Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '09

 
Kategori
Öykü
 

Sır- 23. Bölüm

Sır- 23. Bölüm
 

"RESİM:ALINTI"“Geç kaldım. Uyumuş.”diyerek bastı gaza Selim.


Ben çıkıyorum Yaren. Herhangi bir terslik olursa…”


“Ararız Selim Bey.” dedi Halide


“Siz yanında olunca çok sakin aksi takdirde…”


“Halide.”diye dürttü kızı Yaren.


“Aklını burada kalmasın Selim Bey… İyi günler.”


“Peki.”diyerek çıktı Selim.


………………..


“Tuana Hanım… Hoş geldiniz?”


“Hoş bulduk Özgür Bey… Nasılsınız?”


“Teşekkürler. Siz nasılsınız? Solgun görünüyorsunuz.”


“Gece uyuyamadım pek. O yüzdendir. Babam nasıl?”


“İyi Mithat Bey’de.”


“Çok iyi.Görebilirim değil mi?”“Elbette… Buyurun.”

……………………..

İşe gelmişti, gelmesine ama ruhu başka yerlerde geziyordu Selim’in. Bedeni masa başında aklı başka yerlerdeydi. Bir türlü dikkatini toparlayamıyordu. Toplantı boyunca hiç konuşmadı. Neler konuşuldu, hangi kararlar alındı dinlemedi. Tuana, Leman, evlilik, aşk, çaresizlik kol geziyordu usunda.


“Selim Bey siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?” diye sordu karşı taraf.


Şaşkın şaşkın baktı Harun’un yüzüne.


“Fiyatta anlaştık değil mi Selim. Mutabıkız.”


“Evet… Tabii…” diye geveledi Selim.


“O halde toplantı bitmiştir dostlar… Hepimize hayırlı olsun.

……………………


Kızını görünce ışıldadı Mithat’ın gözleri.


“Tuana…”


Onu tanıması, adıyla seslenmesi çok mutlu etti Tuana’yı.


“Baba… Babacığım.”diyerek koştu, sarıldı. Öptü yanaklarından.


“Nasılsın babacığım?”


“İyiyim. Çok iyi bakıyorlar burada bana. Sen nasılsın?”


“Bilmiyorum.”


“İyi değilsin. Son gelişinde ağlamıştın, üzgündün.”


“Evet. O günden bugüne hiçbir şey değişmedi babacığım. Karmakarışığım.” dedi Tuana babasının iyileştiğini düşündü bir yandan da. Hatırlıyordu bir önceki görüşmelerini. Bu iyiye işaretti. Adamın feri gitmiş gözlerinin içine baktı öylece. İçindeki acıyı paylaşırsa rahatlayacaktı sanki. Belki de medet umuyordu babasından. Dur kızım ne yapıyorsun kıyma o küçük bebeğe demesini. Dolandırmadan söyleyecekti. Birden bire “Bebeğimi aldıracağım yarın. Canımdan can kopacak…”deyiverdi.


Duymamıştı sanki yaşlı adam.


“Badem ezmesi getirmedin mi bana?” diye sordu her şeyden bir haber.


Nemli gözlerle baktı Tuana babasına ve hıçkırıklara boğuldu.

…………………………


“Selim, neyin var? Bedenin burada ama sen …”


“İyi değilim Harun.”


“Anlatmak ister misin?”


“Bildiğin şeyler.”


“Bir şey bildiğim söylenemez. Kapalı bir kutusun sen ama derdini söylemeyen derman bulamaz dostum.”


………………………

Neden sonra kesildi hıçkırıkları. Yüzünü kurulamaya çalıştı Tuana. Kalktı ayağa.


“Gidiyor musun, daha yeni gelmiştin.”


“Badem ezmesi alacağım sana.”


“Al… Al… Uzun zaman oldu yemeyeli.”


“Tamam, babacığım.”diyerek öptü adamın kırışık yanaklarını. Duvarlar üzerine üzerine gelmişti bu kez. Hemen çıkmak, kurtulmak istedi bu dört duvar arasından. Hızla çıktı koridora. Gözyaşları yerinde duramıyordu. Bir süre yaslandı kapıya. Soluklandı. Özgür’ün kendisine seslendiğini duymadı merdivenlerden inerken.


……………………..


“Tuana’yı çok seviyorum Harun.”


“Biliyorum…”


“Onunla bir hayat kurmak, onunla olmak her an, birlikte yaşlanmak istiyorum. Tuana’dan çocuklarım olsun istiyorum.”


Yutkundu Harun.


“Olur tabii. Neden olmasın ki…”


“Evli olduğumu biliyorsun.”


“Evet, ama karını sır gibi saklıyorsun… Sevmiyorsan boşan gitsin.”


“Hiçbir şey göründüğü gibi değil Harun. Keşke her şey bu kadar kolay olabilse…”


“Zor olan ne Selim?”


“Neyse boş ver.”


“Yardımcı olabilirim.”


“Ne sen ne de başka biri. Bana hiç kimse yardım edemez.” diyerek aldı ceketini.


“Çıkıyorum ben.”


“Selim…” diye seslendi Harun arkadaşını biraz olsun rahatlatabilmek, yüzünde sevinç belirtisi görebilmek için.


“Evet.”


“Yok, bir şey “dedi Harun nişanlısına verdiği sözü hatırlayarak.


…………………


Akşam çökmüştü İstanbul’a. Sokak lambaları aydınlatıyordu şimdi sokakları. Pencereden dışarı bakıyordu Tuana. Gözü yoldaydı. Gelme dediği halde bekliyordu. Gelmesini, sarmasını istiyordu. Bebeklerini öğrenmesini… Onu bırakmamasını… Bebeğini aldırmaya karar vermişti ama koşullar bunu gerektirmeseydi asla kıyamazdı içinde büyüyen bu küçük canlıya.

…………………

“Hayıırrr… Hayır… .Gelmeyin… Hayvan herifler… .” diye bağırıyordu Leman. Selim acı sesle açtı gözlerini. Zaten zar zor dalmıştı uykuya.


“Gelmeyin diyorum size.” diye haykırdı Leman ve anında bir şangırtı işitildi derinlerden.


Koşar adımlarla indi merdivenleri Selim. Yaren ile karşılaştılar Leman’ın odasının kapısında.


“Yine başladı Selim Bey.”


“Tamam… Burada bekle… Bana bırak.” diyerek içeri süzüldü Selim.


Pencerenin altına çömmüş, büzüşmüştü Leman. Titriyordu. Bir elini, gözüne güneş ışığı geliyormuş da korumak istermiş gibi alnına dayamıştı. Karanlık odada Leman’ın nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu Selim. Işığı yaktı.


“Zarar veremeyeceksiniz bana… Hayırrr… İmdattt… İmdat… Yardım edinnn…” diye haykırarak elindeki vazoyu fırlatıverdi. Vazo Selim’in kafasına çarptı ve yere düşerek parçalandı. Başındaki sızıya götürdü parmaklarını Selim. Eline kan bulaştı.


“Selim Bey… Başınız kanıyor… Pansuman.”


Eliyle işaret etti Yaren’e geri çekilmesi için.


“Leman… Canım benim… Selim…” diyerek ilerledi.


“Selim.”


İlerledi Selim.


“Selim… Buradaydı… Bana yine…”diyerek ağlamaya başladı.


Yanına oturdu Selim. Sarıldı.

“Korkma Leman. Kimseler yok. Burada güvendesin. O adam… Sana zarar veremez artık. Anladın mı? Ben yanındayım.”

“Buradaydı. Nefesini üzerimde hissettim. Elleri kocamandı. Geceliğimi çekti üzerimden. Sutyenimi parçaladı. Bedeni çok ağırdı. Hayvanlar gibi kokuyordu. Leş gibi içki kokusu genzimi yaktı. Kaçtım… Kaçtım ondan… ”

“Şiitt… Bak geceliğin üzerinde… Sadece kâbus gördün.”

“Onu öldürmek istiyorum Selim.” diyerek vahşileşti bir anda. Gözlerinin şekli değişti. Gözbebekleri büyüdü. Öyle güçlenmişti ki Selim güçlükle kavradı Onu.

“Leman canım… Burada güvendesin. Ben yanındayım. Kimsenin sana zarar vermesine izin vermem… Anladın mı vermem.”

Yavaş yavaş solukları seyrekleşti Leman’ın. Sakinleşti. Başı Selim’in omzunda uykuya daldı.

………………..

“Benim ki de iş. Gelecek diye gözüm yollarda. Karısının yanında olmak istedi demek bu gece… Evet, Tuana. Doğru bir karar verdin. Kendine verdiğin söz gibi bu gece gelseydi söyleyecektin bebeği ama gelmedi ve sen kararından asla dönmeyeceksin. Şekil ortada. Bizi bekleyen gelecek bu bebeğim. Beni affet. Seni bu kirli dünyaya getiremem. Beni affet…” diye kendi kendine söylenirken gözyaşları yanaklarına dökülüyordu kızın.


…………………..


İyice daldıktan sonra kucaklayarak yatağına yatırdı Leman’ı. Saçlarını okşadı acıyarak.


“Zavallı kız…” diye düşündü ve çıktı odadan.


“Selim Bey…”


“Uyudu.”


“Biliyorum. Gelin başınıza pansuman yapayım.”


“Başım…”


“Gerek yok. Ben hava alacağım biraz. Gözünüz üzerinde olsun.”


………………….


İlerliyordu Selim’in kullandığı araba İstanbul Sokaklarında. Öylesine değildi çıkışı. Kendini Tuana’nın evinin önünde buldu. Öylece baktı karanlık cama.


“Geç kaldım. Uyumuş.”diyerek bastı gaza.

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..