Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '07

 
Kategori
Haber
 

Sınırötesi 'harekat' ve siyaset

Ülkemiz emperyalist saldırganlarca kuşatılmış durumdadır.

ABD, Türkiye ile sıcak savaş pozisyonu almıştır.

Ulusal bütünlüğümüzü ve sınırlarımızı koruma refleksimizin dumura uğratılması için çok ciddi bir medya kampanyası da açılmıştır.

Öte yanda, son genel seçimlerden sonra iktidara tek partinin; tek başına AKP'nin geldiğini sanılmaktadır!

Oysa bölücü/bölgeci DTP, iktidarın gizli paylaşanı gibidir.

Meclis'te grubu da bulunan DTP, artık, PKK terör örgütüyle organik bağlarını gizleme gereksinmesi bile duymamaktadır.

Barzani ve Talabani şakileri ise giderek küstahlaşmaktadırlar.

Terörün önlenmesi konusunda "imdat" sinyalleri gönderdiğimiz "müttefikimiz" adeta bizimle alay etmekte "istihbarat paylaşımı" gibi açılımlarla gerçekte kimden yana olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.

Aynı ABD'nin Kongresinin sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısını demoklesin kılıcı gibi sallamakta olduğu günlerde, TBMM'nin çalışmalarında, "soykırım" sözünün geçmesi gibi hatalar yapılabilmektedir!

Avrupa Birliği'ne 'genişlik' kazandırmaktan sorumlu üye ülkeler Türkiye'yi bir kenara iteklerken, yıllardır terör örgütüne "derinlik" kazandıracak dolaylı kolaylıklar ve destekler sağlamaktadırlar.

Kimi yazarlar ve akademisyenler, gerçeğin bilgisini çarpıtan ve tarihe siyaset üzerinden kaba bir el atma olarak Türkiye'ye yamanmaya çalışılan sözde suçlamalara teşne olacak tutumdadırlar.

O arada, Anadolu'dan geçen çeyrek asırdır, şehid cenazesi kalkmayan kasaba ve köy neredeyse kalmamıştır.

Ulusumuz haklı bir infial içinde; çaresiz, sahipsiz, ümitsiz bir şekilde yarınlarına da ağlamaktadır.

Bu tablonun siyasal sorumlusu gereğini yapmıyorsa ve siyaset güven vermiyorsa, bunda en büyük kusurlardan biri de anamuhalefet liderine aittir.

CHP Genel Başkanı, kısa bir süre önce ilk bakışta güneydoğu sorunumuzun güvenlik ve sosyal ve ekonomik boyutlarıyla çözümüne ilişkin bazı maddelerle ifade edilen önerilerini dillendirmiştir. Gerçekte o önerileri Irak'a, Irak'ın da Kuzeyine yönelik bir ağırlık taşımaktadır.

2. Cumhuriyetçiler ve yeni-liberal düşünce yanlıları bu açılımın "özüne" yoğun bir ilgi göstermişler, Sayın Baykal'ın söz konusu çıkışı, kimi DTP'liler ve iktidar çevreleri tarafından da "sorumlu bir anlayış" olarak tanımlanmıştır...

Oysa Sayın Baykal, bir kez daha, zamansız bir çıkış yapmıştır. Ülkesine bağlı her kökenden yurttaşımızı tedirgin edecek bir açılımı yaparak, partisini de zor durumda bırakan yeni bir sorumsuzluk örneği sergilemiştir.

Sayın Baykal'ın, bu açıklamasından yaklaşık bir hafta önce "sekiz askerimizin kaçırılması ve teslim edilmesinin mizansen olduğunu" ima eden bir beyanatı belleklerdeyken ne olmuştur da şimdi, tamamen farklı konumda politika üretir hale gelmiştir?

Bunun mantığı nedir?

Kimi savlara göre Sayın Erdoğan'ın ABD gezisi ve Başkan Bush ile görüşmesi Başbakanı etkilemiştir.

Bundan öte, söz konusu ziyaret, anamuhalefet liderinin konuyla ilgili bu dönüşümünü hazırlayan ortama da denk gelmiştir.

Sayın Baykal ne diyor?: "(K.Irak'ta) aman ticaretimizi kesmeyelim, hatta artıralım"...

Irak'ın Kuzeyinde Başbakan'ın damadının yönetici olduğu şirketlerin büyük ihaleler aldığı söyleniyor.

Öte yanda, anılan bölgede ve Irak'ın genelinde şoförlerimiz ve işçilerimiz ile en fazla kaybı veren ülke ise biziz.

Bu aşamada bile ticari kaygıları önceleyen, "borsa düşeceğine bir Mehmed daha düşsün" diyenler bulunuyor.

Hal böyleyken, anamuhalefet liderinin söylemi sınır ötesi harekat iradesini güçlendiren ulusal varlık bilincine katkı yapan nitelikte değildir.

Oysa, bir anamuhalefet liderine yakışan, üstelik CHP gibi devlet kuran Partinin liderliğine yaraşan, bu aşamada kimi muğlak hesaplara artı değer katmak değil, ulusun da Ordunun da moralini yükseltmek olmalıdır. Bu kadarını zaten ("harekat olursa bağrımıza taş basarız"-diyen)TÜSİAD eski başkanı Tuncay Özilhan'dan bekleyemeyeceğimiz, bir açık gerçekliktir.

Seçim öncesinde, e-muhtırada ve Anayasal konularda, Ordunun arkasına sığınır gibi bir izlenim veren Sayın Baykal şimdi, ulusça, askerimizin moral gücünü sarsacak açılımlardan sakınılması gerekilen bir sırat köprüsündeyken, aynı özeni ister istemez gözden kaçırıyor.

Kendisi bir manşetlik saltanat uğruna al bayrağa sarılı şehidlerimizin bir namazlık saltanatını devam ettiren koşulların değirmenine bilmeden su taşımış oluyor.

Ne diyor Sayın Baykal, "(K.Irak'a) hizmet götürelim, TV yayınlarını etkinleştirelim, öğrencileri okutalım"...

İlk bakışta hayır'lı gibi görünen bu istemlerin "zamanlaması" ilginçtir.

Bu açıklamanın ve "açılımın" hedefi sanıldığı gibiyse bile; o hedefi bulamaz ve vuramaz.

Tam tersine Irak'ın Kuzeyinde bize karşı olan unsurların, "birileri misyonerlik mi örgütlüyor ve öğütülüyor" diyerek, harekatın kalıcı olabileceği ve bu yüzden dünyanın da buna karşı çıkması gerektiği propagandaları yapmasına olanak verir.

Sayın Baykal bu gerçeği hesaplayamayacak ve bazı aşamalarda, bazı konuların basın önünde tartışılmayacağını bilmeyecek kadar deneyimsiz midir?

Öte yandan Güneydoğu bölgemiz başta olmak üzere ülkemizin yığınla sorunu bulunmaktadır...

Sayın Baykal, etnik kökeni ne olursa olsun kendi yurttaşlarımızın ve Kürt asıllı vatandaşlarımızın sorunlarını bir yana bırakıp, adeta "Barzani'nin, Talabani'nin 'Kürtlerini' kurtarmaya çalışıyor" gibi bir izlenim uyandırmıştır.

Kendi Kürdüne de kendi yurttaşına da hayrı olmayanın başkasına nasıl hayrı dokunacaktır?

Dolayısıyla, anamuhalefet liderinin tavrı ve açıklamaları zamansal ve içerik olarak manidardır.

Hal böyle iken bir kısım AKP, DTP, Barzani yanlısı ve tarikatçi çevreler adeta Sayın Baykal'ın ipine sarılmakta ve kendisine büyük medyanın kimi unsurları tarafından seçim öncesi esirgenen övgüler dizilmektedir.

Oysa bu açıklamalar ne Sayın Baykal'a ne CHP'ne ve en başta da ne ülkeye ne ulusal bütünlüğümüze katkı sağlayabilir.

Böyle olduğu için mi övülmektedir, böyle değil de tersi düşünüldüğü için mi?..

Her ikisi de kuşkusuz, "kayda" değer tavırdır...

Buna karşılık, İnsancıl Sol anlayış, topraklarımıza yönelik terör bir savaş halini aldığından ve öncesinden bu yana, ülkemizi, güvenlik ve kamu görevlilerimizi, bölge insanı başta olmak üzere halkımızı, ulusal haklarımızı ve ekonomik çıkarlarımızı gözeten sorumlu önerileri kamuoyu ile paylaşmıştır.

Sosyal demokrat, sosyalist olduğunu iddia eden kimi çevreler "güney ve doğu bölgelerimizdeki ağalık düzeninden yana mıdırlar, karşı mıdırlar?" bilinmezken, İnsancıl Sol, gerçek, verimli ve tarım sanayi projeleriyle uyumlu bir toprak reformunu kararlı olarak savunmaktadır.

İnsancıl Sol güvenlik ve demokrasiyi bir diğerine feda etmeyen ve güvenlik önlemleri kapsamında ve ondan bağışık olarak da güney ve doğu bölgemizin de ülkemizin de "ekonomik güvenliğine" büyük önem verilmesi gereğine inan bir anlayıştır.

Onları burada ayrıntılı olarak yinelemeyeceğiz.

O arada, İnsancıl Sol, yalnız ülkemizin kamuoyuna da değil, (Birleşmiş Milletlerin dışında ama bölgeyle ilgili devletler de dahil tüm dünya kamuoyuna da) seslenerek konuyu hakça ortaya koymanın öz-güveni içindedir.

Olup bitenden ve iktidarın yapamadıkları ile anamuhalefetin yaptıklarına bakarak karamsarlığa kapılmayacağız.

Tanrı affetse de Tarih unutmaz!

R.Bülend Kırmacı

İnsancıl Sol YK üyesi

http://www.insancilsol.com/

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..