Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '09

 
Kategori
Öykü
 

Sır - 8. Bölüm

Sır - 8. Bölüm
 

"RESİM:ALINTI" “Siz Elif ile ayrılmamış mıydınız?” “Yooo…” dedi başını sallayarak Harun.


 

 

 

Selim cep telefonunu kontrol etti geceki mesajına karşılık gelip gelmediğini anlamak için. Cevap yoktu.  

 

“Canım benim uyuyor olmalı” diye geçirdi içinden. Tuana’nın telefon ekranının arka planındaki resmine baktı bir süre.  

 

“Çok özledim seni.” diye mırıldandı. 

 

“Arasam mı acaba? Ama ya uyuyorsa… Çok erken daha.” diye düşünerek acele bir şekilde harfleri sıraladı telefonuna. 

 

“Aşkım günaydın. Birazdan toplantıda olacağım. Gün içinde görüşemeyebiliriz. Fırsat bulur bulmaz arayacağım seni. Tuanam seni çok seviyorum. Selim.”  

 

Ve gönderdi mesajını sevdiği kadının telefonuna. 

 

Birkaç dakika bekledi mesaj gelir ya da uyanıksa arar diye sevdiği. Ama ses gelmedi. Bıraktı telefonunu masanın üzerine ve banyoya doğru ilerledi. 

 

………………….. 

 

Tuana gözlerinin içine dolan gün ışığı ile araladı gözlerini. Başı ağrımaklıydı. Neredeyse sabah ezanı ile dalmıştı uykuya. Kalkmak istedi. Ama yatağa çakılmış gibiydi. Dermanı yoktu. Tükenmiş, bitmişti sanki. Biber gibi yanan gözlerini kapadı. Biraz daha yatakta kalabileceğini düşündü. 

 

……………………………. 

 

Selim dudağındaki ıslıkla beraber traş olmuş yüzünü kuruluyordu havlusuna. Koyu renk takım elbisesinin üzerine beyaz gömleğini giydi. Bordo tonlarındaki kravatını takmaya karar verdi. Kravat iğnesini çıkardı kutusundan. Baktı bir süre. Tuana’nın narin ellerinin nasıl iliştirdiğini hatırladı kravatına. Bir gülümseme oluştu yüzünde. 

 

“Ne kadar güzel. Ne ince bir zevk.” diye mırıldanarak iliştirdi iğneyi kravatına. 

 

“Senin elinin değdiği herşey bir başka güzel sevgilim.” diyerek gülümsedi kendi kendine aynanın önünde.  

 

Evrak çantasını son bir kez kontrol etti. Kahvaltı için ayrıldı odasından. Asansör yerine merdivenleri tercih etti. Kendini hiç olmadığı kadar enerjik hissediyordu bugün. Toplantıya hazırdı. 

 

Açık büfeden birkaç çeşit yiyecek aldı tabağına. Taze sıkılmış portakal suyundan yanaydı bu sabah ki tercihi. İştahla lokmaları atarken ağzına sabah gazetelerine de göz atıyordu.  

 

O sırada kahvaltı için salona inen bir çift daha açık büfeden seçim yapmaktaydı sabah kahvaltısı için. 

 

“Biliyor musun Elif canım toplantıya katılmak istemiyor bugün. Tüm günü beraber geçirsek ya…” 

 

“Çok memnun olurdum buna biliyorsun ama.” 

 

“Ama… İş her şeyden önce gelir diyeceksin yine.” 

 

“İstemesek de öyle. Rahat yaşamak için para kazanmak, para kazanmak için de çalışmak gerek.” 

 

“Selim geldi mi acaba?”  

 

“Görüşmediniz mi?” 

 

“Dün değil evvel ki sabah şirkette otelde buluşuruz diye konuşmuştuk.” 

 

“Arasana.” dedi Elif. 

 

“Arayacağım da seninle birlikte geleceğimizi bilmiyor.” 

 

“Saklanayım ben… Ne dersin.” 

 

“Yok canım o kadar da değil. Özel hayatım bu benim. Hem Selim karışmaz böyle şeylere. Bir an için düşündüm de. O da Tuana ile gelmiş olabilir mi?” 

 

“Sanmıyorum.” dedi kız düşünceli bir şekilde. 

 

“Yüzünün şekli değişti Elif. Sorun ne?” 

 

“Tuana… Son görüştüğümüzde… Epey konuştuk. İyi değildi.” 

 

“Niye? Nesi var ki?”diye sorar sormaz, gazetesini katlayan Selim’i gördü Harun. 

 

“Selim burada. Gelmiş” diyerek arkadaşının oturduğu masaya doğru ilerledi.. 

 

“Günaydın.” 

 

“Günaydın Harun. Ben de kahvaltıdan sonra arayacaktım seni. Nasıl rahat geldin mi?” 

 

“Geldik.” 

 

Anlamaya çalışarak baktı Selim. 

 

“Elif de burada. Beraber geldik.” 

 

“Elif mi?” diyerek duraladı Selim. Kilyos Sahiline gitti o an için. 

 

 

“Bak ne diyeceğim. Sana uğrayalım. Bir kaç parça eşyanı alalım. Sen de gel benimle. Ya da bir şeye gerek yok. Ankara’dan alırız bir şeyler…” diyordu Selim. 

 

Bu da nereden çıktı şimdi? Sen iş için gidiyorsun…” 

 

“İş. Olsun. Sen her şeyden önemlisin benim için. Nedense bir gariplik var sen de bugün ve seni böyle bırakıp gitmek istemiyorum. Yanımda olursan, gözümün önünde o zaman içim rahat edecek.” 

 

“Merak etme aşkım. İyiyim ben. Hem öyle pat diye gelemem ki seninle. Benim de bir işim var... Herşeye rağmen seninle olmayı çok isterdim. Başka sefere inşallah.” 

 

“Foça’nın tadı damağımda kaldı Tuana. Ne dersin bir hafta sonu kaçar mıyız?” 

 

“Foça ‘ya mı?” 

 

“Tuana. Hadi gel benimle… Ankara’ya…” 

 

“Selim… Sen de biliyorsun benim zaten Elif’in yanında olmam gerek. Harun ile birkaç gün önce ayrıldılar ve bugün sevgililer günü. Elif çok üzgün, çok yalnız. Bu yüzden arkadaşımın yanında olmam gerek. Onu yalnız bırakamam.” diyordu Tuana onun gözlerinin içine bakarak. 

 

Selim düşüncelerinden sıyrılarak arkadaşına baktı. 

 

“Siz Elif ile ayrılmamış mıydınız?” 

 

“Yooo…” dedi başını sallayarak Harun. 

 

“Her şey çok güzel gidiyor Allah’a şükür.” 

 

O sıra ilerideki masada oturan Elif ile göz göze geldi Selim. Kız el salladı onu selamlamak için. Başı ile karşılık verdi ve sordu. 

 

“ Ne zaman geldiniz siz otele?” 

 

“Seninle iş yerinde konuştuğumuzun akşamı.” 

 

“Anlıyorum.”dedi Selim canı sıkılmış şekilde. 

 

“Selim… Elif’i getirdim diye bu kadar rahatsız olacağını düşünmemiştim. O otelde kalır. Ya da alışveriş falan yapar. Biz toplantıdan sonra arta kalan zamanda birlikte olmak istedik. Değerlendirelim dedik bu birkaç günü.” 

 

Selim arkadaşının eline dokundu. 

 

“Elif’i getirmenle bir ilgisi yok Harun. Rahatınıza bakın siz…” diyerek kalktı masadan. 

 

“İzninle benim bir telefon etmem gerek.” 

 

“Bizim masaya gelseydin.” 

 

“Olur. Önce görüşmemi tamamlayayım. Gelirim… Çıkarız zaten sonra da.”. 

 

“Tamam.”dedi Harun. Masasına giderken arkadaşının neden bu kadar etkilendiğini soruyordu kendi kendine.  

 

…………………… 

 

Gözlerini zorla kapamasına karşılık uyuyamamıştı Tuana. Doğruldu yatağın içinde. Kalkmak da gelmiyordu içinden. Hayat ne kadar da anlamsız geliyordu ona bu sabah. Gözlerini karşısındaki duvara dikmiş oturuyordu öylece. Karşı duvardan kaydı gözleri Orkidelere… Yüzüğe… Ve başucunda duran telefona… Açıp açmamak arasında gitti geldi kız ve aradı mı aramadı mı merakına engel olamayarak açtı telefonunu. Birkaç ileti görünüyordu ekranında. Bastı düğmeye. 

 

“Aramış…” dedi yüzündeki yumuşak bir ifade yayılarak. 

 

“Aşkım günaydın… Birazdan toplantıda olacağım. Gün içinde görüşemeyebiliriz. Fırsat bulur bulmaz arayacağım seni. Tuanam seni çok seviyorum. Selim”  

 

Bir süre baktı ekrandaki mesaja ve kapattı telefonunu Tuana bir daha açmamak üzere. 

 

“Ben de seni çok seviyorum.” dedi sesi titreyerek. 

 

……………………… 

 

“Nesi var?”diye sordu Elif. 

 

“Bilmiyorum… Senin burada olmana sıkıldı sandım ama rahatınıza bakın dedi.” 

 

“Yüzü allak bullaktı.” 

 

“Tuhaf bir soru sordu bana.” 

 

“Ne sordu ki?” 

 

“Siz Elif ile ayrılmamış mıydınız?”dedi. 

 

“Allah Allah bu da nerden çıktı şimdi?” 

 

“Soramadım ki Elif… Telefon etmem gerek dedi. Odasına çıktı.” 

 

“Tuana neler oluyor?” diye geçirdi kız aklından. 

 

“Elif…” 

 

“Hhhı…” 

 

“Daldın sevgilim ne düşünüyorsun?” 

 

“Hiçbir şey.” 

 

“Hiçbir şey mi?” 

 

“Sen toplantıdayken Kızılay ‘a mı Tunalı’ya mı gideyim diye düşünüyorum?” 

 

“Cepa’ya git istersen. Yeni açılmış bir alışveriş merkezi.” 

 

“İstanbul gibi demek Ankara’da… Adım başı alışveriş merkezi.” 

 

“Talep var ki açıyorlar.” 

 

Elif’in gözleri dalmıştı yine. 

 

“Sana anlatmakla iyi mi yaptım kötü mü? Bilemiyorum Tuana... Ama içinde bulunduğun durumda bu gerçeği bilmen gerekiyordu. Neler oluyor Tuana?” diye düşünmeden edemedi kız. 

 

“Elif.” 

 

“Hhhıı…” 

 

“Çay ister misin?” 

 

“Evet sevgilim. Teşekkür ederim.” diyerek çay almak için giden adamın arkasından bakarken “Kendimi toparlamalıyım. Biraz daha düşünürsem renk vereceğim. Harun’a söz vermiştim Tuana’ya söylemeyeceğim diye. Çenemi tutamadım işte. Ama Tuana benim kardeşim gibi ondan bu gerçeği, hem de böyle bir anda saklayamazdım. Canım benim ne kadar da mutluydu o gün. Hevesi kursağında kaldı garibimin.” 

 

“Al canım.”diyerek çay fincanını uzattı Harun. 

 

“Teşekkür ederim sevgilim.” 

 

“ Harun’a söyleyemem. Tuana’nın bildiğini söyleyemem. Selim’in kulağına giderse… Çok fena olur çok. Harun ile araları bozulur.Sonra Harun ile benim aram bozulur.” diye düşünerek gülümsedi karşısındaki adama. 

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..