Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '07

 
Kategori
Futbol
 

Sınıfın Çalışkan Çocuğu Lincoln

Sınıfın Çalışkan Çocuğu Lincoln
 

Sınıfta çalışkan çocuk kendi halinde oturmakta kimseye karışmamaktadır. Sadece derslerini düşünmektedir. Sınıfın haylaz çocukları ise kıskanmaktadırlar. Öğretmen ise çalışkan çocuktan memnundur. Her istediğini yapan bir öğrenciden daha ne istesin ki? Haylaz çocuklara ise öğretmen çok kızmaktadır. Onlara sürekli kızmakta ceza vermektedir.

Sürekli ceza yiyen öğrencilerin kafasında ise uslu çocuğa karşı öğretmenin ceza veremediği gibi bir yargı yerleşmeye başlar. Kendi aralarında yaptıkları konuşmalarda, öğretmenin çalışkan çocuğa ceza veremeyeceğini çünkü onun torpilli olduğunu dile getirirler.

Sınıf içinde artan homurdanmalar öğretmenin kulağına gider. Otoritesi sarsılmaktadır. Çalışkan çocuğa öyle bir ceza vermeli ki diğerleri sınıf içinde ayrım yapılmadığını kabul etsinler. Ancak çocuk hiç açık vermemektedir. Üstelik derslerde çok aktiftir.

Bir gün çocuk sınıfa 3–5 dakika geç gelir. Öğretmenin eline fırsat geçmiştir. Derhal cezalandırır. Esip gürler.

Feldkamp daha önce de Galatasaray’a geldi. Türkiye’de tüm kupaları kazandı. O zamanın Avrupa devi Frankfurt’u eledi. Ligde ve kupada ise seyredeni duygulandıran maçlar seyrettirdi. İlk yarım saatte 9 kişi kalan Galatasaray, Trabzonspor karşısında oyunu bırakmadan devam eder. Hatta 1–0 öne geçer ancak uzatmalarda yediği golle berabere kalır. Fenerbahçe karşısında ilk yarıda 10 kişi kalmalarına rağmen maçı 4–1 kazanır. Beşiktaş ile yine ilk yarıda 9 kişi kalmasına rağmen kupayı kaldırır.

Feldkamp’ın bu başarıları arasında unutulan bir olayı var. Bosna Hersek’ten geleceğin yıldızı diyerek alınan bir genç çok iyi futbol oynamasına rağmen bir türlü hocasının gözüne giremez. İlk yarı bitmeden Gaziantepspor’a verilir. Sonraları bu genç çıkışına devam eder. Zaman gelir sözleşmesi biter. Fenerbahçe ile bu futbolcuyu satan Galatasaray talip olur ama kırılan futbolcu Fenerbahçe’yi tercih eder. Bu başarılı futbolcunun adı Elvir Boliç’tir.

Aynı Feldkamp yine bir yıldızı bitirmek üzere. Cumartesi günü sudan bahanelerle sınıfın başarılı çocuğunu cezalandırdı.

Öncelikle bir futbolcunun sahadaki performansı mı önemli yoksa antrenman ve sosyal hayat performansı mı? Onu belirleyelim. Bunu iki farklı Fatih Terim olayı ile açıklayalım:

Galatasaray’da 1. Fatih Terim döneminde Hagi vardı. Hagi antrenmanları kesinlikle sevmeyen bir futbolcuydu. Buna karşın maçta ise sonuna kadar savaşan bir cengâver. Fatih Terim, Hagi’den çok iyi yararlandı.

2. Fatih Terim döneminde ise alınan yetenekli Felipe ilk yarı sonunda ülkesine geri dönmek zorunda kaldı. Nedeni ise Fatih Terim ile uyuşmamasıydı. Hagi’ye tahammül etmesine rağmen Felipe’ye dayanamayan Fatih Terim.

1970’li yıllarda ortalığı kasıp kavuran Hollanda’nın yıldızı ünlü futbolcu Johann Cruyff, Barcelona ile anlaşmış iş imzaya kalmıştır. Cruyff imza törenine elindeki sigara ile katılır. Yöneticiler şok olmuşlardır. Kendisine karşı bir soğukluk olduğunu hisseden Cruyff, “Siz benim futboluma mı para vereceksiniz yoksa sigarama mı?”

Bence futbolu güzel yapan yıldızlardır. Onların yaptıklarına göz yumulabilinir. Kulüp kulüp dolaşıp mutsuz olan ve hocalarıyla anlaşamayan Sergen Yalçın'ın, Lucescu ile patlaması buna örnektir.

Cumartesi günü Feldkamp büyük bir kumar oynamış egosunu tatmin etmiştir. Lincoln gibi büyük bir yıldıza ceza vermenin hazzını yaşamıştır. Oysa aynı günlerde Fenerbahçe, Carlos’un çapkınlıklarını büyük bir olgunlukla karşılamış olayı büyütmemiştir. Çünkü Roberto Carlos saha içinde kendisinden beklenileni vermektedir. Gerisi Roberto Carlos’a kalmış. Oysa Galatasaray aynı olgunluğu gösteremedi. Feldkamp’ın ihtirasının kurbanı yapıldı.

Uzun yıllar sonra Galatasaray’da yıldız bir oyuncu seyretmenin zevkini tadan bizler de cumartesi günü maç karşısına geçtiğimizde Galatasaray’ın birbirine benzeyen oyuncularını gördük.

Feldkamp’ın yaptığı önemli bir karşılaşma öncesi güzel olmadı. Üstelik Almanların denediği konuşarak halledilebilinecek bir mesele fazla büyütüldü. Umarım bu yara kapanır (sanmıyorum) yoksa şampiyonluk yarışında Galatasaray’ın rakibi Galatasaray olur.

Ayrıca Ertuğrul Sağlam için de biraz yazmak istiyorum. Eksik Galatasaray’ın karşısına savunma ağırlıklı bir kadroyla çıkmamalıydı. Teknik adamın kadro ile yaptığı korku elbette sahada oynayan futbolculara da geçti. Maçı Feldkamp’ın ruletine hediye eden Ertuğrul Sağlam’dır.

Hakem Selçuk Dereli ise bir türlü kendini toparlayamıyor. Aut, penaltı tartışmalarının yanında kasten taban girme ve arkadan çekmenin cezası sarı kart değil mi? Bu kadar dağılmamalıydı. Yazık Türk futbolu değerli bir hakemi daha kaybetti.
Fotoğraf www.milliyet.com

 
Toplam blog
: 150
: 2951
Kayıt tarihi
: 14.01.07
 
 

1975 Aydın doğumluğum, bir Ege sevdalısıyım. Dostluğa, arkadaşlığa önem veririm...