Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Sincaplar çınar ağacında yaşar mı? !

Sincaplar çınar ağacında yaşar mı? !
 

Sığırcık sürüsünün dallarında mola verdiği ulu çınarın altında oturdum. Rüzgarda sallanan yaprakların hışırtısı da kuş sesi curcunanın fonu ve ben korkuyorum hareket etmeye kaçıp gitmesinler, bu müzik bozulmasın diye. Başımı kaldırdığımda çağla yeşilinden başlayan kocaman bir yol gökyüzüne dal vermiş, burası aklımdaki mutluluk kılıklı sincapların yuvası olmalı. Sincaplar çınar ağacında yaşar mı? Varsayalım yaşıyor.

Sessizce yaklaşmış yanıma kahveci, öyle ki tek bir ürkme olmadı, ne sığırcıklar havalandı, ne çınar yaprakları durdu, her şey huzurunda ve rolünün devamın da idi. Bir demli çay istedim. Keyfini çıkarmalıydım. Ben de bu huzura dahil olup, aklı-ruhu-bedeni birbirinden ayırarak dinlendirme zamanı yakaladım. Tahta masanın üzerinde asker sırasında giden karıncalar bedeni çektiler kendilerine, taşıyıp götürdüler sanki çınarın köklerine. Sincaplar da ruhumu yakaladılar, aniden en yüksek dala taşıdılar ve bir çarşaf gibi bıraktılar, yakın dallarada sığırcıklar konup uzak diyarların hikayelerini anlattılar, aklımı da rüzgar aldı savurdu ve dolaştırdı tüm yapraklarda. Elimdeki kağıtta kendimi ve kaçışımı anlattığım özlemim,

'bahçeli evde geçen çocukluğum da baharlar vardı
toprağı kazan bacaklarımda emeğin sıcaklığı
tırnaklarımın arasına dolan toprakta
açacak çiçeklerin renkleri saklıydı
yaban otlarını yeni başlangıçlar için yolduğum yıllardı
böceklerden korkmadan
solucanları kuru dal parçaları ucunda salladığım
karıncaları ezmeden yürüme çabasında yüreğimle
büyüdüm ben yıllarca sonra bu şehre geldim.
Bahçeleri çiçek saksılarında gizli
Bir yerlerde bir zaman alev almış ve küllenmiş yüreklerin gizli şehri
Bacaklarımda eski ateşlerin sıcaklığı
Tırnaklarımın arasına yapışan katran ve kül
Boğulan binlerce umutta ne renkler saklı
Baharlarda yeni başlangıç yapan cosmopolitan ruhlu arkadaşlar
Böceklerden korkan Kafkalar,
Solucan beyinli umut hırsızı kapkaççılar,
Kimseyi kirletmeden, öldürmeden gitme çabasında yüreğim
Büyüdüğüm yerlerde benim ruhum
Buralara ben çok renkliyim yada gözlerdeki perdeden görülmez rengim.
Cesaretin varsa gel, seni de götüreyim,
Dokun toprağa, böceğe ve solucana
Bir bakmışsın bir gülün bedenine aşılanmış
Farklı renklerde açan iki dal tek bir gövde de hayat bulmuşuz.
güneş ve su bizimle başka ne ki umduğumuz.
Biraz da özenilirse gül bitlerinden de kurtuluruz
Her bahar açan gülistana dönmüşüz.’

Biraz kendimi buldum, bir ıslaklık hissettim ayağımda sonra da bir gıdıklanma, kahvenin köpeği sabırsızlık içinde kucağıma atladı ve yerleşti göbeğimin üzerine, sorgusuz ve izinsiz sevgi istedi, elimi farkında olmadan dolaştırdım tüylerinde umursamadım ki keneleri var mı pireli mi, gıdısını okşadım, köpek huzur buldukça yüreğimden sevginin taşarak akıp gittiğini gördüm, bu sevgiye karşılık elimin hareketine ritim tutmuş neşeli kuyruk kıpırtısı, tebessüm ettim ve işte hayat bu dedim. Konuşmadan anlatılanların önemi, boş laflardan çok nüfus ediyor ruhuna. O an ağaçtan indi ruhum bedene yerleşti.

Demli bir çay geldi. Bir kase de şeker henüz kağıda sarılmamış, kristalleri birbirine şehir gibi karışmamış, sıkışmamış, sıcak çaya bıraktığında erimesi için defalarca karıştırmana gerek kalmayan nem almamış, başkalarının kaşıklarındaki tadı da içlerine sindirmiş bu koca çanak şekere bir kaşıkta benim tadımdan kattım ve bardağıma aldım. Yudumladıkça midemden bedenime yayılan sıcaklık , ele geçirdi bedeni çekti topraktan , şekerle takas beden takas edildi, karıncalar mutlu oldu, o an bedenim kendine geldi.

Tebessümle gerindim, bedenime uygun ruhumla. Sincaplar zıpladılar ceplerime girdiler aniden, kafalarını çıkardılar göz göze gelince hemen cebime saklandılar. Birkaç fındık bıraktım ceplerime, kıpır kıpır sevinçleri kapalı kalmasın istedim bu cepten odacıklarda, açtım cep ağızlarını, fırlayıp tırmandılar çınara. Yakalayıp getirdiler rüzgarın yapraklar arasında dolaştırdığı aklımı, birkaç fındıkla takas ettim aklımı sincaplara. Aklımda başıma geldi sonunda.

Önce beden beni istedi, sonra ruhum bedene yerleşti, ve her ikisi de aklın bilgisinde uzlaştı ve ben oldum. O gün çoktandır kaybolan ben tekrar kendimi buldum.

Şimdi kucağımda bir yumak sevgi, yaşadıklarımı demlediğim, herkesten bir parça şeker tadı şekerliğim ve ne zaman çok karışsam kendimi üçe bölmeyi başardığım ulu bir çınar gölgesinde sırlarım var. Çınarın kovuğunda emanet ettiğim özlemim… Bulunması dileğimle.

 
Toplam blog
: 73
: 486
Kayıt tarihi
: 31.03.07
 
 

İktisat fakültesi mezunuyum, bankacıyım, çocukları severim...