Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Türkiyeyi Etkileyen iç ve dış politika sorunları

http://blog.milliyet.com.tr/sakin02

05 Haziran '13

 
Kategori
Siyaset
 

Şimdi ne yapacaksınız

Şimdi ne yapacaksınız
 

kim kime ne gösteriyor anlayamadım....


Bu yazıya aslında olayların ilk günü başladım.Ancak bitirmeye elim varmadı. Bunca deneyime ve daha önce defalarca bu filimleri seyretmeme rağmen biraz da romantik hayaller kurararak, Başbakanın dönüşünü bekledim. Umdum ki Sayın Başbakan bu olayları okuyup ortalığı germekten vazgeçeçecek. Yanılmışım ...

Son bir haftadır toplumda, baskıların yol açtığı protesto gösterilerini, ne romantik solcular gibi devrim başladı tanımına sokacağım nede bu gösterileri yapanlara çapulcu diyeceğim. Önce Başbakan Erdoğan ın tavırlarının sonsuza kadar süreceğini ve kabul göreceğini zannedenlere, dünya çapında yüzyılın lideri sıfatlarını yakıştıranlara, hatta kantarın topunu iyice kaçırıp Nobel barış ödülü adaylığından bahsedenlere , seslenmek isterim, özellikle şimdi kıvırıp başka kulvarda boy göstermeye çalışan köşe yazarlarına, olmadı hanımlar beyler  beceremediniz, bunca zamandır toplumu o kadar bölüp okadar ayrıştırdınız ki,  şimdi durumu kurtarmak ve yazdıklarınızı açıklayabilmek  için kıvırıp, kıvranıp durun bakalım...

İlk olarak, olayların başlamasına sebep olan Topçu Kışlasın nedir ona bakalım.Vikipedi ye göre bu kışla 1750 de Sultan Abdülhamit  tarafından yaptırıldı, 1781 de kabakçı mustafa isyanında, ki bir irtica ayaklanmasıdır, tahrip oldu ertesi yıl onarıldı, Tuhaf bir raslantıyla 12- 13 Nisan 1909 da burada yerleşik avcı taburları mektepli subay istemediklerini söyleyerek ayaklandılar ve bu irticai kalkışma Hareket ordusu tarafından bastırıldı, Padişah, tuhaf bir raslantıyla, gene bir Abdülhamitti ve ayaklanma gene din elden gidiyor diye başlamıştı. Hareket ordusu topçu kışlasını tahrip etti. Bilenler bilir, bilmiyenlere kapak olsun diye hatırlatıyorum bu ordunun kurmay başkanı  Mustafa Kemal idi... Daha sonra topçu kışlası ona buna satıldı en sonundada 1940 da tamamen yıkıldı. Marmaray projesi sırasında çıkan 8000 yıllık tarihe çanak çömlek diyen Sayın Başbakan oldukça yeni zamana ait ve şu anda olmayan eseri  neden  bu kadar önemsedi anlaması zor...

Taksimde bir kaç ağacın kesilmemesi için başlayan ve ilk gün orantısısz güç kullanılarak bastırılan hareketler bir anda, bana göre anlaşılabilir sebeplerle, bütün yurda dağıldı. Benzer olaylarda hep karşılaşıldığı gibi herkes olayı farklı biçimde yorumlayarak eyleme destek verdi. Kimi öcalan posterleri açtı, kimi ince bir mizahla siyasetçileri tiye aldı, bazıları kırıp dökmeden devrim olmaz dedi ve daha önce yaptıklarını yapmaya devam etti. AKP kanadına mensup siyasetçiler şaşkındı. Bu kadar kişinin bir araya gelebileceğini hesaplamamışlardı. Olaylara AB karışmaya başladı ve bu arada ABD  den dışişleri bakanı düzeyinden kaygılarını belirtti. Algılama sorunu olanlar için açıklamak gerekirse, bu tavır bir ülkenin içişleri için yapılabilecek en sert çıkışlardan biridir. Anlı şanlı televizyon kanalları aniden çarkedip yaptıkları yayınlardan dolayı özür dilediler. Gazetelerde ve televizyon kanallarında poliisin kullandığı yöntemlerin acımasızlığı defalarca sergilendi. Özellikle dışarıdan gelen baskılara dayanamıyan Hükümet Taksimde ilk gün yaşananlar için Başbakan yardımcısı düzeyinde özür diledi.. Ve sonunda Başbakan döndü...

İktidarıyla muhalefetiyle tüm siyasetçiler her zamanki gibi olayı kendi görüş açılarından yorumladılar, diğer bir deyişle yine bir şey söylemediler. Bunca insanın her gece bir araya gelmesinde, tek ortak paydanın son zamanlarda özellikle Başbakan Erdoğanın, hırçın tavrının ve attığı her adımda özel hayata müdahalenin artışının, belirli bir planın çerçevesi olduğunu, anlayamadılar. Başbakan Erdoğanın her fırsatta söylediği gibi dindar bir nesil yetiştirilmeliydi, geçmişte ,bu geçmiş 1923 de bu güne kadar olan zamandı, yapılanların yanlış olduğu, anlatılmalıydı. Şimdiye kadar mağdur ezilmiş örselenmiş bazıları için rövanş zamanıydı. Son seçimlerde %50 0y almışlardı bu ise yaklaşık 22 milyon kişi idi. artık AKP, parti programında yazanları ve yazılamıyanları gerçekleştirme zamanıydı. Ancak basit aritmetik unutuldu. Bu AKP ye oy vermeyen ve o görüşleri benimsemeyen , hernedense şimdiye kadar sessiz kalan çoğunluk...Bu insanlar nasıl yaşayacaklarının Başbakan düzeyinden ve hergün tanımlanmasını istemediler. İşte gözden kaçan ve hesaplanmayan olgu buydu ve Taksimde çok az sayıda gençle başlayan olaylar bir anda büyük destek gördü.

Sayın Başbakanın yurt dışından dönüşü ümitla beklendi. Büyük siyasi beklentileri ve hedefleri olan biri toplumda gittikçe artan  rahatsızlığı derhal okuyup toplumu sakinleştirmeliydi. Ancak bu yapılmadı. Tam tersi 22 milyon insanın evlerinde zorlukla tutulduğu,  her fırsatta tekrarlanmaya başlandı.Bu iktidarda bulunulan son dönemde uygulanan, toplumu kamplara bölme politikasının doğal bir sonucuydu. Sonuçta AKP nin yönetim seviyesinde yaptığı toplantıda biri İstanbul diğeri Ankara da iki büyük miting yapılması kararlaştırıldı. Şimdi söyleyeceklerime belki hayret edeceksiniz ama bu karar doğruydu. Senelerce bizden olanlar ve olmayanlar olarak ikiye bölünmüş toplum son olaylar nedeniyle yeterince stres biriktirmişti ve bunun bir şekilde boşaltılması gerekiyordu ve bilinen başka bir yol da yoktu.

Peki bundan sonra ne olacak;

Okunduğu kadarıyla, Başbakan Erdoğan bu gergin tavrını ve uyguladığı diğer %50 yi zor tutuyoruz, yoksa görürsünüz tavrını sürdürürse olaylar tırmanacaktır. yanlış politikalarla günah keçisi haline getirilmiş polisle çıkan olayları bastırmaya çalışması bir noktadan sonra kan dökülmesine sebeb olacaktır. Şu anda bile 3 ölü yüzlerce yaralı vardır ve yararlıların durumu ağırdır. Diğer taraftan AKP iktidara geldiğinden bu yana uygulanan ezilmişler,ötekileştirilmişler söylemleri artık ciddiye alınmamaktadır. Örneği, zorla başörtülerini çıkardılar, talebeler türban yüzünden okuyamıyor, camiye ayakkabı ile girip orada içki içtiler gibi söylemlerin doğru olmadığı resimleriyle sosyal medyada derhal kanıtlanmaktadır. Peki mevcut sertlik yanlısı politikaları sürdürmek bu şartlardan sonra mümkünmüdür, Sayın Başbakanın kendisi dahi bu soruya evet diyeyememekte, arasıra mahcup tavırla gelin benimle paylaşın çağrıları yapmaktadır. Özet olarak ben olsam, ki iyiki değilim , yıllardır yapmayı planladığım şeyleri bir kez daha düşünürdüm. ..

Sayın Başbakan, son sözüm size; Lütfen toplumu daha fazla gerip, sizinkiler, bizimkiler çatışmasına yol açmayınız. Şimdi sakin olup sağduyu ile düşünmek ve kalkışan bunca insanı anlamaya çalışmak zamanıdır. Bu topluma , dış basında sıkça yer aldığı gibi, sadece istediği gömleği giydirebilirsiniz, sizin seçtiğinizi ve dayattığınızı değil. Bir deneyin, ötekiler dedikleriniz, sizi anlamayı ve dinlemeyi başaracaklardır. Yeterki deneyin... 

 
Toplam blog
: 89
: 321
Kayıt tarihi
: 27.07.09
 
 

ODTÜ 1970 Kimya Bölümü mezunuyum. Çalışma hayatımın bir bölümü kamuda bir bölümü ise özel sektörd..