Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Kasım '15

 
Kategori
Sinema
 

Sineklerin Tanrısı

Sineklerin Tanrısı
 

Sineklerin Tanrısı, çocuklara yönelik bir macera filmi gibi görünmekle birlikte, insanın içerisinde vahşi bir doğa olduğu gibi, uygarlıklar inşa edecek bir kapasitenin de bulunduğu mesajını taşıyan, insan doğası üzerine yazılmış aynı adlı kitaptan uyarlanmış yetişkinlere yönelik bir filmdir.

Bir şekilde ıssız bir adaya düşen bir grup çocuk, ilk olarak içgüdülerin (açlık, susuzluk v.b.) tatmini için kurallar koyar, birlikte yaşam için bir DÜZEN konusunda anlaşırlar. Sorunlara karşı ortak akılla çözümler bulurlar. Ancak düzen, kimilerinin görevlerini savsaklaması, kurallara uymaması sonucu bozulmaya başlar. Bu bozulmayı, empati ve nezaket eksikliği, bencillik, dedikodu ve olumsuz imajinasyondan kaynaklı korku hızlandırır.

Bu ayrışma sonucunda, bir taraf daha insancıl, sorumluluk duygusu yüksek, nazik, sağduyulu ve birleştirici bir rol üstlenirken; korku nedeniyle bir arada olma zorunluluğunda hisseden ve farkındalığı sadece içgüdülerini doyurma düzeyinde kalmış diğer taraf ise bencil, kaba ve ayrımcı bir rol üstlenmiştir. Vahşi doğayı temsil eden grubun lideri, sürekli korku üretir, açlık korkusu, canavar korkusu ve öteki korkusu gibi... Korkudan kaynaklı olarak şiddete sahip çıkan, vahşi yönlerini ilk insan seviyesinde kurbanlar ve törenlerle besleyen ekip, birlikte yaşamı “üstünlük kurmak” olarak algılamaktadır. Doğada daha iyi bir şeyi bir araya getirecek, yeşertecek gücü olmadığı için, diğer tarafa saldırarak “değer”leri elde etmek isterler. Mantıklı konuşan herkesi öldürürler, kendi işlerine gelen kuralları bozanları şiddetle cezalandırırlar, doğaya kendi amaçları için zarar verirler.

Bunlar bugünkü yaşantımızda bize hiç de uzak olmayan çatışmalar.

Filmde olduğu gibi bugün dünyada içgüdülerinin tatmini gayesiyle kötülüğe hizmet eden koca bir yığın vardır. Bilinçsizliği nedeniyle, yığına ayak uydurarak futbol maçından çıktığında karşıt görüşe pala saplayan adamlardan, masum insanları sadece düşman topraklarında yaşıyor diye öldürenlere; doğru bir fikir görüntüsü altında “değer”lere sahip çıkmak için şiddet uygulayanlardan, kendisinden zayıf olanı ezenlere; odun-kömür-et verdiği için “fiziksel güçlü”nün peşinden koşanlardan, bankamatik memurlarına, ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’cılara, ‘banane’cilere; param-mülküm-dayım var isterse top patlasın gezmeme-eğlenceme bakarım diyenlerden, karnımı ne doyuruyorsa ona hizmet ederim diyenlere….Bu liste uzayıp gider.

Filmde de gösterildiği gibi korku nedeniyle bir araya gelen insanların hepsi kötü değildir. Kendilerini çoğunluğun içerisinde güvende hissettikleri için vahşi-şiddet dolu ekibin içerisindedirler. “Benim kimseye zararım yok, tek başıma ne yapabilirim ki?” diyen, işte bu iyiniyetli ama pasif yığın nedeniyle vahşi doğa itibar kazanır, filmde “siz izin verdiğiniz için güçlendiler ve şimdi onların kölesi olacaksınız” diye uyarılsalar da çoğunluktan kopamazlar.

Film, büyüklerin gelip çocukları adadan, birbirlerini öldürmeden kurtarmasıyla son bulmaktadır, ama bizim filmimiz nasıl ve ne zaman mutlu sonla bitecektir? Bir kesim yeni bir peygamber bekleye dursun, ben kendi adıma dünyada başka alternatiflerin, başka yaşam biçimlerinin de olduğunu göstermeye devam edenlerin içerisinde olmayı tercih ederim.

İdealizm, her zaman vardı ve var olacaktır: Daha iyi bir dünya ideali, bütünü kucaklayan, farklılıklara değil birleştiren unsurlara değer veren bir dünya... Güzellikleri inşa etmek için bir araya gelen, sımsıkı sarılmış, omuzları bitişmiş, tek el olmuş, aydınlık insanlar... Toplumsal hastalıklara ve bu hastalıkların belirtilerine karşı geçici ilaç önermek yerine, hiç doğmaması için hastalıkların kökündeki soruna odaklanan zihin yapısı… Genç-yaşlı, engelli-mülteci, zengin-fakir, beyaz-siyah, o dil-bu dil veya din demeden yardıma ihtiyacı olanlar için birleşen yürekler…

Bu dünyaya gösterecek bir birlikte yaşam modelimiz var.

Hadi gelin birlikte yaşayalım!

Nezaket, sağduyu, güzellik, adalet bütün kaygısı güdenler,

Gelin trafikte, işyerlerimizde, apartmanlarımızda, sitelerimizde, şehirlerimizde birlikte yaşayalım!

Bilinçli olalım, bilinci arayalım, bilinci gelecek kuşaklara aktaralım. Yeni dünyanın insanları, biz eski dünyanın kölelerine bir nebze saygı duysunlar diye…

NOT: Filmi izlemek isteyenlere, 1963 Peter Brook versiyonunu tavsiye ediyoruz. Peter Brook, aynı zamanda Mahabharata Destanı’nı modern dünyaya kazandırmış bir kişidir. 

 
Toplam blog
: 68
: 2603
Kayıt tarihi
: 27.05.11
 
 

Çoklu paydaş ortamında çalışma yeteneği, özellikle inovasyon ve kümelenmeyi teşvik etmek için kamu k..