Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Neslihan ERDOĞDU Serbest

http://blog.milliyet.com.tr/kariyerkoc

26 Ekim '16

 
Kategori
Eğitim
 

Şimdiki zamanın ebeveynliği

Şimdiki zamanın ebeveynliği
 

O daha çok küçük


Bizim zamanımızda “ laflarını duymadan büyüyen oldu mu bilmiyorum. Çok klasik, mutlaka kurulan  ve duyulan bir cümledir.

Ben annemden ya da büyüklerimden duyduğumda gıcık olurdum. Bana, beni küçümseyen ve yaptıklarımı beğenmeyen birinin sözleri gibi gelirdi.

Bakıyorum da artık ben de kullanır oldum.  Kızsam mı kendime yoksa,  söylemem gerekenleri söylesem mi bilemiyorum. Lafın gelişi, yok biliyorum aslında  söylemem gerekenleri söylüyorum hatta kitap bile yazıyorumJ

Şimdiki zamanın ebeveynliği ile ilgili ne söyleyeceğim, içimde neler birikti derseniz; söylemek istediğim en temel şey çocuk yetiştirme bilincinin iyice kaybedilmiş olması. Okuyucular hemen kızmasın bu çok genel bir yargı biliyorum herkes de aynı değil, ancak  bana bunu söyleten şey şu; özgüvenli , rahat, özgür çocuk yetiştirme anlayışlarının  ucu kaçmış. Çocuğun her istediğini yapmak, asla hayır dememek, sınır koymamak ve bunu da çağdaş modern annelik/ebeveynlik anlayışı sanmak çok derin bir hata.

Kızım 23 yaşına girdi elbette çok şey değişti. İhtiyaçlar, koşullar bir sürü şey. O çocukken gündemde olmayan pek çok şey şu an annelerin baş belası. Oyunlar, oyuncaklar, teknoloji ..Şöyle bir düşündüm de aslında kızımı büyütürken de benim çocukluğumdan çok daha fazla şeyler vardı, ortalıkta. İstenecek, tutturulacak , hayır denilmesi gereken.

Belki temel yanılgı bu şu an.. Aslında galiba aydınlandım. Şimdiki  annelerden en çok şu lafı duyuyorum. “Ama herkesin var”,” çocuk özeniyor”, “okulda arkadaşlarının arasında mahcup mu olsun? “ Yaklaşımı ile aslında kendilerine ait olan bakış açısını “özenmek”, “mahcup olmak”, “herkesin var onunda olsun “ inançları ile kendilerini iyi hissettirmek için çocuklarına hayır demeyen, anneler/babalar  aslında bunu kendileri için yapıyor. Ya çocukluklarında yapamadıklarını çocukları üzerinden elde ediyorlar ya da uğraşamam, yorgunum, başımdan gitsin duygusu ile.

Şu evrensel bir gerçek ki her kuşak bir önceki kuşaktan daha fazla imkana sahip olma ihtimaline sahip, ihtimal deme nedenim ise ekonomik koşullar uygun ise sahip olunacağından.. Şu anda bile hala bilgisayara sahip olmamış milyonlarca çocuk varsa, nedeni büyük oranda ekonomiktir.

Benim çocuğum benden, onun çocuğu da ondan daha çok şeye sahip olma, kullanma, yararlanma ihtimaline, gerçeğine, şansına bakarsak, bir sonraki kuşağı yetiştiren bir önceki kuşak aslında emniyet sibobu olarak düşünülebilir.

Ben kızımı yetiştirirken “ ben görmedim o görsün, hemen sahip olsun” diyeceğim çok şey varken onun iyiliği için bir çok şey için çaba harcadım, direndim.. Ki hiç unutmam 1,5 yıl bilgisayar parası biriktirttim. Şimdi çok daha iyi anlıyorum ki doğru yapmışım. Bunları müthiş bir bilinç ve farkındalıkla yapmadım 23 yıl önce bilgi bu kadar kolay ulaşılabilir de değildi. Belki içsel belki eğitimci kimliğimin bana yaptırdıklarıydı. Bilmiyorum ama ben onun için iyi bir “sibob” olduğumu düşünüyorum.

Şuan el bebek gül bebek büyüyen ve her istedikleri alınan, her istedikleri yapılan, “sibob”ları olmayan bu çocukların yetiştirecekleri çocukları düşünmekte zorlanıyorum.

Belki bir anne/babanın en temel sorumluluğu  çocuğu için  “iyi bir ortam, iyi bir gelecek, iyi koşullar yaratmaktır” peki “iyi” nedir? Bu üzerinde epeyce durulması gereken önemli bir sorudur ve ben bunu başka bir yazıda ele almak üzere devam ediyorum.

 Tüm hızlı değişimlere rağmen değişmeyen tek şey insanın temel özellikleri ve yapısı. Bir insanın dünyaya geliş aşamaları ve işleyen döngü hala aynı. Anne  karnında geçen dönem, doğum sonrası bebeklik, ilk çocukluk, okul öncesi vb. Ufak tefek farklılaşmalar olsa da fiziksel ve psikolojik döngü aynı. Yani şimdi çocuklar 5 aylıkken konuşmuyor, soyut işlemsel döneme 3 yaşında geçmiyorlar.  Evet yaşam koşulları ve çocukları çevreleyen unsurlarda büyük değişim  varken fizyolojisi ve psikolojisi geleneksel.

Demek istediğim şey şu; Bir anne çocuğunu sadece çevresel faktörleri dikkate alarak yetiştirirse öyle büyük bir hata yapmış olur. 9 aylıkken eline tablet verilen çocuk bundan fizyolojik olarak nasıl etkilenecek biliyor mu bu anne? 20 yıl sonra çocuk kanser olursa  acaba sorumluluk alabilecek mi ya da daha 7 yaşına gelmeden ?

Gözleri bozulursa ya da konuşma bozukluğu yaşarsa ya da asosyal olursa kendi sorumluluğunun farkında olacak mı? Bir bebeğin motor gelişimini tamamlaması için yürümesi, koşması oynaması gerekirken sesi çıkmasın diye eline tablet tutuşturulup aslında uyuşturulmuş çocuklardan, sonra da  şikayet ederken benim bundaki sorumluğum ne diye sorulması gerekir.

Ebeveyn koçluğu atölyelerinde şikayet eden annelere sorduğumda çok rahatsız oluyorlar, ancak gerçek bu. Siz vermezseniz  o tableti çocuk onu bilmeyecektir, siz 7 yaşında bir çocuğun cep telefonuna ihtiyacın  yok derseniz ve mantıklı bir açıklama yaparsanız, çocuğunuz bunu kabullenecektir. Ama siz onunla uğraşmak yerine, aman sesi çıkmasında ben de instagrama 2 tane daha fazla fotoğraf koyayım derseniz geçmiş olsun.

Bu nedenle şimdiki zamanın ebeveynlerinin işleri çok daha zor bana kalırsa. Daha güçlü bir sibob olmak zorundalar. Ancak bunu yapabilmelerinin ilk koşulu bu sorumluluğun öneminin farkında olmaktır. Yoksa doğur, süsle püsle, okullara yolla, oyuncak al, istediğini yap, ağzına besle  ise annelik çok da zor olmasa gerek bunları yapmak.

Şunu unutmayalım ki kolay olan satın alınır, zor olana emek harcanır..

Sevgiyle kalın..

 

 
Toplam blog
: 157
: 876
Kayıt tarihi
: 10.09.07
 
 

HAYAT YÜZ ÇİZGİLERİ YÖNÜNDE İLERLER.. ..