Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '09

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Simit Tüketip Krizi Aşalım

Simit Tüketip Krizi Aşalım
 

Simit ile krizi aşalım.


2008 yılının sonbaharında Lehman Kardeşler’in iflası ile başlayan küresel kriz ortamı artık etkisini yavaş yavaş kaybetmeye başladı. Dünyada ekonomi otoriteleri gün geçmiyor ki yeni bir açıklama ile piyasaları canlandırıcı havayı estirmesin. Kuru otlar yeşermeye başladı, kriz V şeklinde değil U şeklinde etkisini sürdürdü ama dipten çıkmaya başladık, kriz VV, 4 U, 12 X şeklinde de olabilir ama toparlanma devam ediyor açıklamaları basında geniş yer buluyor.

Piyasalarda esen olumlu hava insanları tüketime teşvik etmek amacıyla yapılıyor; çünkü Türkiye açısından finansal kesimden çok reel kesimi etkileyen küresel kriz ancak talep artışı ile aşılabilir. Talep artışı ile birlikte üretim yani arz da artacak ve arz talep dengesi istenilen seviyeye erişecek. Bu nedenle devlet teşvikiyle Türkiye ekonomisinde sözü geçen ünlü ekonomistler 'Alın verin, Ekonomiye can verin' sloganıyla reklamlarda boy göstermeye başladı. Siz simit alın simitçi kazansın, simitçi simitlerini alırken fırın kazansın, fırın simit için uncuyu, uncu çiftçiyi desteklesin, böylece sıcacık simit ile beraber ayran pardon sıcak para da (iktisat literatüründeki sıcak para anlamı ile değil) ekonomiye can vermiş olsun. Peki ama gelir dağılımının adaleti açısından dengeler ne olacak, Kaba taslak milli gelirin % 80’ini % 20’lik nüfusun bölüştüğü bir ekonomide simit ya da ciklet almakla ekonomi canlanacak mı? Herkes bu kampanyaya katılsın dersek simit ekonomisine mi döneriz diye düşünmek de fayda var.

Toparlanmanın anahtarı iç talebi canlandırmak bu çok doğru ancak önemli olan bunu gelir dağılımı açısından destekleyebilmek. Bunun için yapılması gerekenleri göz ardı etmemek. Kriz etkilerini yitirmiş değil. Son 1 yılda 1 milyon 100 bin kişi işsizlik kervanına dahil oldu. İç talep artışı tüketim, tüketim yatırım, yatırım da işsizliğin azalması anlamına geliyor. Peki ya dış denge ne olacak? Avrupa’daki resesyon Türkiye Ekonomisi’nden çok daha derin bir şekilde hissediliyor. Ağustos ayında ihracatın % 50’sinin kapsayan Avrupa Birliği ülkelerine yaptığımız mal ve hizmet satışlarındaki % 30’luk düşüş bunun en temel göstergesidir.

Bir ülkede krizin etkilerine bakmanın dolaylı da olsa bir yolu da faktoring alacaklarıdır. Faktoring, mal veya hizmet satışından doğmuş veya doğacak olan alacakların bir kısımdan feragat edilerek satılması anlamına gelir. 2009 yılının 2.çeyreğinde faktoring şirketleri % 47 büyümüş, demek ki şirketler alacaklarının tahsilatında problem yaşıyor, borçlular temerrüde düşüyor, bu da ancak paranın tedavülünün yavaş olduğu ya da likidite dengesinin kurulamadığı ortamlarda mümkün olur. En iyisi siz simit alın, yanında ayran karnınız doysun.

02 Eylül 2009

İlhan ÇİFTÇİ

 
Toplam blog
: 11
: 1343
Kayıt tarihi
: 17.06.09
 
 

İstanbul Üni. İngilizce İktisat Bölümünden mezunum. İstanbul Üni. Para, Sermaye Piyasaları ve Finans..