Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '10

 
Kategori
Sinema
 

Sinema bir sevda

Sinema bir sevda
 

Sık sık sinemaya gitmem. Bu doğru. Fakat gidersem de hep aynı yerlere gitmiyorum. Aynı mekanlar, aynı salonlar. Farklı mekanlara, farklı sinema salonlarına gitmek daha fazla ilgimi çekiyor. Sinemayı ayrı seviyorum ama sinema salonlarıda önemli benim için.

İlk karşılaşmalar ve tanışmaların tedirgin heyecanı gibi düşünün bunu. Gittiğim yerlerin tarihi özelliğinden tutun, mimarisine, bilet aldığım kişinin tebessümlü olup olmamasına, yer göstericisine kadar dikkat ederim. Benimkisi farklı bir merak sanırım. Bunun tadı ayrı güzel.

Ve bir başka ayrıntı var, sinemaya gittiğinizde film tercihi yaparken; özellikle yanınızda arkadaşınız varsa onun seçimlerini gözardı edemiyorsunuz ve belkide izlemek istemediğiniz bir filmi sırf arkadaşınız seçti diye o filmi izlemeye koyuluyorsunuz. Sonra da kendinize , zamanınıza, emeğinize ve paranıza acıyan gözlerle bakarken buluyorsunuz kendinizi.. Bence ne olursa olsun zaman kaybı değil sinema. İster sevdiğiniz bir film olsun ister sıkıcı. Mutlaka birşeyler alırsınız o filmden. Işıklar söndüğünde siz , karşınızdaki filmle birlikte başlarsınız sürüklenmeye. Bilmediğiniz bir hikayenin kahramanı olursunuz. Ve bir yerlerde karşılaşırsınız tanıdığınız bir kaç yüzle... Bazen acımasızca film eleştirilerine raslıyorum, arkadaşlarımdan duyduklarım yada gazetelerden takip ettiğim eleştiri yazılarında.. Eleştirmek önemli, ve eleştiride bir bütünün parçası. Ama bazen çok acımasız davranabiliyorlar. Türkiyeden bahsediyoruz. Filmler çekiliyor ve ödül alıyor yurtdışında. Bunlar çok güzel gelişmeler. Keşke bukadar acımasızca eleştirilmese de projelerin gelişmesi için daha yapıcı eleştirilerde bulunulsa, belki sinemamız daha büyük adımlar atmış olur.

Sinemamız diyorum ama sinemamızı, filmlerimizi düşünürken sinema salonlarından da bahsetmek istiyorum. Sinemayı sevenler bilirler salonunda ne kadar önemli olduğunu. Mimarisinden tutun, o salonun kokusuna, yer göstericilerine, ihtişamına yada sadeliğine dikkat etmişsinizdir. Sinema ayrı bir büyü.. Hangi koltuktan filmin ne kadar iyi seyredeceğinizi bilirsiniz, tavanın ne kadar yüksek olduğunu tahmin etmeye çalışırsınız.. Dedim ya sinemayı sevmek ayrı şey..

Fakat Emek sinemasının kapatılması haberi beni üzdü. Beyoğlunun, film festivallerine öncülük eden salonundan bahsediyoruz. İlk onunla karşılaşmam Film Festivali nedeniyle oldu. Farklı bir heycandı. Salonu, tavandaki ve balkon kenarındaki ihtişamlı süslemeleri, oymaları film başlayana dek gözlerimi gezdirmek onlar üzerinde ayrı güzeldi. Sade ama çekici. Bazen çok sessiz, emektar bir salon. İzleyicileride yıllarca ona eşlik eden, giderek yalnızlaşan salonunda ona bağlanmayı sürdüren seyirciler.. Bazen kendi karakterimi görür gibi olurdum.

Zamana yeniliyoruz. Emek sinemasıda zamana ve yalnızlığa yenildi. Keşke alışveriş merkezleri tarihsel mimarileri yok etmemiş olsa, keşke bu sefer değeri bilinse...

Sinema sevdası da böyle birşey.. En çok sevdiğiniz salonun kapanması kırgınlaştırır sizi. Özelliklede emektar bi salonsa. Zamana mı yeniliyoruz, teknolojiyemi, İnsanların umursamaz tavırlarına mı bilmiyorum..

Bildiğim şey herşeyi tüketiyoruz.. Yok ediyoruz.

 
Toplam blog
: 125
: 885
Kayıt tarihi
: 20.04.07
 
 

Tıbbi sekreterim aynı zamanda edebiyatla meşgulüm ..