Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Sır 40. bölüm

Sır 40. bölüm
 

“Saçlarım kara… Gözlerim kara… Bahtım kara… "RESİM:ALINTI


“Hadi Leman Hanım hazırlanın artık.”

“Ben inmek istemiyorum aşağıya.”

“Ama Selim Bey mutlaka orada olmanız için ısrar etti.”

Selim denilince akan sular duruyordu Leman için. Kalktı oturduğu yerden. Bir süre dolabın önünde durdu. Su yeşili elbisesini giymeye karar verdi. Madem bir parti vardı aşağıda, en güzel kadın o olmalıydı ki Selim gözlerini bir an olsun ayırmasın ondan.

“Maşayı ısıtın. Saçlarımın uçlarını dalga dalga yapalım aynı o kızın ki gibi.”

“Tuana Hanım’ın kiler gibi mi?”

Öyle bir baktı ki Leman Halide sorduğuna çoktan pişman olmuştu.

……………………

Elif oturduğu koltuktan seyretmeye doyamıyordu bu evi. Tavandaki süslere, heykelciklere hayran kalmıştı. Varak çerçeveli bir ayna süslüyordu konsülün hemen arkasındaki duvarı. Sehpanın üzerindeki yayvan kristal vazonun içinde pembe nilüferler yüzüyordu. Uzun cam vazoların içindeki beyaz orkideler salonun dört bir yanına serpiştirilmişti adeta. Tavandan süzülen ama gözle görülmeyen lambalardan süzülen ışıklar aydınlatıyordu mekânı. Salonun öbür ucunda bembeyaz fisto elbisesinin üzerine dökülen altın sarısı saçlarıyla meleği andıran bir kız arp çalıyordu. Hemen yanı başında ayakta duran bir başka melek ise keman.

“Rüyada mıyım Tanrım?” diye düşünmeden edemedi Elif.

“Harun öleceğim meraktan. Söylesene Allah aşkına neredeyiz? Kimin evi burası? Biz neden buradayız?”

“Özür dilerim sevgilim söyleyemem söz verdim ama öğrenmene az kaldı sanırım. Bak evin sahipleri geliyor.”

Başını çevirdi Elif. Gözlerindeki şaşkın bakışlar doruk noktasındaydı.

“Tuana… Tanrım ne kadar güzel.” diyerek kalktı ayağa. Tuana’dan çok Elif’e sürpriz olmuştu mekân. Bunca yıllık arkadaşlıklarına rağmen bu Harun da ilk kez geliyordu Selim’in evine.

“Canım hoş geldin.” diyerek kucakladı arkadaşını Tuana.

“Harun.”

“Valla bir şey söylemedim Selim. Hatta nerde olduğunu şu an öğrendi Elif.”

“Alacağın olsun Harun. Bunu daha sonra konuşacağız.” diyerek Tuana’ya döndü.

“Senin de alacağın olsun. Sabah beraberdik ve sen bana hiçbir şey söylemedin.”

“Onun da haberi yoktu Elif. Yoksa sürpriz olmazdı.”

“Eeee… Bu kadar hazırlık Neyi kutluyoruz?”

“Tuana’nın doğum gününü ve…”

Kapının çalınmasıyla bitiremedi Selim cümlesini.

“Buyurun.” dedi Halide geri çekilerek.

Tüm gözler kapıya çevrilmişti. İçeri gireni görünce Tuana’nın gözleri fırladı sanki yerinden.

“Baba. Babacığım.” diyerek koştu kapıya doğru Tuana. Sevgiyle kucakladı yaşlı adamı.

“Tuana. Kızım.”

“Babam. Babacığım. Gel. Otur şöyle.” diyerek koluna girdi ve yanına oturdu. Ellerini aldı avuçlarının içine. Yüreğinin gülümsemesi tüm yüzüne yansımıştı. Selim Mithat Bey’in doktoruyla konuştu kapıda. Özgür içeri girmek istemedi. Bir gün önce giderek durumu anlatmıştı Özgür’e ve “ Bizzat kendim getireceğim.” demişti genç adam. Biraz da Tuana’ya olan ilgisinin artık olanaksız olduğunu görmek için.

Elif ile göz göze geldi Harun. İkisini de gözleri yaşarmıştı.

“Sevgilim.” diyerek ayağa kalktı ve sarılıverdi Tuana.

“İnanamıyorum sana. Babam burada.”

“Babamız.” diye fısıldadı Selim.

“Özgür Bey’i nasıl ikna ettin?”

“Meslek sırrı.” diyerek göz kırptı Selim ve Mithat Bey’e yaklaşarak elini öptü.

“Çok mutluyum Selim, çok.”

“Yaşadığımız tüm tatsızlıklar çok gerilerde kalacak Tuana’m. Artık mutlu günler bekliyor bizi ve bu gece adım atacağız yeni hayatımıza. Bu gece…”

Başların merdivende beliren siluete dönmesiyle cümlesini tamamlayamadı Selim. Su yeşili elbisesinin içinde oldukça şık görünüyordu Leman. Saçları istediği gibi dalga dalga omuzlarına dökülmüştü. Elbisesiyle aynı renkte bir bantla hareketlendirmişti saçlarını.

“Gel Leman.”diyerek yaklaştı Selim ve elini uzattı. Tuana’ya tepeden bir bakış fırlatıp kendisine uzanan eli tuttu.

“Tanışmıştınız ama bir kez daha takdim edeyim size. Leman. Amcamın kızı.”

“Amcamın kızı.” cümlesi dolaştı Leman’ın zihninde.

“Eşi” demek istemiştin galiba Selimciğim.”

Tuana buz gibi donduğunu hissetti o an.

“Biz kâğıt üzerinde evliyiz Leman. Bunu ikimiz de biliyoruz.”

“Evet ama.”

Kapı yeniden çalmıştı ve Behzat görünmüştü.Gülümseyerek ilerledi Selim. Elindeki kır çiçeklerini görünce gülmemek için kendini zor tuttu. Elini uzattı ve “hoş geldin.” dedi tokalaşırken.

“Tam vaktinde geldin Behzat.”

“Anladım. İzin verirsen çiçekleri.”

“Ah tabi.”

Leman’a doğru ilerledi Behzat. Kızın allak bullak olan yüzündeki duyguları yakından tanıyordu ne de olsa.

“Bunlar senin için.”

“Benim için mi?”

“Kır çiçeklerini seviyormuşsun en çok.”

“Evet. Teşekkürler.” derken yüzündeki karanlık yerini aydınlığa bırakmıştı.

“Çok güzel görünüyorsun Leman.”

Bu iltifat karşısında yanaklarının kızardığını hissetti Leman ve başını önüne eğmekle yetindi.

“Tüm konuklarımız burada olduğuna göre kutlama merasimimize başlayabiliriz. Bugün canımdan çok sevdiğim biricik sevgilimin doğum gününü kutlamak için toplandık ama durum sadece bundan ibaret değil. Bugün bizim için…” derken Tuana’nın elini kavradı Selim.

“ Nişan merasimimizin de yapılacağı gün olacak.”

Tuana şaşkınlık dolan gözleriyle baktı sevdiği adam.

“Ne dedin aşkım?”

………………

Leman duydukları karşısında şok olmuştu. Dudakları kıpır kıpırdı ama ne diyeceğini, ne yapacağını bilemiyordu. Selim aklını kaçırmış olmalıydı. Neler diyordu. O kadının yanında değil, kendi yanında olmalıydı.

“Leman iyi misin?”

Başını iki yana salladı.

“Selim…” diyerek yutkundu.

“Benim kocam.”

“Değil canım. Anlattım sana. Konuştuk bugün. İzin verirsen ben hep yanında olacağım.” diyerek kızın titreyen buz gibi elini tuttu.

……………..

Selim çekmeceyi açtı ve sakladığı kadife kutuyu çıkardı. Açtı. İçindeki gerdanlığı çıkardı ve sevdiğine yaklaştı.

“ İzin verir misin aşkım?”

Döndü Tuana. Selim itina ile taktı ince, uzun boynuna.

“Çok güzel. Teşekkür ederim.”

“Aşkım. Asıl yanımda olduğun için ben teşekkür ederim.”

“Seni çok seviyorum.”

“Ben de.” diyerek küçük bir öpücük kondurdu Tuana’nın alnına. O an alkış sesleri yükseldi ve aynı anda “Leman’ın keskin çığlıkları”. Bu kadar dayanabilmesi bile mucizeydi. Behzat’ın bu olayı onaylaması söz konusu olmasaydı Selim böyle bir seremoniye tanık olmasına asla izin vermezdi. Ama kızın iyiliği için gerçeği bizzat görmesi en iyi yoldu.

“Leman.” diyerek yaklaştı Selim ama kız kendini kaybetmişti.

“Saçlarım kara… Gözlerim kara… Bahtım kara… Kara… Kapkara… Her yer karanlık…” diye tekrarlayıp duruyordu. Böyle bir olaya ilk defa tanık olan Elif ve Harun bir köşeye pısmışlardı. Mithat Bey’in yanına oturmuştu Tuana destek almak istercesine.

“Lütfen çalmaya devam edin.” demişti Selim köşedeki iki meleğe.

Gözü dönmüştü Leman’ın. Selim’in sesi her zaman sakinleştirirdi ama bu kez kulakları duymuyordu.

“Selim. İzin ver, ben halledeyim.”

“Leman. Gel canım yukarıda konuşalım.”diyerek kavradı kızı belinden Behzat.

“Her şey kontrolüm altında Selim.” derken Leman ile birlikte merdivenleri tırmanıyorlardı.

“ Lütfen bu olayın tadınızı kaçırmasına izin vermeyin. Ve gecenin keyfini çıkarın.” diyerek gözden kayboldular.

Bir süre kimse kıpırdamadı.

“Hadi bakalım nerede kalmıştık. Tauna, canım dans edelim mi?” diyerek elini tuttu kızın.

“Harun, Elif bizi yalnız mı bırakacaksınız?”
 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..