Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '13

 
Kategori
Sınavlar
 

Sınavsız geçiş mümkün mü?

Sınavsız geçiş mümkün mü?
 

sinavda


Kaldırılan SBS’nin yerine geçecek bir sınav modeli arayışları sürerken, bir yandan da sınavsız bir geçiş sistemi arayışı devam ediyor. Bir kere baştan söyleyelim; bizim gibi dinamik bir nüfusa sahip olan ve okullaşma oranı tam olarak gerçekleşmemiş, bir ülkede üniversitelere de liselere de sınavsız yerleştirme imkanı yok. Bu nedenle SBS, YGS, LYS, YDS; adı ne olursa olsun bir sınav gereklidir.

Milyonları aşan öğrencinin liselere ve üniversitelere yerleştirilmesi sırasında mutlaka bir merkezi sınav yapılacaktır. Liselere girişi okul notlarıyla düzenlemek ise Süper Lise deneyimini yaşayan bir ülke için sadece yeni bir zaman kaybı olur.

Sınav sorununa “Öğrencileri okullara adil olarak nasıl yerleştirelim, başarıyı nasıl yükseltelim?” diyerek değil de “Şu dershaneleri nasıl kaldıralım?” mantığıyla yaklaşıldığı için boş yere zaman kaybedilmiştir.

Nüfusa ve okullaşma oranına bakarak şimdiki eğitim sisteminde, sınavsız bir modelin uygulanması olası değil. Çünkü her yıl 1.300.000 öğrenci liselere geçiş yapıyor. Üniversite sınavlarına katılanların sayısı da 2 milyona yakın.

Ayrıca sınavlar sadece öğrencileri bir üst okula yerleştirmeye yaramaz, sadece öğrenci başarısını ölçmez. Devletin kendi yaptığı işi izlemek ve denetlemek için de sınavlar gereklidir. Okullar devletin fabrikaları sayılır, sahibi devlet olan isletmelerdir okullar. Böyle bakarsak bu işletmelerin ne derecede verimli çalıştığını izlemek devletin görevidir. En büyük bütçeler eğitime yarılırken eğitimin gidişatını sadece az sayıda müfettişin yılda bir kere okulları ziyaret etmesiyle izlemek mümkün olamaz.

Özetle okulların, okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin çalışma performanslarını ölçmek için masalardaki tozu denetleyen müfettişlerden çok, merkezi ve adil sınavlar kullanılmalıdır. 4+4+4 modelinin sonuçlarını ölçmek ve aksaklıkları gidermek için de sınavlar gereklidir. Bir işveren olarak devlet; ilkokulda, ortaokulda ve lisede “İşler nasıl gidiyor, öğretmenler ne kadar verimli çalışıyor?” diye izlemelidir.

Sınavsız bir geçiş modeli uygulamak hesapta olmayan birçok eşitsizliklere ve haksızlıklara da yol açabilir. Oysa bu ülkede hiç değilse adil sınavlar yapılabiliyor, bu da kısmen eşitliği ve adaleti sağlamaya yardım ediyor. Merkezi sınavlar olmadan öğrencinin öğrenme isteğini de öğretmenin çalışma motivasyonunu da yükseltemezsiniz. Üstelik eğer bir üst okula sınavsız yerleştirme kararı alınırsa arz ve talep dengesizliği nedeniyle ciddi rahatsızlıklar da ortaya çıkabilir.

Öyleyse sınavlar gereklidir ve olacaktır. Ancak “Nasıl bir sınav yapalım, sınavlarda neyi ölçelim?” gibi soruların karşılığını bulmaya çalışmalıyız. Ortaokulu, liseyi bitiren her öğrenciye doğrudan merkezi sınava girme hakkı verilmeyebilir. Okul notları belki bir merkezi sınava girmek için baraj olarak kullanılabilir.

Böylece ilkokulu, ortaokulu ve liseyi bitiren herkes merkezi sınava alınmayarak sınava katılan öğrenci sayısı azaltılabilir. Üstelik böyle bir sistemde, merkezi sınava katılabilmek için okuldaki öğrencinin de öğretmenin de çalışma motivasyonu yükselecektir. Bu durum, öğretmen ve öğrenci başarılarının ve giderek ülkedeki eğitim başarısının artmasına katkı da yapacaktır.

Öğrenciler merkezi lise ve üniversite sınavlarına girebilme hakkı elde etmek için okul başarısını yükseltmek amacıyla daha çok çalışacak, öğretmenler de kendi performansının ölçüleceği bir sınav olduğunu bilerek mesleki gelişimini sürdürme ihtiyacı duyacaktır. Devlet bir yandan öğrenci başarısını ölçerken diğer yandan da yaptığı yatırımın karşılığı olarak öğretmenin ve okulun verimliliğini de ölçmüş olacaktır. Amerika’da bile sınav sonuçlarında başarısız olan okullarda kadroların dağıtılıp yeniden yapılandırıldığı biliniyor. Yani orada bizdeki gibi “kapağı devlet okuluna atma” düşüncesine izin yok.

Bir merkezi sınav gerekli olduğuna göre bundan sonra sınavın içeriği ve düzenlenmesi üzerinde çalışılarak yeni bir sınav modeli, hatta bir Türk Modeli yaratılabilir.

Bu sistemde yerleştirmeye esas olmak üzere her öğrenci için sınavdan önceki okul başarısından ve sosyal becerilerinden yararlanarak bir Performans Puanı ya da Yıl sonu Başarı Puanı (YBP) oluşturulur. Bu puanı hesaplarken öğrencinin yıl içinde yaptığı ödevler, aldığı notlar, ders dışı etkinliklerdeki başarıları ve katıldığı yarışmalar temel alınır. Her öğrencinin her 4 yıllık okul devreleri sonunda alacağı YBP, özel bir dosyada tutularak yine her 4 yılın sonunda belirlenecek baraj puanına göre öğrenciye merkezi sınavlara girme hakkı tanınır.

Merkezi sınavların öğrenci başarısını çok yönlü ölçmesini sağlamak, ezberleyene değil, düşünene, yani akademik çalışmaya yatkın olana öncelik tanımak için sınavlarda açık uçlu sorulardan yararlanılabilir. Çünkü çoktan seçmeli sorular daha çok, öğrencinin yorumlama ve analiz-sentez becerilerini ölçmediği gibi bunları engellediği gerekçesiyle eleştirilmektedir. Bu eleştiriyi önlemek, öğrenciyi ezberden kurtarmak ve düşünme becerisi gelişmiş kuşaklar yetiştirmeye katkı yapmak için çoktan seçmeli sorular yanında açık uçlu soruların da sisteme girmesi yararlıdır.

Bu sisteme geçerken okuldaki öğrenciyi de buna göre hazırlamak zorundasınız. 2. sınıftan başlayarak her öğrenciye, soruları cevaplarken nasıl düşünmesi gerektiğini öğretmek, açık uçlu soru mantığına onları alıştırarak işe başlamak gerekir. Geniş bir açık uçlu soru bankası oluşturmadan, öğretmeni bu yönde hazırlamadan ve açık uçlu soruları ölçme teknolojisini geliştirmeden bu sisteme hemen başlanmamalı, bir geçiş süreci yaşanmalıdır. Belki böylece sonradan bir kere daha sıfırdan başlamamak üzere kalıcı bir “Türk modeli” yaratabiliriz.

Mustafa KOÇ

Not: Bu yazı 19 Mayıs 2013 tarihli POSTA GAzetesinin eğitim ekinde yayınlanmıştır.

 
Toplam blog
: 25
: 1274
Kayıt tarihi
: 22.02.08
 
 

Yıllar önce yoksul ve uzak bir köy okulunda minik bir öğrenciyken öğretmen olma hayali kurmuştum...