Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '08

 
Kategori
Deneme
 

Sıra dışı bir dostluk

Sıra dışı bir dostluk
 

O gün hayatımın en güzel günlerinden biriydi. Can dostum Kaan, hastanedeki özel odasında yaşam savaşını kazanmış ve gözlerini hayata açmıştı. Arabamı hastaneye doğru sürerken döndüğüm her viraj yeni bir seyir keyfiydi. Denize sıfır bir yol, karşılıklı kavak ağaçlarıyla gölgelenmiş, her virajdan sonra farklı bir manzarasıyla beni büyülüyordu. Oysaki bir ay önce bu yoldan geçerken içim kan ağlıyor, yüreğimde fırtınalar kopuyordu. Gözyaşlarıma yenik düşüyor, yolu görmek için elimle gözyaşlarımı siliyordum. Virajları kaç kilometre hızla döndüğümü hatırlayamıyorum ama her virajdan sonra arabamın arkası savruluyor ve her savruluş içimdeki acıyı ürperti haline dönüştürüyordu. Kaan’ın eşi beni aramış "Kaan’ı kaybettik" demişti. Telefonu kapadıktan sonra aynı cümle beynimin içinde yüzlerce kez yankılanırken hastaneye varmıştım.

Elimde Kaan’ın en sevdiği fıstıklı burma tatlısıyla hastane odasına girdim. Kaan oğluyla şakalaşıyor eşi neşe içersindeydi. Bu durum beni çok mutlu etmişti. Gözlerimiz birbirimize birkaç saniye baka kaldı ve sonra hasretle sarıldık. Nasıl olurda bir ay komada kalan biri bu denli canlı ve eskisinden daha iyi görünebilirdi? Doktorları öldüğünü açıklamışlardı. Öldüğüne asla inanmamıştım. Ailesi ve eşi odasından çıkmasına rağmen ben odasında altı saat kalmış ilk kalp atışını sevinç çığlıkları eşliğinde doktorlara haber vermiştim.

Kaan ile benim aramdaki dostluk çok farklıydı. Bebeklikten bu yana tanışıyorduk. Tüm çocuklar birbirlerini kıskanırken biz her şeyimizi paylaşırdık. Çoğu zaman hissettiklerimizi ve düşündüklerimizi bilirdik. Telepatik iletişim kurduğumuz anlara şahit olan dostlarımız, bize inanamaz ve hatta bizden çekinirlerdi. Ama o an kollarımda sardığım Kaan sanki başka biriydi hiç bir şey hissetmiyordum. Kendimi geri çektim, ellerimle yüzünü kavradım, gözlerine baktım gülen yüzü sahteydi onu hissedemiyordum. Sanki beyninin içi bomboştu düşüncelerini okuyamıyordum. Kaan bana tekrar sarılarak kulağıma fısıltı şeklinde konuşurken eşi Özlem yatağın başındaki sandalyede bize bakıyordu. Gözleri gözlerime takıldı. Özlem’i hayatım boyunca sevmemiştim. Benim gibi sevgi dolu bir insanın bu denli sevgisizliği şaşılacak bir kıskançlık gibi görünüyordu. Gerçekler ise çok farklıydı. Özlem, Kaan’ı hiç sevmemiş onu kullanıyordu. Emindim Özlem’den o servet düşkünü bir parazitti. Kaan kulağıma; ‘’Kaan yardım istiyor. Gerçekleri bul. O seni çok seviyor.’’ dedi. O an Kaan’ın görüntüsü içinde ki o buz yığıntısının Kaan olmadığını anladım. Anlamadığım bir şekilde korkmak yerine hiç hissetmediğim kadar güçlü hissediyordum. Özlem ve Kaan’ın oğluna dönerek çok yorulduklarını ve dinlenmek için eve gitmelerini söyledim. Özlem sanki gitmek istemiyormuş gibi yalancı mimiklerle teklifimi kabul etti. Onlar gittikten sonra hastane odasında Kaan’ın içine giren o şeyle baş başa kalmıştım.

Not: Bir çok yazarın aynı hikayede buluşması. Bu fikir beni hep heyacanlandırmıştır. Hikayemin kendimce sonunu bitirmeden önce sizlere göre sonunu okumak istiyorum. Ne dersiniz?

 
Toplam blog
: 8
: 603
Kayıt tarihi
: 04.06.08
 
 

   1974 yılında İstanbul, Üsküdarda doğmuşum. Kadıköylü oluşum damarlarımdaki sarı lacivert kanın..