan bir anlayış sergilemiştir. Kürtlerin birleştirici tüm girişimlerinden korkmuş ve tüm varlıklarıyla buna engel olmak için çabalamışlardır. KCK operasyonları ve iddianamesi günümüzde buna en açık örnektir.
Bu duruma alternatif olarak Kürtlerle ittifaka gitmek yerine, en antidemokratik yolları seçmişler ve bu koşullarda Kürtler mevcut partilere tercihe zorlanmışlardır. Seçim dönemlerinde ise bu hükümetler, her dönemde Kürtlerin ağzına bir parmak bal çalarak kendilerini desteklemeye zorlamışlardır. Tabi bunu yüzyıldır oluşturdukları sosyo-ekonomik yani eğitimsiz hizmetsiz ve yoksul bırakma politikalarının temelleri üzerine inşa etmeye çalışarak, muhtaç duruma getirerek yapmışlardır. Bu yöntem iktidarların asimilasyoncu ve köleci zihniyetinin ürünüdür. Buna rağmen hala iktidara gelebilmek için Kürtlere ihtiyaçları olduğu gerçeği hiçbir zaman değişmemiştir. Özal’dan Ecevit’e Erdoğan’a kadar aynı yol ve yöntemlerle ülke bu günlere gelmiştir. Kürtlerin varlığının kabul gördüğü şu süreçte, ülke siyasetinde Kürtlerin durumu, belirleyici rolü, daha anlamlı ve daha ciddi bir hale gelmiştir.
Kürtlerle belli bir yola çıkan iktidar, onlardan almış olduğu, özellikle duygusal desteği, siyasetteki gücünü hafife almamalıdır. Bölgede son dört seçimde iktidar partisinin BDP’den daha fazla oy aldığı yapılan analizlerde ortaya çıkmaktadır. Özellikle son dört seçimin ortalamasında, iktidar partisinin yüzde 47, BDP nin yüzde 29 oy aldığı görülmektedir. 2014 Yerel seçiminde AKP nin aldığı oy % 47, BDP nin aldığı oy %35’tir.İktidardaki hükümet Kürtlerden aldığı bu gücü hafife almamalı, barış sürecini çözüme ulaştırmayı öncelikli hedef olarak görmeli ve Kürtlerin taleplerine kulak tıkamamalıdır.
Kürtler iradelerini kimden yana kullanırlarsa onların iktidara gelmesi kaçınılmazdır ve Kürtler artık bunun farkında olarak bilinçli davranmış, tercihlerini tüm kışkırtmalara rağmen demokrasiden yana kullanmışlardır. Söz konusu süreci baltalamaya çalışanlara rağmen sükûneti korumuş sakin ve soğukkanlı bir yaklaşımla ülkenin bir çıkmaza sürüklenmesine müsaade etmemiştir. Bütün bu sağduyulu tavrın karşısında değil yanında olunmalıdır. Kürtlerin bu desteğinin ve iktidara karşı sessizliğinin fırtına öncesi sessizliği hatırlattığını tecrübelerinden bilmelidir.
Nerdeyse yarım yüzyıldır mücadelesinden vazgeçmeyip ısrarla kendilerini, taleplerini net bir şekilde ortaya koyan ve bunu bütün siyasi nezaketi ve ahlakıyla ortaya koyan Kürtleri muhatapsız bırakmamak ve en kısa sürede somut adımlarla niyetini ortaya koymak, demokrasinin ve barışın kısacası ülkenin yararına olacaktır.
Kısa bir sürede birçok badire atlatan iktidar, ülkenin geleceği için desteğini esirgemeyen Kürtlere karşı, daha sağduyulu, çözüm sürecinde daha samimi yaklaşmayı, daha dürüst davranmayı bir borç bilmeli ve olabilecek her türlü savaş söyleminin önüne geçmeyi en acil ödevi sayarak adım atmalıdır. Bu tutum ve davranış gelecek bütün hükümetlere örnek olmalıdır. Kürtlerin ülkenin geleceğine sundukları bu büyük katkıdan dolayı, bu ülkede bir çok şeyi fazlasıyla hak ettiklerini gösterdiler.
Şimdi laf değil icraat zamanı.
Diclegül MENEKŞE