Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '08

 
Kategori
Tarih
 

Sinasoslu bir muallim:Anastasios Angelidis

Sinasoslu bir muallim:Anastasios Angelidis
 

Sinasoslu bir muallim:Anastasios Angelidis


Anastasios Angelidis, 1846 senesinde Ürgüp kazasına tabi Sinason (Mustafapaşa - Sinasos / Nevşehir - f.d.) karyesinde tevellüd etmiştir. Altı yaşında iken memleketinin Dimotiki Sholi’sine (cemaat okulu - f.d.) idhal olunmuş ve üç sene sonra İstanbul’a getirilip, ticaretle meşgul olan pederi Angelos tarafından Beyoğlunda kain Dimotiki Sholi’nin son sınıfına kaydolmuştur. Sene nihayetinde imtihandan sonra duçar olduğu (düştüğü - f.d.) huma hastalığından tedavi olmak üzere Prinkipos adasına (Büyükada - f.d.) gönderilmiş ve orada bulunan bir Oikotrofeion’da üç sene tahsil ettikten sonra Megale tou Genous Sholie’ne (Fener Lisesi - f.d.) ithal edilmiş ise de, bir sene sonra pederinin işleri bozulup Aleksandreiya’ya (İskenderiye - f.d.) gitmesi üzerine mektepten çekilmek ve bir bakkal dükkanında hizmetkarlık etmek mecburiyetinde kalmıştır. Lakin ulum-u maarife olan meyli tedenni etmeyerek (azalmayarak - f.d.) bilakis tezayüd (arttığından - f.d.) ettiğinden, vakit buldukça ve geceleri ustası yattıktan sonra saatlerce refik-i yeganesi kalan kitaplarını mütalaa ile vaktini geçirirdi. Nihayet Anastasios Angelidis’in ilme olan şevki ve zekaveti (çabuk anlama - kavrama - f.d.) tabiyesi ol zaman Sinason Eforeiası’nın ve bilhassa maarifperver merhum Serafeim Rizos’un nazarı dikkatlerini celp etmiş (çekmiş - f.d.) ve taht-ı himayelerine alarak tekrar derslerine devam etmek üzere Megale tou Genous Sholie’ye gönderilmiştir.


Angelidis aradığını buldu ve gece gündüz say ü gayreti ile sınıflarının birinciliğini ihraz (elde etme - kazanma - f.d.) etmeye muvaffak oldu. Sinn-i sabavetinde (erginlik çağına kadar geçen 15 yıllık zaman - f.d.) ne olacağını gösteren Angelidis’in ilme olan bu şevki, ahlak-ı hasenesi ol zaman Megale tou Genous Sholarhis’i ve sonra Kaisareia’nın (Kayseri - f.d.) en mütemeyyiz (seçkin - f.d.) metropolitlerinden olan merhum Kleovulos’un nazarı dikkatini celp eder ve mezkur mektebin epotrofosi (okul encümen üyesi - f.d.) olur. Böylece bu mektebin derslerini parlak surette tahsil ederek 1866 senesinde mümtaz Arista derecesi ile diplomaya mazhar olur. Bir sene Sırp konsolatosi kethudası Sırp Savva’nın ve Adosidis Paşa’nın evladına hususi ders verdikten sonra 1867 senesinde meskat-ı re’si (bir kimsenin doğduğu yer - f.d.) olan Sinason’un mekteplerini tensik ve islah etmek emelini mevki-i icraya vaz etmek üzere vatanına azimet ve mekteplerinin müdüriyetini deruhte etmiştir. Her nekadar Sinasonluların ilm ü maarife olan iştikakları merhum Angelidis’in muvaffakiyetine bir medar (vasıta - sebep - f.d.) olmuş ise de, diğer taraftan kendisine yardım edecek iyi muallim fıkdanı (yokluğu - f.d.) işbu maksadına haylice mevani ika (engel olma - f.d.) ediyor idi. Lakin vatanına olan büyük muhabbeti ve sabr ü metaneti sayesinde bütün bu manilere galebe edebilmiştir. Yalnız bir muavin (voithos) ile sabahtan akşama kadar vücudunun müsait olduğu dereceden ziyade çalışarak mekteplere Avrupa’da kabul edilen yeni usulleri idhal ve tatbik etmeye ömrünü vakfetmişti. Birkaç sene sonra Sinason mekteplerinden yetişen talebeden en zekilerini intihabla bunlara muallimlik vazifesini ihale etti. Kendisinde dad-ı hak (allah vergisi - f.d.) olan mülayemeti (yumuşak huyluluk - f.d.) ve nasayih-i pederanesi (babacasına öğütler - f.d.) ile bunları daima vazife-i mukaddeselerinde teşvik ve tergib eylediğinden bir kaç sene zarfında Sinason mekteplerini bir derece-i mükemmeleye ifrağına (düzene koyma - f.d.) muvaffak olmuştur.


Anastasios Angelidis, fransızca lisanına iyi vakıf olduğundan Avrupa’da usul-i tedris (paidadogiki- pedagoji - f.d.) hususunda neşr olunan kitap ve risaleleri mütalaa ettiği gibi, bu fennin terakkiyatını (bilimin gelişimine - f.d.) daha yakınen teftiş etmek üzere ara sıra İstanbul’a gelerek Ekpaideitiki Epitropinin (talim - terbiye heyeti - f.d.) tensip ettiği programları teamiken (görmez gibi görünme-görmezlenme - f.d.) tetkik ve maruf mekteplere gidip, takip ettikleri usulü gözü ile müşahade ederek, Sinason mekteplerinin ihtiyacatına göre münasip gördüğü tebeddülat ve islahatı tatbik ederdi. Böylece hemen İmigimnasion derecesine vasıl olan Sinason mekteplerine o civarda bulunan Ürgüp, Cemil, Eneyi (Kaymaklı - f.d.), Slata (Özlüce - f.d.), Malakopi (Derinkuyu - f.d.) gibi şehir ve köylerden talebe gelmeye başladı. Bunlardan ekserisi mektepte istihsal ettikleri malumat ile beraber rumcayıda iyi öğrenerek kendi vatanlarına avdet ve mekteplerinde muallimlik etmekle nur-u maarifin intişarına çalışırlardı. Anastasios Angelidis, bu fedakarane hidematından (hizmetinden - f.d.) dolayı yalnız Sinason’luların değil, eparhiyanın (mutasarrıflık - f.d.) diğer şehir ve köyleri ahalisinin dahi takdir ve şükranına kesb-i istihkak (hak kazanma - f.d.) etmişti. Sinason’u muhtelif zamanlarda ziyaret eden rical-i hükümetinde teveccüh ve takdirini kazanmıştı.


Burada merhumun, Nevşehir koinotisinin ilm-i maarife olan takdirini bir kat daha yükseltecek surette “Megas Ergetis tis koinotitos Nevşehir” ünvanını (Nevşehir cemaati büyük hayırseveri - f.d.) vermiş olduğu merhum Filippos Aristovulos ile halisane dostluğu şayan tezkardır. Hayatlarını kendi vatanları mekteplerinin terakkisine vakfeden bu iki büyük ve müceddid (yenilikçi - f.d.) muallimler birbirini takdir ve halisane severlerdi.


Sinasonluların muallim-i muhteremlerine bir eser-i şükran olmak üzere Angelidis’in yirmibeşinci sene-i devriyesine müsadif (tesadüf eden-rastlayan - f.d.) 1892 senesinde vatanı uğrunda sebk (vaki olma - ileri geçme - f.d.) eden hidemat-ı fedakaranesine (fedakarca yapılan hizmetler - f.d.) bir mükafat-ı maneviye olmak üzere gayet mutantan surette Eikosipentaetirisi icra kılınmıştır. Bundan sonra beş altı sene daha Sinason mekteplerinde tarif etti. Lakin tabiat-ı milliyemizde fıtri (emfitos - tabi - yaradılıştan -f.d.) olan diğerinin şan-ı şöhretini çekememek hissi yavaş yavaş kendini alim zanneden bazı cahiller (dokisisofos) kalbinde uyanmaya başladı. Bir rubi (çeyrek - f.d.) asır fedakarane hizmetten sonra bahusus (hususiyle-en çok-hele - f.d.) tahsil-i terbiyelerine bunca bezl-i hikem (hikmetler verme / dağıtma - f.d.) ettiği manevi evladından gördüğü bu nankörlüğe kalbi son derece mukedder oluyordu. Evvet acınıyordu. Lakin tekemmülü terakkisi için bu kadar çalıştığı mektebi terk edip gitmek kendisi için adeta bir pederin büyük fedakarlıkla tahsil ve terbiye ettiği evladını bırakmadan daha güç, daha ağır geliyordu. Fakat öbür taraftanda bir maksad üzere çalışan fırka cesaretini kaybetmedi, illa işine daha büyük germi (hararet-f.d.) ile devam ediyordu. Nihayet 1897 senesinde Eforeianın (okul encümeni - f.d.) kesir-ül ade olan ailesinin taayyüşine (geçimine - f.d.) ancak kifayet eden maaşından beş lira tenzil etmek kararlığını Angelidis’e tevhimi (vehme - kuruntuya düşürme - f.d.) üzerine merhum mukedder kalb ile istifasını verdi.


Vatan muazzezine katiyen münfail (gücenme - alınma - f.d.) olmadı. Bilakis vatandaşlarına daha muktedir halefe nail olmalarını temenni ile kendisine aguşlarını (kucak - f.d.) açan Nevşehir koinotisinin davetini kabul ederek mekteplerinin müdüriyet-i umumiyesini deruhte ederek dört sene idare etti.


1897-1901 senesine kadar devam eden bu müddet Nevşehir mektepleri için ayrıca bir devr-i teceddüt (yenilik devri - f.d.) teşkil eder diyebiliriz. Kaybetmiş oldukları lisanı bir an evvel tekrar iktisap etmeleri hususuna muvaffak olmak üzere büyük sınıflara dahi ilm-i eşya dersine ve rumca lisanında mukalemelere son derece ehemmiyet verdi.


Türkçe ve Fransızca lisanların daha mükemmel ve müsmir (verimli - f.d.) bir surette tedrisi için bu dersler ayrıca mütehassıs bir muallime ihale edildi. Programa bazı tadilat ve islahat icra ederek sekiz sınıftan ibaret olan Nevşehir mektebini bir numune-i imtisal olacak hale vazedip, bilcümle ahalinin takdir ve şükranına nail ve mazhar oldu. Lakin 20 seneden beri muztarib olduğu mide hastalığı gittikçe kesb-i vehamet ettiğinden tabiplerin nasayihine tebaen artık muallimliği terkle Dersaaette (İstanbul - f.d.) fenni tababetin terakkiyatından istifade edebilmek niyeti ile Nevşehir mektepleri müdüriyetinden istifa etti. Bu seyahata hazırlanmakta iken Sinason’da başka bir mesele ceryan ediyordu. Mekteplerin inkirazını gören ahali yine eski muallimlerini aramaya, talep etmeye başlamıştı. Bunun üzerine yapmış oldukları kusuru tashih ve nedametlerini ibraz etmek üzere Sinason’dan hususi bir komisyon Nevşehir’e gelip, merhum Angelidis’e umum Sinason namına bir sene için olsun mekteplerin müdüriyetini deruhte etmesini ve İstanbul’a gitmek kararında ısrar etmemesini rica etti. Angelidis, sıhhatinden, hayatından daha muazzez bildiği vatanının sadasına (sesi - f.d.) karşı gelemedi ve 1901 Ioilios 22 tarihinde yine Sinason’a gitti. Kendisini gayet mutantan (tantanalı - f.d.) ve ciddi surette istikbal eden (karşılayan - f.d.) vatandaşları ile beraber doğrudan mektebe, evet o otuz sene muallimlik ömrünü geçirdiği sevgili mektebe gitti ve kendisine dad-ı hak (allah vergisi - f.d.) olan belagatı ile bilcümle hazirunun gözyaşlarını celbedecek bir nutuk irat etti. Bir sene daha mektebi idare edip, sıhhatinin müsaade ettiği kadar noksanları itmam (tamamlama-f.d.) etmeye çalışmış isede diğer taraftan sıhhati haleldar olduğundan o senenin nihayetinde 22 Ağustosta vatanına veda ederek 27 Septemvrioi (Eylül - f.d.) tarihinde zevcesi ve bir mahdumu ile beraber Konstantiniye’ye (İstanbul - f.d.) muvasalat etti.


Burada mütehassıs etibbanın (hekimler - doktorlar - f.d.) tedavisine, aile ve akrabasının mesai-i şefkatkaranesine (merhamet - şefkat göstererek - acıyarak - f.d.) rağmen on iki günden sonra Ypsiomatheiada Nevşehili damadı merhum Dim. Oraipulos’un hanesinde son nefesine kadar etrafında bulunan evlad-ı ahfadına nasayih-i pederanede bulunarak ruhunu teslim etmiştir. Kideiasi (cenaze alayı - f.d.) resmen Sinason ve Nevşehir eforiaları, bir çok Sinasonlu, Nevşehirli ve diğer eparhialılar hazır bulunduğu gayet mutantan surette icra edilmiştir. Gerek Sinason’da gerek Nevşehir’de zikri için mnimosinonlar (ölünün ruhuna okunan dua - f.d.) icra edilmiştir.


Hemen bütün ömrünü muallimlikle geçiren Angelidis’in birazda tabiatından (karakter) bahsetmek istersek diyebilirizki gayet ağır ve muazzez olan didaskalos mesleği için adeta doğmuş bir zat idi. Talebeye bir peder gibi bulunarak, diğerlerinin şiddet ve sertlikleri ile muvaffak olamadıkları şey kendisi mülayemeti (yumuşak huyluluk - f.d.), sabr-ü nasayihi ile muvaffak olurdu. Maiyetinde çalışan rüfekası ile bir aile teşkil eder ve nasayihi (öğütler -f.d.) ile vazifelerinin icrasına teşvik ve tergip (arzu ettirme- isteklendirme - f.d.) ederdi. Mektep haricinde münasebetinde keza gayet mülayim bulunuyordu. Bu zatı muhteremin mülayemeti (yumuşak huyluluk - f.d.) ve sabrı ne dereceye vasıl olduğunu anlatmak için atideki vakayı nakledeceğim. Sinason’da her sabah civar köylerden mallarını satmak üzere ekserisi türk olarak satıcılar gelir ve bir pazar teşkil ederlerdi. Merhum tabiblerin tavsiyesi üzerine umum vakti “tedavi-i bi-ineb” (stafilotheirapeia - üzümle tedavi - f.d.) yaptığından bir üzümcüye gider ve tatlı olup olmadığına bakmak üzere bir iki tane alır, yer ve adeti üzerine kabuk ve çekirdeklerini çıkarır ve yalnız suyunu içerdi. Bunu gören üzümcü merhumun bu adetini bilmediğinden ve bunu bir hakaret eylediğinden bir sille indirir. Anastasios, sabrını kaybetmez ve diğer yanağınıda döndürür. Hemen orada bulunan bilcümle Sinasonlular koşar ve bu satıcıyı dövmek isterler isede kendisi bırakmaz. Yalnız bir daha pazara gelmemesi için Dimogerantia tarafından ihtar olunur ve nihayet birkaç ay sonra yine merhumun tavassutu ile Sinason mekteplerine bir meblağ vererek bu cezadan kurtulmuştur.


Anastasios Angelidis, gayet şatır (neşeli - keyifli - f.d.) eğlencelerde dahi şadman (sevinçli - f.d.) idiki, kendisine “to alas ton diaskedaseon” tesmiye olunurdu. Kendisinde dadı hak olan belagatı o kadar cazibedar idi ki gerek Megali Tessarakosti kriakilerinde gerekse diğer cenaze ve teletilerde (merasim - ayin - f.d.) irad eylediği nutuklarda ahalinin saatan ziyade hasri dikkat eylemelerini mucip olurdu.

İşte Anastasios Angelidis’in muhtasar bir biyografisi bundan ibarettir. Anadolumuzun terakki ve teallisi hususunda istikbalde böyle ciddi ve muktedir didaskalosların (öğretmenlerin - f.d.) husule gelip memleketimizde nimet mukaddese-i marifin intişarına ciddiyetle çalışmalarını ez dil-ü can (can ve gönülden - f.d.) cenabı haktan temenni eylerim. Aionia i mnimi

En konpolei ti 30 Septemvrioi (Eylül)1913

Fehmi Dinçer

Ankara 2008

Anastasios Angelidis ile ilgili 1913 yılında yazılmış bu biyografi Karamanlıca’dan tarafımdan çevrilmiştir.

Fehmi Dinçer


Kapadokyalı bir Muallim:Vasileios Ioannidis

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=69106

Kapadokyalı bir Meşrutiyetçi:Dimitri Oraiopulos

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=159695



 
Toplam blog
: 109
: 5832
Kayıt tarihi
: 23.03.07
 
 

1959 yılında Fertek - Niğde'de doğdum. Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültes..