Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ekim '08

 
Kategori
Sinema
 

Sinemada aseksüalite

Malumunuz, tüm filmlerde kadınlar ve erkekler, aşklar, cinsellikler ve çocuklar vardır.


Olmayabiliyor da...


Tür filmlerinin cirit attığı, 500 nüfuslu bir yerleşim merkezinde 10 yaşından önce, bunu öğrendim.


İlk deneyim, ‘Kız ve General’ filmiydi.


Filmde, 2 erkek ve 1 kadın vardı. Erkeğin biri, esir 1 general idi. Diğer kişiler, 1 kadın ve 1 erkek, aralarında kadın-erkek bağı olmayan kişiler, o generali düşman topraklardan geçirip, kendi saflarına teslim etmekle görevliydi.


Filmin sonunda, o 1 kadın ve 1 erkek ölüyor, general kendi elleriyle kendini ve onların naaşlarını teslim ediyordu.


İkinci deneyim, daha da çarpıcıydı:


Filmde kadın yoktu.


‘Pasifik Cehennemi / Cehennemde İki Kişi’ Filminde, 2. Dünya Savaşı bitiminde, biri Japon biri Yanki 2 erkek, Pasifik adalarından birinde karşı karşıya geliyordu. Zulmü bir o eline geçiriyordu, bir o. Sonunda o adadan kurtuluyor, başka bir adaya düşüyor ve orada kendilerini havaya uçuruyorlardı.


Sonraki deneyim epeyi sonraydı:


‘Deer Hunter’da, Robert de niro Meryl Streep ile kadın-erkek olarak hiçbirşey yaşayamıyordu. Neden, kızın nişanlısı olan arkadaşını adamın kurtarma isteğiydi.


Sonra, konu epeyi atlar ve ‘Kabuktaki Hayalet 1-2’ye gelir:


Oradakiler siborg-robot arası polislerdir. Biri kadındır, biri erkektir. Bir erkek yönetmence yaratılmış olmasına karşın, öykünün sonunda (asılnda henüz bitmedi), kadın ölümsüz yazılım olur, erkek donanım, beden kalır ve bir türlü kadını anlayamaz. O kadar patetik bir an vardır ki: “Erkek, kadın-yazılımın ‘hack’lediği bir kukla-robotun omuzlarına ceket örter.”: Erkek zavallığının itirafı...


Buraya bir im koyuyor ve söze devam ediyoruz.


‘Kabuktaki Hayalet 1-2’nin ana teması olan, siberuzayın yaratıcısı William Gibson, ‘İdoru’ (idol, star) romanında, bir müzik yıldızı bir yapay zeka ile isteyerek evlenir. (Bunun ergeç film yapılacağını bilerek örnek verdim.)


İnsan türü genelde, 14’ünden önce ve 50’sinden sonra, cinselliği oldukça minimal düzeylerde yaşar.


Karşı cinse yaşamboyu el değmeden kalan kadın ve erkek örnekleri de boldur tarihte...


Neden böyle?


48 yıllık yaşamımın, 28 yılını mono-hetero-seksüel olarak fiilen yaşarken, son 1-2 yıldır fikren aseksüel olan biriyim.


Neden böyle?


İnsan kemale eriyor, desem, İslam, Tao, vd, işin içine girecek. Girsin sorun yok da, yanıtı karışıklaştırır.


Yanıtın basiti şu:


İnsan; kognitif, informatik, düşünce, bilgi, vb olunca, giderek bedensellikten uzaklaşıyor ama bu, ne münzevilik, ne de püriten perhiz demek. Doğal, vurguluyorum, doğal olarak kişi, cinsel sadeliğe varıyor ki bu aseksüalite oluyor.


Sinema, bunu bilmeden ve bilerek örneklemiş.


Gelelim işin kuramına:


Aseksüalite de, ateizm gibi, sinemanın tabu konularından birisi. Dolayısıyla Yeni Sinema, bu tabuları aşarak kurulacak ve kurulmakta... Ateist filmlerin (Cube 0) azlığına bakılınca, aseksüel filmlerin çokluğu şaşırtıcı...


Peki, sinemada aseksüalite ne işe yarar?


Hümanizmin bataklarından beyni kurtarır.


Zaten yazılım ölümsüzlük, bir trans-, post-, meta-hümanizm konusudur.


Astronotlar ve kozmonotlar da (taykonot deneyimleri henüz kamuoyuna yaygınlaştırılmadı), fiilen aseksüaliteye limitlendiklerini belirtmişlerdir ama bu ekstrem sporcuların durumu nedeniyledir: Beden ve zihin tek bir noktaya kilitlenir, diğerleri silinir.


Düşünün ki tüm teolojilerin, metafiziklerin ve ontolojilerin idealize ettikleri bir durumu; bazı filmler, yönetmenler, oyuncular, kendileri asla ve kata fiilen ve fikren öyle olmasalar bile, filmlerde canlandırabilmişlerdir. O nedenle, sinemanın bir yanılsama değil, bir zihinsel öteleme / aşkınlık olduğunu, bir kez daha kabul etmek zorundayız.


Çok basit bir soru:


Aseksüaliteden sonra ne var?


Çok basit bir yanıt:


Kesinlikle siborg (özellikle de Haraway’inki) değil...

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..