- Kategori
- İlişkiler
- Okunma Sayısı
- 660
Sıradan insanların muhteşem aşk'ları olamaz

Hayatı anlamak için kendimi sevmeliyim diye düşünürüm hep, ben yıllarca kendimi sevmek için birinin sevgisine ihtiyaç duydum. Kendimi sevmem hayatın akışına kendimi bırakmamın ön koşuluydu sanki. hayatın sırandanlığını ve bayalığını ruhumun çekim alanı dışında bırakmak için bir başka bedene umutsuzca bağlanmam gerekiyordu, onun bana acı çektirmesi gerekiyordu...Hayatın sürekli mağdur ettiği, bir yoksul bir köle gibi yaşıyorum, henüz kutsanmamış bir ruhu canlandırıyorum bedenimde, . yaşamın sıradanlığnı kabulleniyorum sanki, sıradan bir bedende sıradan bir yaşam sürmenin can sıkıcılığı var üzerimde.
Yalnızlar bankının bir köşesi kırık olur hep, ikinci bir kişi oturamaz oraya, sessizdir sizden başkası işgal edemez orayı, o yüzdendirki adı yalnızlar bankıdır oranın, denizi seyrederim orada karşımda kız kulesinin denizin ortasındaki hapsolmuşluğu, martılara yem veririm, martılar yalnızlığınızı alır sizin sürüyle gelirler yerdeki yemlerden bir parça doyabilmek için. onlara aşkın kaçınılmaz yazgısıyla ne zaman karşılaşacağımı soruyorum, herkes gibi benimde, yeni ve farklı duygulara, yeni ve hiç yaşanmamış ilişkilere özlem duyduğumu anlatıyorum. Onlara hayata marjinal kaçan, uç şeyler yaşamaya hazır olduğumu söylüyordum...
Aşkın kaçınılmaz yazgısıyla karşılaştığım zamanlar da oluyordu , aşkın sıradan hallerini yaşıyordum. başka bir gezegene yolculuğa çıkıyormuş hissine kapılıyordum, bu gezegenede seviyordum, seviliyordum, sıradan insanların sıradan ilişkileri biçiminde yaşıyordum aşk'larımı , ihanet etmiyordum, ihanete uğramadığımıda biliyordum, sevgi sözleri söylüyordum, söylediklerim onlara kendilerini iyi hissetmesini sağlıyordu, ve bu sözlerden ne kadar çok söylersem, benide o kadar çok sevmiş gibi davranıyorlardı. Zaman eskiyordu sonra, sevmekten bıkıyordum, oynadığım bu sevgi oyunlarına son veriyordum zamanla, , beddular, sitemler, yakarışlar, .. bu oyunu bozmamam için çabalıyorlardı, ama bilmiyorlardı zaman sıradan aşk'ların katili oluyordu. Başı sonu belli bir hikayenin içinde var olmanın bir anlamı olmadığını anlatıyordum onlara. Çünkü bu aşk hikayesini kendimiz yazıyorduk ve bu hikayede hiçbir engelle karşılaşmıyorduk, acılara tutunmuyorduk, özlemlerle savaşmıyorduk, sanki hayatın bütün acımasızlığına karşı bizi koruyan gizli bir güç varmış gibi yaşıyorduk aşklarımızı, ancak böyle bir gücün var olmadığını anlıyorduk zamanla ; zaman bütün duygularımızı öldürüyordu, hayatın tekdüzeliğini ve aşkın sıradanlığını yaşarken en büyük yanılgımız bizim bir süre sonra kendimizi tekrara düşüreceğimizi ve artık sıkılmaya başlayacağımızı görmezden geliyor olmamızdı. Evet hep hikayenin başını yazarız biz hiç bitirmeyi düşünmeyiz, hiç bitmeyecek gibi davranırız, kendimizi bir sona hazırlamayız bu yüzdendir aşk hikayelerin genelde acı sonla bitmesi...
Sıradan insanların muhteşem aşk'ları olamaz. Sıradan insanlar kendi aşk hikayelerini yazarlar zamanla ölen ve solan aşklardan, ancak muhteşem aşklar zamanın öldüremediği aşklardır. Muhteşem aşk, leyladır, mecnunun leylasına kavuşmak için aştığı çöllerdir, mecnunun leylasına kavuşmak için çektiği acıdır. Muhteşem aşk şirindir, ferhatın şirine ulaşmak için aşılmaz dağları delip geçmesidir, Muhteşem aşk Aslı ile Kerem isimlerinin birbirine yakışmasıdır, Sevgiliye kavuşmak için aşman gereken yıkman gereken engeller yoksa sıradan insanların sıradan aşk'larıdır yaşadığımız, İşte aşk budur benim için. sıradan bir hayat yaşıyorum, hayatın bütün monotonluğunda, çevremde ki insanlar, yaptığım iş, yaşadığım aşk'lar hep aynı. bu tekdüzelikte zaman bana muhteşem bir aşk'ın bu dünya da artık var olmadığını ve olamayacağını gösteriyor.
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

Merhaba,Şimdi ve bundan sonraki aşklarda daha farklı olmayacak cesaret yoksa,yürek yoksa sevgiyi aşkı yaşamaya kolay olan gitmek ve herkez bunu seçicek.Seçmek zorunda kalıcak...
aytasi kalya 21.09.2011 8:09yanılıyorsunuz tamamen hemde..açıklamaya bile gerek yok..kolay gelsin..toprak
Aydın ADAM 20.09.2011 14:26Merhaba, Kesinlikle katılıyorum. Emek vermemizi gerektirecek hiç birşey kalmadı ve herşey önemini yitirdi. O kadar çabuk elde ediyoruz ki sahip olmak istediklerimizi, sonra sıradanlaştırıp sıkılan taraf oluyoruz. Söylediğiniz gibi Leyla- Mecnun, Ferhat-Şirin aşklarıydı asıl aşk. beklenen gün gelecekse çekilen çileler kutsaldı onlar ve onlar gibi yaşayanlar için. Biz ise giderek tükettiğimiz değerlerimizin yanında, aşkıda harcar olduk
Merve Ballı Acar 16.09.2011 15:17- Cevap :
- değerli katkınız için teşekkür ediyorum :) 16.09.2011 16:39