Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Haziran '07

 
Kategori
Sinema
 

Sinemada "Zorro" efsanesi...

Sinemada "Zorro" efsanesi...
 

"Z" harfini hafızalara kazıyan Zorro, İspanyolcada "tilki" anlamına gelir. Zorro bir kahraman olarak öyledir; hem cesur hem de tilki kadar kurnazdır.

"Zorro Efsanesi"ni çoğunluk Antonio Banderas'la tanısa da, Zorro yalnız onla doğmadı. Zorro'nun kahramanlıklarla dolu, beyazperde macerası, sinemanın sessiz dönemine, 1920'li yıllara kadar uzanan ve aralarında Türkiye'nin de bulunduğu pek çok ülke sinemasına uzanır. Üstelik Zorro, bu güne dek, tam tamına 28 kez beyazperdeye konuk olmuş.

Gelin hep birlikte Zorro'nun uzun beyazperde yolculuğunun köşetaşlarına göz atalım:

1919 yılında, Amerika'da yayımlanan "All Story" adlı dergide çizgi roman olarak tanıştığımız Zorro, bugüne kadar beyazperdede en fazla hayat bulan karakter oldu.

Bir de Aleksandar Dumas'ın ölümsüz eseri Monte Christo Kontu sinemaya tam 41 kez uyarlanarak bir rekor yazmıştı... Ancak hemen her film, romanın aslına saık kalmıştı...

Oysa kahramanlar kahramanı Zorro'da öyle mi hiç! Zorro'nun , en yakın takipçilerinden olan ve 19 kez sinemaya uyarlanmış Robin Hood'u bile, beyazperdeyi 28. ziyaretiyle birlikte Zorro'nun arkasında kalmış, "Zorro'nun atının nallarını toplamıştır" desek yeri...

Henüz sesli sinema dönemi bile başlamadan, 1920 yılında "The Mark of Zorro" adıyla beyazperdeyle ilk defa buluşan Zorro'yu, sessiz sinema dönemi yıllarının sonuna doğru, 1925 yapımı "Don Q Son of Zorro" ve 1926 yapımı "In the Way of Zorro" izlemiş.

Her zaman zayıfın ve mağdurun yanında, haksızlığa ve zulme karşı savaşan; İspanya'nın acımasızlığına karşı keskin kılıcıyla adaleti arayan bu Meksikalı, gerçek bir halk kahramanı görüntüsünü her zaman korumuştur. Böylece izleyicinin de yanilmiş, yağmalanmış kalbini çalmıştır ki,
hem güldürüp hem de eğlendirmiştir.

Zorro adam öldürmez... Yendiği düşmanlarını öldürmek yerine, onları etkisiz hale getirir ya da gülünç duruma düşürür. İşi bittiğinde, kılıcın bıraktığı "Z" harfi, değişmeyen imzasıdır. Hatta kült hale gelmiştir...

1930'lu yıllarla birlikte bir çok kahraman Zorro'nun etkileyiciliği altında ezilir... Geride bırakılan işaretler, havalı, kimliği gizleyen kostüm ve aksesuarlar... Bunun yanısıra gerek felsefesi, gerekse silahı (tabii ki bir kaç ince rütuşla) kendinden sonraki kahramanlara ilham kaynağı olur. Her ne kadar bir çok ortak yönü paylaşsalar da, hiçbiri ?maskeli kahraman? kadar halka dair olamaz.

Zorro iyidir ve zeilenlerin baş yardımcısıdır. Kostümündeki sadeliğin yanı sıra gözlerini örten maske, onu hem halkın içinden hem de halkı kurtaran bir gizemci yapmıştır. Kimdir Zorro, nereden gelmektedir, neden ezilenlere yardım etmektedir? Bu soruların yanıtını biz biliriz de, onun halkı bilmez...

Meksikalı kahraman, 1960'ların sonunda Türk sinemasının da ilgisini çeker. Üstelik o dönem tam da, "vurdulu kırdılı" filmlerin, taş üstünde taş bırakmayan sahnelerin hüküm sürdüğü Türk sineması yıllarıdır.

Yılmaz Atadeniz'in yönettiği "Zorro Kamçılı Süvari" ve "Zorro'nun İntikamı"; Feridun Kete'nin yönettiği "Zorro Dişi Fantoma'ya Karşı" ve "Zorro'nun Kara Kamçısı" aynı yıl içerisinde yapılır. 1969 yılına sığdırılan bu dört filminden sonra Zorro, bir daha Türk sinemasında denenmez

Ben Yılmaz Atadeniz2den dinlemiştim, o yıllar oldukça parasal anlamda sıkıntılı geçtiği için, prodüksiyon maliyetlerini ucuzlatmak için iki film aynı anda çekilmiş. Böylece oyuncular bile farkına varmadan, devam filmini de aynı set içinde çekmişler ki, evlere şenlik!

"Sinema izleyicisinin günümüzdeki kadar yaygın olmadığı o dönemde de, günümüzde hâlâ örnekleri görüldüğü üzere, salondan çıkan ve kendini izlediği filmin kahramanıyla özdeşleşteren pek çok izleyici vardı. Çoğunlukla erkek çocuklarda görülen bu eğilimi, çocukluk yıllarında, hemen herkes yaşamıştır. Bir uzun ve bir kısa tahtayı çivi ya da tutkalla "t" şeklinde birleştirilerek yapılan kılıçlar, asıl kimliğin gizlenmesi (!) için siyah mukavva kağıtlardan yapılan ve paket lastikleriyle kafalara geçirilen maskeler, masa örtülerinden pelerinler... Bunun yanı sıra kız çocuklarının da beyaz atlı prenslerini ya da kara maskeli şovalyelerini bekledikleri de az rastlanan bir durum değildi." [1]

Sinemanın daha popüler bir kültür alanı olmasıyla birlikte, o güne kadar bir çok farklı vücutta hayat bulan Zorro, 18 yıl aradan sonra, 1998 yılında Antonio Banderas ile tekrar hayat bulur. Film, "Maskeli Kahraman Zorro" (The Mask of Zorro) adıyla vizyona girer ve büyük hasılat yapar.

Yönetmen Martin Campbell; yapımcılar Steven Spielberg, Walter F. Parkes ve Laurie MacDonald, Zorro karakteri için Antonio Banderas'ta hemfikirdir. Campbell daha sonra "<ı>Antonio, Zorro'da istediğim bütün tutkuyu kolayca ifade ediyor ve çok iyi bir mizah anlayışına sahip. Eğer mükemmel bir Zorro varsa bu Antonio olmalı," diyerek seçimlerinin doğruluğunu haklı çıkarmıştır.

1998 yapımı "Maskeli Kahraman Zorro" filminin başarısı elbette sadece Banderas'a bağlanamaz. Hikâyede Alejandro Murrieta'nın, nam-ı diğer Zorro'nun (Antonio Banderas) kahraman olması, Don Diego de la Vega sayesinde olmuştur.

Kaliforniyalı Don Diego de la Vega, zamanında Zorro olarak İspanyol zulmüne karşı savaşmış, fakat aradan 20 yıl gibi uzun bir zaman geçmiş, yıllarını hapiste tüketmiştir. İspanya'nın güçlü valisi Don Rafael Montero'yu alt edebilmenin tek çaresi olarak kendine bir halef bulup onu Zorro olarak yetiştirmeye karar verir. Tam bir serseri ve kanun kaçağı olan Alejandro Murrieta (Antonio Banderas) bu misyon için seçilmiş kişidir.

Oscarlı aktör Anthony Hopkins, Don Diego de de la Vega rolünü kabul ettiğinde yapımcılar çok büyük coşku duymuşlar. Campbell bu kez de Filmdeki asalet o. Karaktere olağanüstü bir ağırlık ve derinlik kazandırıyor" demiş.

Zorro'nun v alinin güzel kızı Elena'ya duyduğu aşk, işleri biraz daha zorlaştırır.

Filmin yapımcılarından biri olan Spielberg, TV dizisi olarak yapılan "Titanic"te keşfettiği Catherine Zeta-Jones'a valinin kızı Elena rolünü verir. Zeta-Jones'un geniş kitlelerce tanınması ve yıldızın parlaması da bu sayede olur. O da tıpkı Banderas gibi rolünün üstesinden ustalıkla gelmiş ve devam filminde de başrolü tekrar İspanyol oyuncuyla paylaşmıştır.

Banderas, İspanyol kökenlidir, gitar çalıp müzik yapar, aynı zamanda son derece karizmatiktir de... Filmde ironiyle kahramanlığı öylesine iyi dengelemiştir ki, "Zorro" onun unutulmaz rolleri arasına çoktan girmiştir.

Bu başarı, 7 yıl sonra çekilecek olan "Zorro Efsanesi" (The Legend of Zorro) filminin başrolünün, ilerleyen yaşına rağmen yine almasına neden olmuştur. Filmi izleyenler bilirler, yakından çekimlerde gerçekten de Banderas'ın göz kısmındaki kırışıklıklar hemen fark edilir.

"Zorro Efsanesi" filmi için yönetmen koltuğuna yine önceki filmde olduğu gibi Martin Campbell oturur. Başrolleri Antonio Banderas ve Catherine Zeta-Jones'tan kurulu olan kadronun kötü adamı Armand rolünde ise Rufus Swell vardır.

Filmde halk kahramanı olan Zorro'nun serseri olarak geçirdiği yıllar geçmişte kalmış, yerine son derece kibar ve görgülü bir aile babası gelmiştir.

Düşmanlarını hezimete uğratan Zorro, Elena'yla evlenmiş, mutlu yuvalarına Joaquin adında bir de erkek çocuk katılmıştır.

Gizli kimliğini 10 yaşına gelmiş oğlundan o güne kadar başarıyla saklamış olan Alejandro (Antonio Banderas), ailesini beladan daha fazla uzak tutmayı başaramaz. Yeni düşmanı Armand'a karşı bu kez yanında kılıç kullanma konusunda neredeyse kendisi kadar yetenekli güzel karısı Elana (Catherine Zeta-Jones) da olacaktır.

Zorro kostümü ister kıyafet balolarının vazgeçilmezlerinden olsun, isterse tüm halkı ve son filmdeki gibi Amerika'yı kurtarsın fark etmez!

O iyi bir tilkidir ve haksızlığın olduğu her yerde "Z" harfi kazımaya devam edecektir...

[1] http://www.univerciyes.com/forum/printer_friendly_posts.asp?TID=2529

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..