Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

26 Ekim '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sınama

Sınama
 

..


Aslına bakarsanız kendim kendimi tanıdı diyebilirim. Benden içerdekilere, benlere kadar… kabullenmekte sıkıntılarım var.

Kendimi olduğu gibi kabul etmek, hayatın beklediği yaşam denen hızlı koşuya koşulsuzca katılmak biliyorum beni rahatlatacak, beni belki de huzura kavuşturacak; ben olmaktan bile çıkaracak, ama, işte inadım; bitmez tükenmez inadımın inanası gelmiyor. Her zaman karşıma çıkacak bir doğum, kendimde bir gizemin varlığı sanırım beni inatlaştıran. İşin ilginç tarafı bu romanın kahramanı bile değilim, sağolsun yazar beni öne almak istemiş. Çok benzerlerim olduğundan belki de.

Benzerlerim, benzeştiklerim… ne çok ve ne kadar silikleşmiş bir azlığın kurbanları olan benzerlerim.

30 yaşıma gireceğim yakında. Bir balta derseniz, bir bankada çalışıyorum. Kim keser, kim sap belli değil. Yaşamımın içinde, tam içinde, hiçte değil. Geçiniyorum, hepsi bu. Ama daha çok o benden geçiniyor. Bankaya gelen müşterilere kredi verebilmek için terliyorum kısacası. Kredi alsınlar ki, giderlerken geleceklerini bizim bankaya bıraksınlar. Nasıl olsa kısa süre sonra benden aldıkları parayla “umutladıkları” şeyi, her neyse, aldıklarından sonra, ondan soğuyacaklar. Borçları ise onlarla yıllar dolduracak. Umutlarından çalacağım yıllar boyu aslında. Hevesler çabuk söner ulaşılınca bilirsiniz. Ev alacaklar, içine yeni eşyalar denince bocalayacaklar ve ben geleceğim akıllarına: aman ha, bana borcunuz var, sakın ha. Yıllar akıp böylece geçip gidecek. Ailelerinin içinde girmiş olmakla kalmayacağımı onlar da bilecek. İmzayı atan “reis” kimse düşünceleri kafasında kalacak; beline inerken bile aklına gelecek, yeniden kafalarına dönecekler.

İşte böyle bir işte çalışıyorum. Yani son derece sıradan. Bir bankada çalışıyorum sonuçta. Sabah sekiz otuzdan önce gelirim bankaya, hesapları tutturunca altı gibi çıkarım bankadan. Çoğu zaman iş uzar gider, ama akşam kiralık evime dönerim sonuçta. İşte o anlarda yalnızlığım çıkar gelir buzdolabından. Bezen bir soğuk bira açarım, sigara içmem, bazen de soğuk bir konserveye dünden kalan ekmeğe. Hepsini buzdolabına koyarım.

Bir de bizim gibi bekarlığı üzerine sinmiş tiplerin uzatmalı arada bir görebildiği sevgilileri olur. Hani kızın ailesinin, “getir de tanışalım gayrı” dediği cinsten. Bir dudak sürtmesi memelerine, hayaller için de gerekli, aslına bakarsanız değmez bir ömür çekmeye. Kendimleyim sonuçta. Derdim de değil aslında birini bulup baş göz olmak. Ben zaten kendime baş olmuşum, affedilebilir paranoyalarıma göz, yoldaş olmuşum derim yalnız gecelerde. Sabah banyo yapacaksam yapışırım küreklere; bir sağ elim, bir de sol: güvenli seks benimkisi, der avunurum bittiğinde.

Kısacası, sıradanım sizin anlayacağınız. Ama en sıradan yönüm bu değil tabiiki. Birazdan anlatacağım olaylarda göreceksiniz beni hayatın nerelere getirdiğini.

.....

***

not: yukarıdaki satırlar yeni romanımdan bir bölümden alınma. aslına bakarsanız yayınlamayı düşünmediğim bir roman üzerindeyim.

geçen kısa bir dize yazıp yayınlamıştım. merkeze oturmuş "bağlar" kelimesini atlandığını farketmem geç oldu biraz; sildim tabii.

düşünce tembeli düşün dünyamız başkalarının elinde. bizler düşünmek yerine olayların gelişmelerine göre bekliyoruz. öyle bir beklemeki bu, gelişecek olaylar bizi hamlıyor. düşünce tembelliği insanın zayıf yönlerini de sahnenin ortasına çıkarıyor: gülme simgeleriyle; anlamadım da, diyor. ya da, bekle diyor; olaylar veya düşünce aktifleşip eylemselleşsin sonra karar veririz.

çok beklersin... başkalarının zamanlarında beklersin.

başkalarının zamanlarında beklemek: zamana sen ne zaman sahip çıktın sevgili dostum? bu ne bolluk, güllük ve gülistanlık, iyimserlik öyle?

kafanı çılıştır, kafanı kullan, aklını yerinden oynat biraz. evet aklını. aklını yerinden oynat ki, yılların uykusundan uyansın aklın canım kardeşim. yoksa sana bilir bilmez çook hayat-dair- dersi vermeye kalkan olur.

not: ezgi hanım, ne oldu düşeyazmak? araya çok bildik kitaplar giriyor, görüyorum da... (ne kızacaktır şimdi bana. olsun, bundan böyle anlaşacağımız dildenim)

not: "okursanız" adında not köşesi açıyorum sayfamda. ilk öneriler: bodler, "paris sıkıntısı" ve perec, "doğdum".

sağlıcakla.

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..