Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '14

 
Kategori
Eğitim
 

Sınıf içi eğitimin sırları

Sınıf içi eğitimin sırları
 

Bir öğretmen olarak size, bugün belki duymadığınız ve sabırla uyguladığınızda kesinlikle başarılı olacağınız yöntemler sunacağım.

7. Sınıfta yaptığım bir ankette, Merve sınıfın en dikkatli öğrencisi seçildi. Ahmet en yüksek not alan öğrenciydi fakat yazı yazmak için parmakları gelişmemişti. 7/B şubesi olan bu sınıfta nasılsa bir analiz yapma ihtiyacı duymuştum ve sınıfın "EN" lerini seçiyorduk. Doğrusu bu sistemin bu kadar beni başarıya götüreceğini bilmemiştim. Sınıfın en dikkatsiz, en dağınık, en düşük not alan, en düzenli, en çok şikayetçi olunan, en çok derse katılan vb. öğrencilerini 20-25 soruluk bir ankete tüm sınıfı katarak seçmiştik. Bu anketi yaparken tabii öğrenciler adlarını yazmamışlar ve baskı altında kalmamışlardı. Sınıfın en kıskanç ve en yardımsever öğrencisinden beri belirlenen bu sistemde öğrencileri iyice tanımıştım. Olumlu yönleriyle sınıfa örnek olan öğrencileri anketi inceledikten sonra açıklayarak onları tahtaya çıkarttım ve tahtada arkadaşlarının önünde onların elini sıkarak sınıfça alkışlattım. Bu alkışlamada kendilerini de alkışlamalarını sağladım.

Zaten her Türkçe sınavının sonunda sonuçları açıklayınca beş dakika kağıtlarını inceletir, hatalarını görmelerini sağlarım. Tabii bu arada kalem ve silgilerini çantalarına koydururum. Başarılı öğrencilerin önce pekiyi alanlarını tahtaya çıkararak  95-90-85 gibi notlar alanları tahtada yüksek notlar sağda daha düşükler solda olacak şekilde sıralarım ve ellerini sıkarak başarılarının devamını dilerim. Bu arada "Sen büyük adam olursun, böyle gidersen istediğin mesleğe ulaşırsın." gibi onları onurlandırıcı sözler söylerim. İyi ve orta alanları daha sonra tahtaya çıkarır kutlamasını sırayla yaparım . Kutlamadan sonra alkışlatarak yerlerine alır daha düşük not alanlara geçerim ve zayıf not alanların onları örnek almasını, gayret ederlerse başarının kesin geleceğini belirtirim. Bu benim sadece 5-10 dakikamı alır, fakat başarı meşalesi ateşlenmiş olur.

Anket sonucu, geçimsiz, dağınık, ödevlerine ilgisiz öğrencilerle sınıf dışında tek tek görüşerek sorunları dinler, birlikte gidermeye çalışırım. Sorun devam ederse velileriyle görüşürüm.

Bu yöntemi uyguladığım 7/B'de Ahmet, Başak ve Merve doktor çıktı. Şimdi ihtisas yapanlar var. Serter Can ve Melih Subay oldu ve şu anda orduda şerefli Atatürkçü birer subay. Merve Şirin ise Matematik öğretmenliği yapıyor. Aynı sınıfta Tuğba avukat oldu. Haber alamadığım bu sınıfın diğer öğrencilerinden öğretmen olan gayet çok. Hemen hemen boşta kalan yok ve bu okul bir devlet okulu.

Asla sınıfın yıldızlarıyla uğraşmadığım bu yöntemde sınıfın başarısında sınıfça toplu başarıya koşmak bu sınıfta beni çok mutlu etti ve diğer sınıflarda da bu yöntemleri hep uyguladım.

Ha, Ahmet'in parmakları gelişmemiş fakat sonradan doktor olan bu öğrencim kalemi bir türlü bastıramıyor ve bazen Türkçe yazılısından düşük not alıyordu. Bir gün annesi ve profesör olan babası yanıma gelerek düşük notunun nedenini sordular ve ben de durumu açıkladım ve soruyu kendilerine yönelttim. Elbette ben öğrencinin bastırarak yazması için günde en az bir iki cümle veriyor ve derslerde kontrol ederek gelişmeyi izliyordum. Anne baba bana ne dediler beğenir misiniz. "Hocam  bunun sebebi 1. sınıf öğretmenidir. Ahmet'e derslerinin çok iyi olduğunu söyleyerek sen güzel yazı yazmasan da olur, nasıl olsa her soruya sözlü cevap veriyorsun, şeklinde okuma-yazmayı birlikte götürmedi. Çocuk da aynı öğretmende 5. sınıfa kadar bu şekilde yazmada geri kaldı. Kusura bakma, ilginizi bekliyoruz." dediler. Elbette Ahmette gelişme oldu ama sınıf arkadaşları gibi özellikle el yazısında çok başarılı olamadı.

Aklımda anlatmakla bitmeyen yöntemler var ama her sınıfta ilk  gün üzerinde durduğum şey sınıf ve okul kurallarını öğrencilerle konuşmak ve onlara onaylatmaktır.

*Türkçe öğretmeni olarak girdiğim sınıfta ilk gün Türkçe kitaplarında bir ara yayımlanan "Verilen Sözü Tutmak" veya benim yazdığım "Verilen Sözü Tutmanın Önemi" başlıklı metni okumaktır. Metnin sonunda mest olan çocuklara yazar: "Göreyim sizi gençler, verilen sözü tutmanın bir onur meselesi olduğunu unutmayın."demektedir.

*Hemen ikinci  iş olarak  defterlerini açtırır ve bildikleri şekilde imzalarını atmalarını söylerim. Çoğu yanlış olan imzaların üzerini çizerim. İmza sadece eğik el yazısıyla adlarını yazmak olacağından "K. Atatürk" şeklinde atılan Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk'ün el yazısıyla attığı  imzasını örnek imza olarak tahtaya atarım. Ondan sonra diğer devlet büyüklerinin doğru imzalarını gösterir ve tekrar doğru imza atmalarını isterim. Bu benim bir dersimi de alsa çocuğun hayatı boyunca kullanacağı imza olacağından gerekirse defterlerine örnek imzasını atarak iyice imzayı iyice öğretirim. Her yazılı kağıdının altına da imzalarını attırarak kontrolün devamını sağlarım. Çünkü bu, Türkçe öğretmeninin görevidir.

*İlk fırsatta eğitimin önemi üzerine ödüllü bir film olan "NO ONE LESS" (Herşey öğrencim için) filmini onlarla birlikte izler öğrencilerimin görüşlerini alırım.

*Öğrencilerime asla " Gözlüklü, sarışın, şişman..." gibi sıfatlarla değil sadece isimleriyle seslenirim ki bu eğitimde çok önemlidir. Hele hele "Geri zekalı, aptal" gibi sıfatları öğrencilerime yakıştırmam.

* Öğrencilerim derste sorulara cevap verirken arkadaşından yardım almanın serbest olduğunu söyler, bilgi kıskancı olmalarını önlerim. Bunu yaparken asla sınavlarda kopya çekmelerine de izin vermem.

* Onları sık sık tahtaya kaldırır, sahne korkusunu yenmelerini ve tahtayı kullanma becerilerini geliştiririm. Yanlış karşısında asla onları kırmam ve azarlamam. Yanlış yaparak doğrulara ulaşılabilir.

* Bir ulus için gerekli, vatan, bayrak, İstiklal Marşı, dil, kültür gibi kavramlara sahip çıkmalarını, başka ulusların da bu değerlerine saygı duymalarını sağlarım.

*Sabahleyin  ilk derslerde güncel olaylar ve konuya hazırlık sorularıyla derse motive ederim.

* Derse başlarken asla "Nerde kalmıştık?" sorusunu sormam, bunun yerine ders kitabında kalınan yere ufak bir not alarak 7/B, 6/C gibi yeniden başlanacak yere işaret koyarım.

*Yazılılarımda asla özgün soru kullanmam ancak daha önceleri merkezi sınavlarda çıkmış ve işlediğim konularla ilgili soruları harmanlayarak 20-25 soruluk testler yaparım. Klasik soru soracaksam dahi en fazla 85 sözcüklü metin veya şiirlere ilişkin 7-8 soru sorarım. Son soruda 30 puanlık kompozisyonun kurallarını daha önce defalarca öğretirim. Mutlaka soruları yazıcıdan çıkarır, cevap anahtarı ve not baremini hazırlarım.

* Haftada en az bir kere ödevlerini defterlerinde kontrol ederek göze çarpan yanlışları acele düzeltir ama ödevlerini mutlaka imzalarım. Ödev yapmayan veya çok eksik yapan öğrencinin ailesine defterde not düşerim. Bu devam ederse veliyi çağırırım. Ama ödev kontolüyle asla zaman kaybetmem ve ödevleri sadece kendim kontrol ederim. Öğrenci öğrencinin ödevine bakamaz.

*Örnek yazı veya kompozisyonları hatta yazılı kağıtlarını fotokopiyle mutlaka çoğaltır, okulun belli bir yerinde  sergilerim.

* Kitap okumalarını sağlamak için kendi paralarıyla kitap almalarını ve birbirleriyle değişimlerini sağlarım.

* Ailelere evlerinde mümkünse televizyon bulundurmamalarını öğütler varsa öğrencinin bilgisayarla sadece hafta sonları oyalanmalarını öneririm. Zira ana- babanın kakara, kikiri TV seyrettiği bir ortamda öğrenci onları model alacak ve derste ilgisi olmayacaktır.

Yılda en az iki kez sınıf veli toplantısı yaparak sorunları velilerle çözmeye çalışırım. Asla kaynak kitap, sözlük, dergi vs. üzerinde durmam. Çünkü en iyi kaynak öğretmendir ve devletin verdiği kitaplar hep bana yeterli gelmiştir. 

Bu ve buna benzer basit yöntemlerle sınflarımı hep başarıya sürükledim ve sınıf bazında başarıyı yakaladım. Bu gün yetiştirdiğim öğrencilerin emeğimi takdir etmesi ve bana olan saygıları dünya malını değer.

Öğretmenlerin aldığı maaş ve ücret her ne kadar düşük de olsa bunu asla derslerde konu etmedim ve ekonomik sıkıntılarımı onlara yansıtmadım. Çünkü öğrencilerim de benim evlatlarım sayılır.

Elbette bu anlattıklarıma sizler, veli ilgisi, çevre, ekonomik koşullar, dersane desteği gibi gerekçeleri ekleyeceksiniz. Ama benim verdiğim emek  asla boşa gitmedi ve sizinki de gitmeyecektir. 

Sevgili öğretmenlerimize başarılar.

 

 
Toplam blog
: 123
: 1874
Kayıt tarihi
: 02.07.12
 
 

68 kuşağındakileri iyi bilirim. Çalışmam ziraat üzerine. İnsanların ana dilleri ile konuşmalarını..