Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '07

 
Kategori
Haber
 

Siparişi veren kim?

Siparişi veren kim?
 

Bu yazımda düşüncemi anlatabilecek miyim, çok emin değilim. Anlatmak istediğim konu hayli karışık.

Bildiğiniz gibi, son birkaç günün konularından biri de ABD’de bir “Think-tank” kuruluşunun yaptığı toplantının Türkiye’deki yansıması.

Yabancı dilim olmadığı için “Think-tank” ne anlama geldiğini tercüme olarak anlatamam. Ne iş yaptığını bildiğim için, ya da bildiğimi sandığım için ancak anlatabilirim. Zaten zorluk da buradan geliyor.

Kısaca tanımlamak gerekirse “Think-tank” düşünce üretmek olarak anlatılabilir. Bu sistem, dünyanın birçok yerinde uygulanır ve adına da “Beyin fırtınası” denir. Benzer başka isimleri de vardır ama dediğim gibi amacı “Düşünce” üretmektir. Dolayısıyla da devamında “Proje” üretimi gelir. Bu işlemin “Askeri” sürümüne de “Harp Oyunları” adı verilir.

Yalnız “Think-tank” ile “Beyin fırtınası” askeri sürümü "Harp Oyunları" arasında çok çok ince bir fark vardır. Zaten bu fark da genellikle “gizli” tutulur… Pek anlatılmaz.

Olaya “Beyin fırtınası” açısından baktığımızda kısaca şöyle anlatabilirim…

Ortada bir konu, bir sorun vardır. En fazla 8 ila 10 kişiyi aşmamak üzere insanlar bir araya gelirler ve düşüncelerini sansürsüz, ön koşulsuz ortaya koyarlar. Yani o anda akıllarına ne geliyorsa, aynen onu söylerler. Fikirlerine kimin ne diyeceği, ne düşüneceği hiç mi hiç önemli değildir. Süre sınırlıdır. Beli bir zaman dilimi içinde herkes söyleyeceğini söylemek durumundadır. Fikirler açıkça ortaya konulduktan sonra, bu kez ortaya konulan fikirler tartışılır, bunların arasından “Olur” ile “Olmaz”lar ayıklanır ve bir sonuca da varılır.

Dediğim gibi “Beyin fırtınası”nda meseleye “Çözüm” aranır.

Peki, “Think-tank” olayının farklılığı nedir?

“Think-tank” olayının farklılığı, olayın “Sipariş” üzerine dışarıdan birilerinin yapmasıdır. Hâlbuki “Beyin fırtınasında” olay “İçyapı” ile tartışılır. Katılanlar olayı, sorunu bilen ve yaşayan kişilerdir.

İşte bu açıdan “Think-tank” böyle bir şey değildir. Birileri Türkiye üzerinde bir oyun oynamak isterler. Ulaşmak istedikleri hedef de bellidir. Esas mesele “Sorun” çözmek değildir. İçeriğinde gerekirse sorun da yaratarak “Hedefe” ulaşmak meselesidir.

İşte bu nedenle de toplantıya katılanların içeride ne konuştukları bilinmez saklı tutulur... Bu toplantıya katılanlar genellikle “Davet” ile katılırlar. Her önüne gelen elini kolunu sallayarak burada bulunamaz.

Bir istisna, “Hedef”tekilerin bir bölümü de burada olurlar, bu toplantıda olduğu gibi. Toplantıda neyin nasıl konuşulduğunu bilmeleri istenir. Aslında toplantının içeriği gizli değildir, gizli olan kimin ne dediğidir. Yine bu toplantıda olduğu gibi.

Bir başka konu, toplantıdan çıkan sonuç önemli değildir. Önemli olan böyle bir “Think-tank” toplantısının yapılmış olmasıdır.

Evet… Bu “Think-tank” toplantısını birisi sipariş vermiş ve yaptırmıştır. Asıl mesele, bu sipariş kimin tarafından verildiğidir.

Tabi benim aklıma birileri geliyor. Ancak buradan bu konudaki düşüncemi “Açık” edersem olmaz. İspat edemeyeceğim bir şey.

Yalnız aklıma bir şey takıldı yine…

Başta Sayın Bülent ARINÇ olmak üzere, toplantıya katılan askeri zevatı hedef alarak yine nereye varmaya çalışıyorlar acaba? Hem de seçim öncesinde… Hem de seçim propagandası yapılırken!...

Aslında bana bu çok manidar (anlamlı) geldi de…

Yoksa birilerinin bir yerlerde oturup “Think-tank” yapmaları çok önemli değil. Çünkü bu “Think-tank” toplantılarını yapan Amerika’da binlerce, evet yanlış okumadınız binlerce kuruluş var.

Hadi bakalım, esas soruyu cevaplayınız.

Siparişi veren kim?

19 HAZİRAN 2007

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..