Sinerjiden anekdotlar!

Buluşacağımız mekâna yarım saat öncesinden gider etrafı kolaçan ederim!  Gizli kamera var mı yok mu; acil kaçış kapılarının yerleri falan kontrol ederim!

Bu bende eskiden kalma bir alışkanlık tabi!

http://www.filizler.com/

Geçen yılki branşta cam kenarında oturmaktan ötürü kaptığım boğaz rüzgârından mütevellit bir hafta gribal enfeksiyondan yatmıştım! Bu kez aynı hataya düşmek istemedim!

Bundan bahsettiğimde, şef garsonun “Abi buranın rüzgârı gribal enfeksiyon taşımaz! “ demesi  şüphelerimi yediğim yumurtalar istikametine çevirdi!

“Yoksa kuş gribi mi olmuşum şefim?”

“Hayır Abi! Tavuklarımızın yumurtaları da helal sertifikalıdır! Yumurtacımız böyle konularda hassastır!” dedi!

İkna olmuştum!

Sema Hanım’ın “ Buranın köftesi iyidir!” önerisine uyarak siparişimizi bu doğrultuda verdik!

Birkaç yıl önce Tuzla’daki şubelerinde de köfte yemiş ama “Ah ulan memleketimin ıslaması ah! Keşke Adapazarına gitseydik! “ demiş, ertesi gün sırf bu lafımı ispat için arkadaşı “İsmail’in yeri!” ne götürmüştüm!

Köfteler geldiğinde meraktan sordum!

“ Bunlar İnegöl mü Tekirdağ mı?”

“Tekirdağ!”

“İnegöl getir! Bunları götür!”

Biliyorsunuz kurbanda Trakya yakasına Anguslar gelmişti! Yabancı ete karşı bir allerji vardı bende! Karşıda oturan akrabaları ziyarete gittiğimde sadece tatlı yemiştim!

“Kavurmamızdan yemedin  Ahmet Abi!”

“Tatlınız çok güzeldi! Çok yiyince kavurmaya yer kalmadı!”

“Onun yeri ayrı, bunun yeri ayrı ama!”

“Bende hepsi bir!”

Nane yiyen sanki ziraat mühendisi!

Garson çaktırmadan köfteleri değiştirdi!

“Abi Bursalı mısın yoksa?”

“Yok!”

Adapazarlı olduğumu söyleyip de moralini bozmak istemedim!

Köfteden ziyade tabaktaki patates püresi hoşuma gitti! Köftelere kaplayıp yedim! Ne yazık ki bu kültüre ne Sema Hanım, ne Sabiha Hanım ne de Ümit Bey sahiptiler!

Hele Ümit Bey?

Fast Food kültürün bir örneği karşımdaydı!

Türk kahvesi bile içemedim onun yüzünden!

Bir tek sigara konusunda Türk gibi düşünüyordu!  Bununla teselli buldum!

Her sigara içme bahanesiyle  dışarı çıktığımızda, Anadolumun o genlere işleyen havasını solumasıyla  ondaki olası değişimi gözlemliyordum!

Veda ederken “Avrupa Avrupa duy sesimizi! Bu gelen Culduz’un ayak sesleri!” tekerlememi duymuştur!