Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sinemada vukuat vardı

Sinemada vukuat vardı
 

Film bitmişti, jenerik akarken perdede filmin konusunun geçtiği günlerde çekilmiş fotoğraflar gösteriliyordu. Bir Karadeniz türküsü çalıyordu biraz Türkçe biraz Rumca. Filmin büyüsüne kapılmış 18 seyirci yerlerinden kalkmamış o gerçek fotoğrafları dehşet içinde izliyorlardı. Oysa genellikle böyle olmazdı, filmin sonundaki jenerikte ilk yazı göründüğünde film bitmiş gibi seyircilerin çoğu ayağa kalkarlardı.

Bu akşam farklıydı derken bir iki dakika sonra iki sıra önümüzde bir genç kız yerinden kalkıp kenarda henüz koltuğunda oturan kız arkadaşını beklemeye başladı. Ancak arkadaşı filmle bütünleştirdiği son görüntüleri kaçırmak istemiyordu, kalkmadı ve ayaktaki arkadaşı gelip yeniden yanına oturdu. Jeneriğin bitişini bekleyecek derken yine kalkıp kenara gitti. Arkadaşı yine gelmeyince yeniden yanına geldi. Artık jeneriğinde son saniyeleri gelmişti ve ışıklar da yandı. İşte o sırada birkaç koltuk ötede filmi seyreden orta yaşlı bir kadın onları bu davranışları için uyardı. Ancak uyarının yanıtı hiç gecikmedi: “Siz de film sırasında telefonunuzla oynarken sizi uyardık mı hiç” dedi. Doğruydu, ben de film sırasında telefonun ışığından rahatsız olmuştum, ancak uyarırsam bu sefer ben başkalarını rahatsız ederim diye uyarmamıştım.

Kızlardan gelen bu yanıt 4 kadından oluşan gruptan birini çok sinirlendirdi ve diğerlerinin üzerine yürüdü. Şimdiye kadar hiç tanık olmadığım saç saça baş başa bir kavga gözümüzün önünde sürmeye başladı. Salondaki en kalabalık grup bizdik, 6 kişiydik. Kavgacı gruptan biri bize kızıyordu “Ayırsanıza, bir de erkek olacaksınız” diye. Oysa o sırada bu çirkin kavgaya daha fazla tanık olmaması gereken 12 yaşındaki yeğenimi oradan uzaklaştırmak bizim için daha önemliydi. Biz ikimiz çıkarken, grubumuzdaki diğer erkek ise kavgayı ayırma görevini yapmaya çalışıyordu. Sinemanın önünde beklerken bizimkiler de arkamızdan geldiler. Kavgacı grupların da çıktığını görünce daha fazla tanık olmamak için hızla uzaklaştık.

Biri 2 kişi diğeri 4 kişiden oluşan ve tümü kadın olan kavgacıların iki tarafı da haksız ve hatalıydı, kavgaları da son derece çirkindi. Tanık olduklarımız, kaliteli bir filmi seyretmeye gelen seyircilere yakışacak davranışlar değildi.

Sinema salonunda bir yaşlı çift vardı. 70 yaşlarındaki bu çift için konusu 1955 yılında geçen bir film kimbilir ne çok şey ifade ediyordu. Güzel filmin sonunu, kendini bilmez birkaç kişi bozuvermişlerdi.

Sokaklardan, caddelerden geçerek eve gelirken, konumuz sinema salonundaki vukuat olunca bizim de canımız sıkıldı. Bu kavgaya tanık olmasaydık o yürüyüşte filmi değerlendirecektik.

Yeteri kadar uzaklaştığımda bizimkileri güldürecek iki espri yaptım:

Birincisi: “İyi ki, telefonla oynuyorlar diye uyarmamışım, yoksa biz saldırıya uğrayacaktık.”

İkincisi: “6-7 Eylül olaylarını izlemek için geldik, neredeyse 3-4 Şubat olaylarının ortasında kalacaktık.”

Kıssadan hisseler:
1- Haklı olabilirsiniz, ancak haklılığınızı kanıtlamaya çalışırken kavga ederseniz haklılığınızın hiçbir değeri kalmaz.
2- Haklılığınızı kanıtlama çabanız hiç ilgisi olmayan birilerini rahatsız ediyorsa bu sizi de haksız duruma düşürür.
3- Gerektiği yerde susmayı bilmek en büyük erdemdir.

Ankara, 4 Şubat 2009

 
Toplam blog
: 1735
: 2429
Kayıt tarihi
: 22.09.06
 
 

27 Mart 1959'da İnebolu Yeşilöz Köyünde doğdum. Yeşilöz Köyü İlkokulu, Yeniyol İlkokulu, İnebolu ..