Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '17

 
Kategori
Ruh Sağlığı
 

SINIR KOYMAYI ZORLAŞTIRAN 3 DUYGU

SINIR KOYMAYI ZORLAŞTIRAN 3 DUYGU
 

SINIR KOYMAYI ZORLAŞTIRAN 3 DUYGU

1)KORKU

İnsanlarla olan iletişim biçimlerimizde bizi engelleyen ve en yoğun yaşadığımız duygumuzdur. Özellikle ikili ilişkilerde “hayır” dememiz gereken zamanlarda bunu yapamayışımızın arkasında terkedilme ya da yalnız kalma korkusu yatar. Ailemize, arkadaşlarımıza veya sevgilimize karşı olan sevgimizi onların isteklerine evet diyerek gösterme ihtiyacı hissederiz. Davranışlarımızın altında “eğer isteklerimi, sınırlarımı belli edersem beni sevmezler hatta terkedilirim” ya da “onların isteklerini yapmazsam beni sevmezler” korkuları yatar.

Sınır koyamadıkça içimize attığımız pek çok olay birikir ve içinden çıkılamaz bir duruma neden olur. Terkedilme korkusuyla hayır demeyerek insan ilişkilerinde yerimizi sağlamlaştırdığımızı düşünürüz, fakat aslında uzun vadede bu durum ilişkilerimizde tartışmalar ve hatta ayrılıklar yaşamamıza neden olur.

Fakat tüm bu korkuların aksine; sınırlarımızı belli etmek ve ihtiyaçlarımızı dillendirmek karşı tarafın bize daha çok değer vermesine ve saygı göstermesine neden olur. Sınırlarımızı doğru şekilde ifade edersek daha huzurlu, dürüst bir ilişki yaşanılacağı ve dolayısıyla daha çok sevileceğimiz anlamına gelmektedir.

2)SUÇLULUK

Bireylerde vicdani sorumluluk duygusu fazla olduğunda bazı durumlarda kendini suçlama eğilimleri oluşur. Karşısındaki insanların yaptıkları iyiliklerin mutlaka daha fazla olacak şekilde karşılığı verilmesi gerektiğini düşünür. Kendini karşı tarafa borçlu hissettiği için de “hayır” diyemez, ihtiyaçlarını belirleyemez yani sınırlarını koyamaz. Kısacası, suçluluk duygusu yaşamamak için “verici” insan olarak kendini konumlandırır.

Diğer bir açıdan, sınırları belli etmenin karşı tarafı inciteceğini düşünür ve bundan dolayı suçluluk hisseder. İnsanları üzmemek ve kötü insan olmamak adına da kendi isteklerini arka plana atar.

Kendi sınırlarını belirlemenin de bencillik olduğunu düşünür. Bencil olduğunu düşündüğü zamanlarda kendini suçlar ve yaptıklarından pişman olur. Oysa ki sınırlarımızı belirlemek ben merkezci olmak (bencillik) demek değildir, kendi isteklerimizi ve arzularımızı diğer insanlarınki kadar önemsemek demektir. 

Bu anlamda önemli olan iki şey vardır. Birincisi, sınırlarımızı belli ettiğimizde bencil ya da kötü insan olmayacağız. İkinci olarak ise insanların üzüleceğini düşünüp  suçluluk duymamak için ötelediğimiz ihtiyaçlarımızın sonrasında daha da büyük sorunlara yol açacağını farketmemiz gerekiyor.

3) ÖFKE

Öfke, beyin sistemimizin acil uyarı sinyali gibi çalışır. İşler yolunda gitmediğinde bedenimizde, zihnimizde öfke sinyallerini hissetmeye başlarız. Bir yere yetişmeye çalışırken ısrarla bir şeyler satmaya çalışan satıcıları düşünelim. Bu durum sinirimizi bozar ve kontrol altındaymış gibi hissetmemize neden olur. Sınırlarımızın ihlal edilmesine izin vermiş oluruz, “hayır” diyemeyiz.

Yaşamak istemediğimiz öfke başka şekliyle de ortaya çıkabilir. Biriktirdiğimiz, ifade edemediğimiz olaylar çoğalır ve en sonunda kendimizi ifade ederken çok sert, kırıcı ifadeler kullanabiliriz. Hatta bazı insanlar bu sertliği ve netliği güçlülük olarak görebilir. Aslında bu güçlülük değil öfkeyle dolu saldırgan bir davranıştır.

Kısacası, kendi seçim ve sorumluluklarımızı konuşmaya başladığımızda, kendi kişisel alanlarımızın ihlal edilmesine izin vermediğimizde, haksızlığa uğratılmamızı engellediğimizde yani sınırlarımızı koyduğumuzda öfkemiz azalmaya başlayacaktır.

“İyi olduğun için herkesin sana adil davranmasını beklemek; vejetaryen olduğun için, boğanın sana saldırmayacağını düşünmeye benzer.”   Nietzche

Ruhunuz Yol Geçen Han Olmasın..

 

Uzman Klinik Psikolog Merve Ekşi

www.merveeksi.com.tr 

 
Toplam blog
: 5
: 193
Kayıt tarihi
: 25.12.16
 
 

Uzman Klinik Psikolog / Psikoterapist / EMDR Terapisti / ..