Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '09

 
Kategori
Öykü
 

Sır - 25. Bölüm

Sır - 25. Bölüm
 

RESİM:ALINTI"“Nasıl yaparsın Tuana? Bunu benden nasıl gizlersin?”


“Selim sen sağa geç. Bu halde araba kullanamazsın.”dedi Harun arkadaşı ile göz göze gelirken. Gözlerindeki bulut yağmur oldu yağdı yüreğine. Sessizce lakin derin düşünceler içinde denileni yaptı Selim. Döndü aniden ve “Yetişmeliyim Harun. Durdurmalıyım Tuana’yı. Ne olur gaza daha kuvvetli bas.” dedi.

“Sakin olur üstat. Yetişeceğiz.”

“Bana sakin olmamı söyleme.” dedi. Ses tonu oldukça sertti.

“Ne dese haklı.” diye düşündü Harun.

“Özür dilerim.” dedi Selim akabinde.

“Çok gerginim.” diyerek duraladı ve “Neden daha önce söylemedin ki…” diye sordu.

“Şartlar… Şimdi bile söyleyip doğru mu yaptım bilmiyorum.”

“Harun. Sus istersen sadece gaza bas.”

………………….

Öylece oturuyordu Tuana doktorun hazırlanmasını söylediği sedyenin üzerinde. Kafasının içi uğulduyordu. Sanki binlerce arı vızıldıyordu beyninin içinde. Üzerinden tonlarca ağırlıktaki kamyonlar, tırlar geçiyordu. Ağladı ağlayacaktı. Selim geliyordu gözlerinin önüne. Boynunu bükmüş, bakıyordu öylece.

“Bunu nasıl yaptın Tuana?” diyordu.

Gözlerinden yaşlar süzülüyordu yanaklarına. İlk defa ağlarken görüyordu Tuana sevdiğini.

“Bebeğimden nasıl ayırdın beni?”

Konuşmak istiyordu Tuana ama sesi çıkmıyordu. Neden bu işe kalkıştığını anlatamıyordu bir türlü Selim’e. Ne derse desin ikna olmuyordu Selim.

“Seni çok seviyordum, biliyordun ama bebeğimiz olacağı gerçeğini benden nasıl saklarsın ve onu yok etme kararını tek başına nasıl alırsın? Seni asla affetmeyeceğim Tuana.”

“Hazır mısınız Tuana Hanım?” diye sordu doktor.

Ses yoktu.

“Affetmeyeceğim seni Tuaana…” diyen sesi yankılanıyordu kulaklarında.

“Tuana Hanım iyi misiniz?”

Cevap yoktu. Doktor iyice kulak kabarttı.

Kısık kısık hıçkırık sesleri geliyordu paravanın arkasından. Başını uzattı çekinerek.

………………

Harun’un kullandığı araba ilerlemeye çalışıyordu ama gaz, fren… Gaz, fren…

Ne olur daha hızlı Harun. Trafikte… Yetişemeyeceğiz…”diyerek derin bir sessizliğe gömüldü Selim.

Elinden geleni yapıyordu Harun ama az ileride olan kaza trafiği felç etmişti. İlerlemeleri mümkün değildi.

…………………

“Tuana Hanım ne oldu?” diye sordu doktor.

Başını kaldırdı Tuana. Benzi sararmıştı iyiden iyiye.

“Ben… Ben yapamayacağım. Bebeğime kıyamayacağım.”

“Tamam. Sakin olun. İstemiyorsanız gerçekleştiremeyiz zaten kürtaj olayını.”

Yaşlı gözlerle baktı babacan doktora.

“Teşekkür ederim. Sizi boş yere alıkoydum ama …”

“Siz ilk değilsiniz inanın bu yaşlı gözlerim neler gördü bu odada. İsterseniz bir sakinleştirici yapalım size, uzanın, dinlenin biraz. Toparlanın.”

………………

Olacak gibi değildi. Trafik berbattı. Arabalar oldukları yerde park halinde duruyorlardı. İndi arabadan öfkeyle Selim. Var olan gücüyle koşmaya başladı kalabalık kaldırımlarda sağına soluna çarparak. Deliye dönmüş gibiydi.

………………

Aradan geçen süre ne kadardı bilmiyordu Tuana. Gözlerini tavana dikmiş öylece yatıyordu. Zaman durmuştu oracıkta. Neredeydi? Neden buradaydı? Hepsini unutmak istiyordu.

Beş dakikada bir saatine bakıyordu Elif. Zaman geçmek bilmiyordu bir türlü. Endişe içindeydi. “Ona engel olmalıydım belki de.” düşüncesiyle içi içini kemiriyordu Elif’in.

“Nasılsın kızım.” diyen sesi ile irkildi Tuana.

“Daha iyiyim.”

“Hadi o zaman. Arkadaşın dışarıda deliye döndü.

“Elif.”

“Ben bilgi vermedim.”

“Teşekkür ederim doktor bey. Çok teşekkür ederim.”

Elini omzuna hafifçe dokundurdu yaşlı doktor.

“Sen doğru bir karar verdin kızım.”

Başını salladı Tuana onaylarcasına.

“Gidebilir miyim artık?”

“Tabii.”

Toparladı kendini, kalktı ve çıktı odadan. Arkadaşı öyle oturuyordu ilerideki bankta. İlerledi ona doğru. Bakışları çarpıştı o an.

“Tuana canım… İyi misin ?” diye fırladı ayağa Elif oturduğu yerden.

Hayır, anlamında başını ikiye sallayarak oturdu Tuana banka.

“ Canım arkadaşım üzülme başka bebeklerinde olacak.”

“Ben… Yapamadım Elif. Bebeğime kıyamadım.”

Gözleri ışıldadı Elif’in.

“Doğru mu anladım yani bebek… Olduğu yerde.”

Elini karnının üzerine götürdü Tuana.

“Evet, bebeğim burada. Olması gereken yerde.” diyerek arkadaşının gözlerine baktı.

“Selim’e bunu yapamazdım. Bilmesi gerekiyor. Her ne pahasına olursa olsun bilmesi gerekiyor. Onunla konuşacağım ve birlikte karar verirsek ancak rahat bir nefes alabileceğim.”

“En doğrusu bu olur zaten. “

“Elif. Beni eve götürür müsün? Kendimi çok güçsüz hissediyorum.”

“Tabii canım. İstersen bana dayan.”

…………………..


Arkadaşını arka koltuğa yatırdı Elif. Tüm enerjisi bitmişti Tuana’nın. Yaşadıkları ve yapılan sakinleştirici yüzünden eli ayağı boşalmıştı. Gaza bastı Elif.

………………….


Kan ter içinde ulaştı Selim hastaneye. Gözü koridorları aradı aceleyle. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu. İlgili bölüme ulaştığında nefesini tuttu. Görevli hemşireden Tuana Sayın ile kimin ilgilendiğini öğrendi. Doktorun odasına girdi. Anlattı derdini. Doktor doğruladı Tuana Hanım’ın kendi hastası olduğunu biraz önce de gittiğini ama etik kurallara aykırı olduğu için başka bilgi veremeyeceğini söyledi.

İstediği bilgiye ulaşmadan ayrılmak zorunda kaldı Selim hastaneden. Ne sevdiği kadına yetişebilmiş, Ona engel olabilmişti ne de doktorun ağzından tek kelime öğrenebilmişti. Yıpranmış duygularla ayrıldı soğuk taş binadan. Şimdi ne olacaktı? Tuana böyle bir gerçeği ondan nasıl saklayabilirdi? Böyle bir kararı tek başına nasıl alırdı? Yüreğinin bir yanı bu duygularla kavrulurken diğer yanı hak veriyordu sevdiği kadına. Kendini Onun yerine koyuyor, Onun gözünden bakıyordu duruma. Evli bir adam. Gelecek şüpheli… Karnımda bir bebek…Yalnız bir kadın…Toplumun baskısı…

“Kızamıyorum ki sana Tuana, kızamıyorum ki…” diye mırıldandı. Kapana sıkılmışçasına çaresiz hissediyordu kendisini. İçinde bulunduğu durumdan kimsenin canı yanmadan nasıl kurtulacaktı, bilmiyordu ama mutlaka bir çözüm yolu bulacaktı, bulmalıydı.

” Taksi… Taksi…” diye el kaldırdı. Bindi hemen.

“Peki, sen nasılsın sevgilim. Çok canın yandı mı?” diye düşündü.

…………………

Öylece uzanmıştı Tuana pencerenin önündeki koltuğa. Gözleri bir noktada öylece duruyordu. Geldiklerinden beri bıçak açmamıştı ağzını. Endişeleniyordu Elif arkadaşı için.

“İyi misin canım?”

“Bilmiyorum Elif. Tüm enerjim tükenmiş gibi. Bundan sonraki yaşantıma nasıl devam edeceğimi bilmiyorum. Mantığım başka söylüyor, kalbim başka. Sıkıştım kaldım ikisinin arasına.”

………………

Taksi durdu apartmanın önünde. Hemen indi Selim. Koşar adımlarla çıktı merdivenleri.

……………………..

“Düzelecek canım inan bana her şey düzelecek. Bir çay demleyeyim de içelim birlikte.”

“Olur.” der demez kapının çalınmasıyla ikisinin de başı o yöne çevrildi.

“Kim acaba ?” diye sordu Tuana.

“Ben açarım. Kalkma sen.” diyerek kapıya yöneldi Elif. Kapıyı açınca beklenmedik misafir karşısında nutku tutulmuşçasına sustu.

“Tuana? İçeride mi?” diye sordu Selim ama cevabını almadan içeri girdi. Kanepede bitkin bir şekilde yatan Tuana’yı gördü ve o an için her şeyin bittiğini duyumsadı. Bebekleri gitmişti işte. Bebeğini kaybetmişti ama sevdiği kadını kaybedemezdi. Kararlıydı bu sefer. Tuana Onu görünce buruk bir sevinç hissetti.

“Selim.” diyebildi ama adamın bakışlarındaki şey içinin ürpermesine sebep oldu.

“Nasıl yaparsın Tuana? Bunu benden nasıl gizlersin?”

Dudakları kımıldadı Tuana’nın ama hiçbir şey söyleyemedi aynı düşündeki gibi.

“Selim bir dinle. Sandığın gibi değil.” diyen Elif’i eliyle işaret ederek susturdu Selim.

“Çeneni tutamadın değil mi Harun? Ben sana nasıl güveneceğim ama iyi oldu bilmesi en iyisi.” diye düşündü öte yandan Elif ve mutfağa geçti.

“ Ben… Ben bebeğimize hamile olduğunu başkalarından mı öğrenecektim.”

Doğruldu Tuana tüm gücünü toparlayıp.

“Ben de evli olduğunu başkalarından öğrenmiştim, unuttun mu?”

“Aynı şey değil.”

“Senin bana hesap sormaya hakkın yok. Anladın mı yok…” diye haykırırken gözyaşlarına boğuldu Tuana.

“Buna hakkın yok. Sen evlisin ve ben… Bu hayatta tek başınayım… Seninle bir geleceği paylaşmam mümkün değil. Çok düşündüm. Zor bir karardı senden ve bebeğimden vazgeçmek. Ama o masum yavruyu dünyaya getirmekte zor bir karardı. Bekâr bir kadının büyüyen karnı ve toplumdaki yeri.

“Tuana…”

“Dinle lütfen… Ayrıldık artık biz… Aslında geldiğin iyi oldu ben de seninle konuşmak istiyordum. Gerçi sen öğrenmişsin ama… Ben… Sana söylemeden aldıramadım bebeği…”

Gözleri ışıldadı Selim’in.

“Doğru mu anladım? Bebeğimiz bizimle… Öyle mi?” diyerek uzandı kızın titreyen ellerini avuçlarının arasına aldı.

“Yapamadım Selim… En doğru karar bu gibi gözükmüştü senin içinde benim içinde ama senden bir parçayı söküp atmak içimden hiç de kolay değildi. Ne olur endişelenme. Sana yük olmayacağız. Evliliğine zarar gelmeyecek. Ben başka bir şehre taşınmaya karar verdim. Kocam öldü diyeceğim ve bebeğimi rahatça taşıyacağım bedenimde.”

Selim yutkundu.

“Kalk Tuana.” diyerek kızın kolunu kavradı.

“Kalk… Gidiyoruz.”

“Nereye?”

“Gidince görürsün.”

“Ben çok yorgunum Selim.”

“Lütfen Tuana. Tüm cesaretimi toplamışken… Kalk lütfen.” derken sesinin tonu yükselmişti Selim’in. İlk defa sesini yükseltiyordu Ona. İlk defa böyle deli deli bakıyordu gözleri. Kalktı Tuana. Bacaklarının titrediğini duyumsadı.

“Elif biz…”

“Tamam canım. Ben çıkarım. Bir şeye ihtiyacın olursa ara. Tamam mı?”

Başını salladı Tuana montunu giyerken.

…………….

Yol boyunca neredeyse tek kelime etmemişlerdi. Tuana arabanın camından dışarı seyrederken Selim onu seyretmeyi tercih etmiş ve elini tek bir an için bile bırakmamıştı.

Kocaman bahçesi olan bir villanın önünde durdu taksi. Şehrin dışında bir yerdi burası. Tuana baktı nereye geldiklerini anlamaya çalışarak.

Selim arabadan inerek kızın oturduğu kapıyı açtı ve elini uzattı.

“Hadi sevgilim.” diyerek uzattığı elini tutmasını bekledi Tuana’nın.

“Gel.”

“Burası… Neresi Selim?”

“Evim.”

Kendine uzanan eli kavradı Tuana içeride neler olduğunu bilmeden.

……………


“Leman Hanım lütfen. Lütfen yapmayın.” diye yalvarıyordu Yaren.

“Çekilin başımdan. Rahat bırakın beni.” diye feryat ediyordu Leman.

“Leman Hanım odanıza gidelim hadi. Dinlenin biraz.”

“Gelme… Üzerime gelme… “ diyerek elindeki kırlenti fırlatıverdi Halide’nin yüzüne.

………………..

Birkaç geri adım attı Tuana.

“Gelemem ben.”

“Tuana… Hadi sevgilim.” diyerek elini biraz daha sıkı kavradı. Beraberce ilerlediler ağaçlıklı yolda.

……………………..


“Leman Hanım…”

“Geliyorlar… Geliyorlar…” diyerek büzüştü Leman koltuğun önüne. Başını ellerinin arasına aldı sanki tüm bedenini saklamak ister gibi.

Anahtarı çevirdi deliğin içinde Selim. Kapıyı açtığında geri çekildi Tuana’ya yol vermek için. İki kadın gözlerini kapıya çevirdi.

“Selim Bey…” dedi Halide.

“Ne oluyor burada?”

“Leman Hanım yine çıldırdı.” dedi Yaren.

O zaman fark etti Tuana ayakta duran iki kadının dışında üçüncü bir kadının daha olduğunu koltuğun dibinde. Kadın öylece duruyordu olduğu yerde. Eğik başından aşağı sarkmıştı uzun saçları. Ellerinin damarları ne kadar da belirgindi. Korkudan kaskatı kesilmişti. Şaşkınlıkla başını Selim’e döndürdü Tuana.

“Ah… Selim Bey misafirinizle geleceğinizi bilmiyorduk.” dedi Yaren.

“Neden burada Leman Hanım? Neden odasında değil?”

“Bizi dinlemiyor ki son günlerde… İyice sapıttı.” deyiverdi Halide.

Selim, Leman’a doğru ilerledi. Yanına çömeldi.

“Leman, canım.” diyerek saçlarını geriye doğru düzeltti. Tuana’nın nutku tutulmuş gibiydi. Olduğu yerde olanları seyredip özümsemeye çalışıyordu.

“ Leman. Korkacak bir şey yok canım. Bak ben geldim.”

“Selim.” diyerek omuzlarına doladı kadın kollarını.

O an göz göze geldiler Selim ile Tuana.

“Leman geçti canım. Korkma artık ben buradayım bak bir de misafirimiz var.” demesiyle Leman deli bakışlarını Tuana’ya yöneltti. Korku ile daha da büzüştü Selim’in kollarında. Yok olmak ister gibiydi.

Tuana olduğu yerden hissedebiliyordu Leman’ın titrediğini.

“Hadi canım. Kalk bakalım. Seni odana götürelim. Dinlen biraz. Misafirimize de ayıp olmasın. Anlaştık mı Leman?”

Evet, anlamında başını salladı Leman. Tuana’ya baktı korkuyla arkasına saklandı Selim’in.

“Korkma canım… Sana zarar vermez. Gel.”diyerek Tuana’ya doğru ilerlediler birlikte.

“Bak Leman bu hanım Tuana. Hoş geldin der misin misafirimize.”

Önce tepeden tırnağa süzdü Tuana’yı.

“Hoş geldiniz.” dedi. Uzandı sonra saçlarına dokundu.

“Ne güzel saçların var.”dedi.

Tuana boğazına kocaman bir düğüm yerleştiğini duyumsadı. Buğulu gözlerle Selim’e baktı. Hiçbir şey söyleyemedi.

“Hadi Leman.” dedi ve Tuana’ya dönerek.

“Rahatına bak lütfen. Leman’ı yatırıp geliyorum.”diyerek hizmetliye döndü.

“Halide, Tuana Hanım’a sor bakalım ne almak ister.”dedi.

“Tabii Selim Bey.” diyen Halide de en az Tuana kadar şaşkındı çünkü neredeyse hiç misafir gelmezdi bu eve.

Tamam, anlamında başını salladı Tuana şaşkınlık içinde.

“ Ne alırdınız Tuana Hanım?”

“Bir bardak su lütfen.”diyerek koltuğun ucuna ilişti Tuana. Gözleri merdivenlerden sarsak adımlarla çıkmaya çalışan Leman’ın ince bileklerine odaklandı.

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..