Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '10

 
Kategori
Öykü
 

Sır 45.bölüm

Sır 45.bölüm
 

"RESİM:ALINTI" “Hala bir şansımız olabilir. Dayan Tuana dayan.” dedi ve döndü.


Leman hıçkıra hıçkıra ağlıyordu yatağın içine sinmiş bir şekilde.

“Leman canım iyi misin?”

“Evet. Az önce Selim geldi. Gördün değil mi? Beni nasıl merak etmiş. Canım benim. O da beni çok seviyor.”

Çaresizce soludu Behzat. Az önce yaptığı iğnenin etkisini gösterdiğini gördü bir süre sonra. Leman’ın başı sonunda yastığa düşmüştü. Dağınık saçlarının arasında yatağa çizilmiş bir portre gibi gözüküyordu. Odadan çıktı ve aşağıya indi.Neredeyse kükredi Selim.

“Sen... Sen bu kadını mı seviyorsun Behzat?”

“ Tuana aynı durumda olsaydı sen… Onu sevmekten vazgeçebilir miydin?

“Sanmıyorum.”

“Ben de. Leman’ın üstüne fazla geldin. O çok hasta Selim. Düzeliyor gibiydi ama bir anda boşluğa düştü yaşadıklarıyla. Dün geceden sonra toparlanamadı. Gaipten sesler duyuyor. Hayali varlıklar görüyor. Onlardan korkuyor. O zaman savunmasız küçük bir çocuk gibi davranıyor. Sen gelmeden önce yaşadık bu anlattıklarımı. Tipik bir şizofren vakası.”

“Daha öncede halüsinasyonlar görüyordu.”

“ Geçirdiği cinsel tacizin izleri hala taptaze belleğinde.”

“Ne yapılması gerek peki?”

“Hezeyanları ilaçlarla yok edebiliriz.”

“Tabii bu sefer içerse…”diyerek çenesini sıvazladı.

“ Ben tükendim artık.”

“Kolay değil, biliyorum.”

“Elimden geleni yaptım ama benden bu kadar. Boşanma işlemlerini başlatıyorum. Belli bir süre bekleyeceğim eğer imzalamazsa deli raporu alıp.”

“Bunu yapamazsın Selim. Siz kardeş çocuklarısınız. Aynı soyadı taşıyorsunuz. ”

“Uzun zamandır içimizdesin Behzat. Benim yerimde başka biri olsa bu kadarını da yapmazdı. Ben ona iyilik yaptıkça o bana zarar verdi. Bilerek yada bilmeyerek ama verdi. Üstelik bundan zavallı Tuanam etkilendi en derinden. Ona bunları yaşatmaya hiç hakkım yoktu. Şimdi hastane de yaşam mücadelesi veriyor. Dediğin gibi Leman da önemli benim için. Ne kadar kızsam da, öfkelensem de. Benden başka kimsesi de yok hayatta. Ama başka çarem kalmadı. Haklısın, yapmak istemem. Yani bunu kullanacak olsaydım çoktan kullanırdım. İstedim ki her şey güzellikle olsun. Olmuyorsa… Söylesene sen benim yerimde olsaydın… Katlanabilir miydin bunca zaman.”

“Selim Bey… Mithat Bey hazır.” diyerek böldü konuşmalarını Yaren.

“Teşekkürler Yaren. Gelin Mithat bey.”

“Tuana… Kızım nasıl?”

“İyi merak etmeyin. Dinleniyor şimdi.”

“Beni ona götür genç adam.”

“Önce sizi hastaneye götüreyim. Sonra gelir alır Tuana’ya götürürüm.”

“Tuana kötü. Biliyorum. Beni o yüzden götürmüyorsun.”

“Hayır iyi. Daha da iyi olacak. Sadece yanına ziyaretçi almıyorlar o yüzden.” diyerek Yaren’e döndü.

“Ev… Leman sana emanet. Ben dönmeyebilirim.”

“Endişelenemeyin Selim Bey.”

“Ben de burada olacağım Selim. Gözün arkada kalmasın.”

“Hadi Mithat Bey.”

………………….


Doktorlar oraya buraya koşuşturuyorlardı.

“Bir şeyler oluyor Harun.” diyerek fırladı Elif.

“Sakin ol sevgilim. Ne gerekiyorsa yapılıyor zaten.”

“Ayy… Sakin ol, sakin ol deyip duruyorsun senin bu soğukkanlılığında beni öldürecek.”

“Sen o kadar paniksin ki… Birimizin sakinliğini koruması gerekiyor.”

Yoğun bakımın sürgülü kapısı aralandı. Birkaç doktorun eşliğinde Tuana’nın yattığı sedyeyi hızla asansöre koydular.

“Bize bir şey söylemediler.” derken çıkan hemşireyi kolundan yakaladı Elif.

“Ne olur bilgi verin. Onu nereye götürdüler.”

“Ameliyathaneye. Bebeği alacaklar.”

“Aman Allah’ım bebek…”

“Endişelenmeyin. Öncelikle doğumu gerçekleştirmeye çalışacaklar. Önemli olan hem annenin hem de bebeğin hayatıdır bizim için. Son çare…” diye devam etti hemşire. Artık dinlemiyordu Elif. Tuana ile bebeği aldırmaya gittikleri o günü hatırladı. Yapamamıştı Tuana, bebeğine kıyamamıştı. Selim’in parçası olan bu bebeği ne pahasına olursa olsun dünyaya getirmeye karar vermişti. Toplumun ona ne gözle bakacağına aldırmadan aşkının peşinden gitmiş ve nelere göğüs germek zorunda kalmıştı.

“Allah’ım ona, onlara yardım et.” diye mırıldandı.

…………………….

“Hayır… Hayır.” diye bir çığlık duyuldu yukarıdan.

“Leman Hanım.” diyerek fırladı Yaren yerinden.

“Gelme… Benim suçum yok. Gelem diyorum sana.”

Yaren’in arkasından Behzat da fırladı.

“Sana kötü davranmak istemedim…Hayır….Yapma.”

“Leman, canım. Kimse yok. Bak ben buradayım. Korkma.”

“Orada. Tam karşımda. Gülüyor bana.”

“Kimse yok Leman Hanım.” dedi Yaren.

“Orada bak… Bak tavana yükseldi. Ellerinden kan damlıyor.”

“Kadın iyice tırlattı.” diye mırıldandı seslere gelen Halide.

“Buradayız Leman. Korkma canım.”

“Midem… Midem çok kötü.” diyerek kalkmaya çalıştı yatağından. Güçsüz görünüyordu. Kalkamadı.

“Elimi tut canım.”

“Midem.” demeye kalmadan öğürmeye başladı ve çıkarıverdi oraya.

“Koş Halide… Temizle şurayı.” diye direktif verdi Yaren.

“Eller deliye biz akıllıya hasretiz.” diye söylene söylene gitti Halide. Geri döndüğündüyse homurdanarak temizledi pisliği. Pencereyi açtı biraz temiz hava girsin içeriye diye. Banyodan temizlenmiş bir şekilde çıktı Yaren’in kolunda Leman. Behzat sıkıntılı bir şekilde aşağı yukarı yürüyordu odanın içinde.

“Yoruldun Halide ama yoğurtlu çorba hazırlar mısın Leman Hanım için. İçinde hiçbir şey kalmadı. Bu şekilde ilaç da veremeyiz.”

“Tabii.”dedi ve çıktı.

“Halide’nin işi ne? Ya temizlik ya yemek. Bir daha dünyaya gelirsem erkek olacağım.”

…………………..


Özgür’ün “ Endişelenmeyin Selim Bey. Mithat Bey burada güvende. Sanırım Tuana Hanım da bu yüzden getirmenizi istedi.” demesiyle rahat bir nefes aldı Selim.

“Aman ha. Gözünüz üzerinde olsun. Zor bir sabah geçirdik.”

“Tuana Hanım’a acil şifalar diliyorum. Gerçekten çok üzüldüm. Durumu hakkında bilgi verirseniz çok mutlu olacağım.”

“Elbette. Benim hasteneye dönmem gerek.”

………………..

“Nabız çok yavaşladı.”

“Bebeğin soluklarını alamıyoruz.”

“Çabuk… Çabuk olun.”

“Hiç değilse anneyi kurtaralım.”

………………….

“Elif ağlıyorsun.”

“Selim. Geldin mi?”diye sordu kız burnunu çekerek.

“Yoksa… Yoksa… Bir şey mi oldu Tuana’ya ?

“Ameliyathaneye aldılar.”

“Ne zaman?”

“Bir saat kadar oldu. Hala ses yok.”

“Bir saat oldu demek. Bu iyiye mi kötüye mi işaret?”

“Selim sakin ol. Gel otur şöyle ve umudunu kaybetme.”

Başını salladı Selim.

“Tuana’m da, bebeğim de kurtulacak. Allah’ım bize yardım et. Şefaatini esirgeme üzerimizden.” diye mırıldandı Selim.

………………

Ameliyathanedeki hummalı direniş devam ediyordu. Yorulan doktorların, umutları da tükenmeye başlamıştı. Hocalarının etrafını çevrelemişti asistanlar. Bu vaka kaçırılamazdı. Öğrenecek çok şeyleri vardı çünkü.

“Kan kaybetmeye başladı. Acil kan isteyin.”diye haykırdı hocaları.

“Hocam boşuna uğraşmıyor musunuz? Bebek de annede…”

Boşuna ne demek! Ben böyle mi öğretiyorum sizlere.” derken elindeki gaga uçlu makasla rahmi genişletmek için harekete geçmiş ve kesmeye başlamıştı bile.

“Hala bir şansımız olabilir. Dayan Tuana dayan.” dedi ve döndü.

“Kan geliyor mu?” diye haykırdı. Alnında boncuk boncuk ter damlaları birikmişti.

SIR

45.BÖLÜM

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..