Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

İbrahim Yalçınkaya

http://blog.milliyet.com.tr/axbxcx

19 Ekim '07

 
Kategori
Sinema
 

Sinema Hakkında Niçin Yazarız?

Sinema Hakkında Niçin Yazarız?
 

Bir film izlersiniz, o filmde insanoğlunun geleceğine dair gazetelerde de yeni yeni görmeye başladığınız haberlerle paralellikler kurduğunuz bir konu işlenmiştir. Anlatılan tamamen bir kurgu, pratikte yaşanmamış bir olay olmasına rağmen kadınlar artık doğurmamaktadır. İnsanoğlunun soyu tehlike altındadır. Bununla beraber her gün şahit olduğumuz doğum hadisesine şöyle bir bakıp geçerken, izlediğiniz film sizde öyle bir etki bırakır ki, her doğumu artık bir mucize olarak görmeye başlarsınız. (Aslında gerçekten bir mucize olmasına rağmen). Size bunu hissettirir ve bunun karşısında sessiz kalamazsınız. (Children of Men – Son Umut)
Bir film izlersiniz, film çocuklara hitap eden bir animasyon olmasına rağmen filmde verilen mesaj o kadar açık ve nettir ki, o tarihten sonra her hafta çocuklarınızı da yanınıza alarak izlediğiniz futbol maçlarını uygun ortamlarda beraberce izlemeye başlarsınız. Filmde verilen mesajda, oyuncaklar arasındaki diyaloglarla oyuncakların dahi müzelerde sergilenerek ölümsüz olma seçenekleri varken, bir çocuğun elinde parçalanmaya razı olmalarına ve çocukların büyümelerine şahit olmayı tercih edişleriyle beraber “ben niçin bunun daha önce farkına varamadım, çocuklarım büyüyor ve ben bunu ıskalıyorum” gerçeğine şaşar kalırsınız. (Toy Story – Oyuncak Hikâyesi)

Elindeki teknik yetersizliklere rağmen insanın bir mesaj vermek istediğinde, mesajını çok güçlü bir biçimde verebildiğini, hikâyesini, mesajını çok yalın bir anlatımla sadece güçlü diyaloglarla verebileceğini, “iyi bir film ortaya koyabilmek için büyük bütçeler, büyük yapımlar, milyon dolarlık kadrolar (cast) gerekir” iddiasının sadece ortaya para koyarak iyi işler çıkmayabileceğini gördüğünüzde elinize kâğıdı ve kalemi alır, yazma ihtiyacı hissedersiniz. Kaliteli bir filmin birinci şartının para değil, sağlam bir hikaye olduğunu kabullenmişsinizdir. (Bkz. Akira Kurosawa filmleri, Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz filmleri)

Sinemanın Amerikan film endüstrisi tarafından işgal edildiğini görürsünüz. Hatta konu sıkıntısı çektiği için kendini tekrarlamaya başladığını, eski filmleri yeni teknik imkânlarla yeni versiyonlarını çekmenin dışında özgün bir şeyler ortaya koyamadıklarını görürsünüz. Bu durumun farkına Amerikan sinema endüstrisinin de vardığını görürsünüz ve çıkış yolu olarak kendilerine seçtikleri Uzakdoğu sineması ve AB fonlarıyla canlanan Avrupa sinemasının özgün örneklerini izler ve yazmadan duramazsınız.

Kısaca insan beyazperde de izledikleriyle bir etkileşim halindedir. Güzel örneklerden öğreniriz, kendimize bir şeyler katarız. Güzel bir film izlemek; güzel bir roman okumak, güzel bir müzik parçası dinlemek gibidir. Daha önce farkında olmadığımız bir şeylerin farkına varırız…
 
Toplam blog
: 19
: 2210
Kayıt tarihi
: 07.06.07
 
 

Sinema ile ilgili sağda solda yazdığım yazıları sizlerle de paylaşmak istiyorum. Beğenerek izlediğim..